|
|
Dikkatle Rikkate Varmalıyız!
|
|
|
|
|
15 Temmuz istila ve iç savaş girişiminin birinci senesi yaklaşıyor.
İstila diyoruz çünkü: Hiç bir darbe girişimi Meclisi bombalamadı. Hatta Kurtuluş savaşında bile yaşanmayan bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştık.
Ve yine 15 Temmuz için iç savaş diye bir kavramı da bilinçli olarak kullandık. Görünüz ki bombalanan diğer yerler, Özel Harekât, Emniyet ve MİT'tir.
Ülkemizin en güçlü, hızlı ve stratejik güvenlik birimlerine doğrudan ve orantısız bir saldırı gerçekleştirildi.
Bununla birden çok şey amaçlandı ama kanaatim bu birimlerin galeyana gelmesi ve diğer güvenlik birimleriyle şiddetli çarpışması ve bunun millete yansıması olarak tasarlanmış idi.
Yapılan sinsi ve akılcı hesabı bertaraf eden temelde Yaratıcıdır. Gerçekte milletin ve devletin çok önem vermediği bir takım insanlar ilk planda hesapları alt üst eden bir cesaret ve vazgeçişle şehit oldular gazi oldular ve büyük bir felaketi, ruhlarını yücelterek (şehit) önlediler.
Hemen akabinde şok haliyle devlet ve millet kaynaşması oldu.7 Ağustos'ta yapılan toplantıya Yeni Kapı ruhu adını koyduk. Milli Birlik ruhu da diyeceğimiz bu birliktelik bugüne değin ifade etmedik ama doğrusu birlikteliğin bir ruha dönüşmediği bir anlamı ifade ediyordu.
Görünürdeki birlik bir anlam ve mana kazanamadığı için gerçekten özlenen gerçekleşemedi.
CHP bu algıyı terk etti. Şimdilerde ise adalet yürüyüşü adı altında bir başka faaliyeti sürdürüyor.
Darbe öncesi MHP üzerinden yaptığımız görüşmeleri bir kez daha anmak gerek. Gerçekte darbe öncesinden hissettiğimiz tehlikelere karşı birlik olma mecburiyetini hissetmiş olmakla ve bunun için elimizden geleni yapmaya çalışmakla ne denli bir manevi yönlendirme içinde olduğumuzu şimdi daha iyi anlayabiliyoruz.
Bir STK yöneticisi olarak aynı tarihlerde CHP genel başkanı ile de görüşme teşebbüslerimiz olmuş idi. Ama daha alt düzeyde karşılık görmesi üzerine gerçekleşmemiş idi.
2015 yılı içerisinde Genel Kurmay başkanımızla da yazılı taleple görüşme isteğimiz oldu. Cevap verilmedi. MİT'ten yazılı taleple görüşmek istedik ve bir süre görüşme gerçekleştirdik. Bütün bunları analiz ettiğimiz bir gündemle yapmaya çalışmıştık. Yine aynı yıl içerinde Cumhurbaşkanlığıyla bir irtibat kurma imkanına kavuşmuş olduk. Düşüncelerimizi en somut şekliyle aktarma imkanımız oluştu. Bütün bunları özet olarak paylaşma nedenim birazdan paylaşacağım konularla ilgili düşüncelerimizin de bir şekilde dikkate alınmasını sağlamak olsa gerek. Yazdıklarımızın nasıl değerlendirileceği meselesinden daha fazla kaygılarımız var. Önceliklerimizi bir çok konunun es geçilmesini gerektirecek mahiyettedir.
İhanet kalkışmasından bu yana bir yıl geçmiştir. Artık uluslar arası ilişkilerimizi, içteki sorunlarımızı bu tramvayı atlatmış bir psikolojiyle ele almalıyız. Yaşadığımızı unutmadan gereğini yaparak ama takılıp kalmadan hareket etmeliyiz.
Olağan üstü hal devam ediyor, bir taraftan darbe ve FETÖ terör örgütü yargılamaları sürüyor. Diğer taraftan adalet yürüyüşü farklı bir gündemi dayatmaya çalışıyor.
Ülkemiz sıkıntıları masum gibi görünen resimlerin arka planından yaşamış ve yaşamaktadır.
Adalet yürüyüşü arka planı başkaca örülmüş bir hadisenin görünen masum yüzü olabilir. O kadar ki; bu etkinlikte yer alanlar hatta tertip edenler bundan bi haber olmuş olabilirler. Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın önemli değildir. Önemli olan plan kuranların işine yarayıp yarmayacağıdır.
Adalet konusunda özeleştiriye muhtaç bir siyasi hareketin böyle bir dönemde yapmış olduğu bu yürüyüş amacı başkaca olanların kullanmasına elverişli bir hadiseye dönüşebilir.
Kamu düzeninin sağlanması konusundaki başarımız görünür haliyle hukuki içerik haliyle bir kargaşayla zaafa uğratılabilir. Bu açıdan bu yöntemlere karşı salt güvenlik inisiyatifiyle değil başkaca yöntem ve hazırlıklarla hareket edilmelidir. Belki de amacından saptırılmaması anlamında bu tür etkinlilere kararsız katılımcılar eklenmelidir. Görünür amaç sahiplenilmeli ki bilinmez tertip akamete uğrasın diye.
İkinci husus darbe ve FETÖ yargılamaları ile ilgilidir. Örgütün iyi bir savunma refleksi içinde olacağı baştan beri öngörümüzdü ve bu konuda profesyonel hukukçulardan faydalanılması düşüncesi tarafımızca ilk defa dile getirilmiş ve başlatılmıştır. Bu çok açık delilleriyle ortadadır. Bu konuda oluşan sıkıntılar bizim gündemimizde mevcut olmayan anlayamadığımız bir sorundan kaynaklanmıştır. İçerisinde elliye yakın nitelikli ceza hukukçusunun yer aldığı ikiyiz kişilik bir avukat listesini devletimizin ve milletimizin emrine verdik. Temennimiz en önemli darbe davalarında bu meslektaşlarımızın milletimiz ve devletimizin hukukunu savunmalarının sağlanmasıdır.
Ve yine bu yargılamalarda oluşan kısa süreli ve şahıslara bağlı farklı uygulamaların sonlandırılması gerekliliğidir. Ayrıca örgütün yapısal analizi yapılarak yargılamada birlik sağlanması gereklidir. Bu gibi konuları suistimal etmek isteyen örgüt bunun üzerinden yargılanırken bile örgüt faaliyeti yapmaya devam ediyor olacaktır. Oysa bunun yolu basittir. Sadece endişeden ve tereddütten uzak bir kalp ve teyakkuzda bir akla ihtiyacımız vardır. Örgüt kendi felsefesini ortadan kaldıracak bir manifesto ile tasfiye edilir unutulmamalıdır. Adli görevlilerimiz iyi niyetli hakkaniyetli ve çok çalışkanlar lakin tecrübesizlik ve işin çokluğu sorun olarak devam etmekte. Bu konuda alınacak tedbirler söz konusudur. Güçlü devletler en sinsi ve güçlü örgütleri birazda kendi elleriyle tasfiye ettirirler. Bu konuda yeterince gücümüz vardır organizasyon sorununu çözmeliyiz.
Üçüncü husus OHAL'in de etkisiyle kişisel ve indi yaklaşımlar sergileyen kamu görevlileri ile karşılaşmaktayız.
Bir güzel haberle bitirelim. Dün Kınalıada savaş gemimiz denizlere salındı. Heyecanlanıyor insan. Bunun üzerine denizcilik tarihimizi şöyle bir gözden geçirip bir rahatladık bir gurur duyduk ve bir heyecana sebep oldu.