Bahar aylarının tüm özelliklerini yaşadığımız bu günlerde Türkiye’de içte ve dışta çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin gücünü devletimizin hızla yükselen başarı grafiğinin devamının istikrarlı bir hükümet politikasıyla birlikte süreceğini geçen yılda köşemde sizlerle paylaşmıştım.
Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin dışındaki ülkelerde de dünyanın en önemli liderlerinden biri olduğunu heralde görmemezlik yapacak artık yoktur.
Ekibine güvenen, çalışma arkadaşlarına sonuna kadar destek veren her türlü şartlarda onların yanında olan kısacası insan harcamayan, harcatmayan başbakan Erdoğan’ın kişiliği, otoritesi ve yöneticiliği, vefa duygusu artık onunla bütünleşmiş olarak görülüyor konuşuluyor. Bu yeni bir olay mı? Asla. Öğrencilik yıllarından beri onu tanıyan en yakınlarının zaten hep konuştuğu dile getirdiği özelliği. Daha öncede bunu köşemde yazmıştım. Şimdi bu özellikler artık Türkiye’de ve dünyada da görülüyor ve biliniyor.
Şimdi Türkiye’nin gücü güçlü bir liderle birlikte anılarak değerlendiriliyor. Bu da ülkemizin en önemli özelliği olarak görülüyor.
Suriye’de gelinen ve hızla tırmanan olayların devamı karşısında Türkiye’nin asla seyirci kalamayacağını geçtiğimiz yıl Haziran ayında yazmıştım. Bu güne gelindiğinde Suriye ile ilgili görünen tabloda o gün kaleme aldığım konunun bugünlerdeki halinde ne Türk genel kurmayının ne hükümetin ne de başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sessiz kalamayacağını yazarken zulmün, şiddettin, haksızlığın Esad’ı ve onun rejiminin sonu olacağını düşünerek kaleme almıştım.
Bugün Suriye’de tırmanan doruk noktasındaki zulüm ve şiddet artık bardak taşırmıştır.
Komşumuzun yangınını söndürmek için yapılan çalışmaları Türkiye’nin ve başbakan Erdoğan’ın faaliyetlerini tersten okumamak lazımdır.
Bu art niyet olur.
Benim ülkem güçlü Türkiyem ne zaman nerede ne yapacağını her zaman iyi bilir. Tarihimiz zaten bunun tescilidir.
[email protected]