Önce insanların yaşamına dindarlıkla girdiler.
Sonra eğitim dediler, insanlara kendilerini güvendirdiler.
Sonra Türkçeyi, Türk dilini tüm dünyaya yayıyoruz deyip insanların bu duygularına hitap ettiler.
Sonra kültür dediler, diyalog dediler, esnafı, sanayiciyi, iş dünyasını, medyayı kısaca Türk insanımıza ait tüm değerlerin içerisine, ailelere, ailelerin tüm bireylerinin yaşamına, hayatına gizli bir şekilde girmek için her yolu denediler.
Anadolu insanı; dilini, milletini, ailesini, işini hele hele kendisine bu gayelerle uzatılan dostluk elini sımsıkı tutar.
Aynen böyle oldu.
Bir sürü insan yaşamına bir şekilde giren ve hissettirmeden yaşamları şekillendiren bu insanların gizemine, büyüsüne kapıldılar.
Dershaneler, okullar, holdingler, bankalar, TV kanalları, gazeteler, gücünü hissettiren bürokratlar, politikacılarla dünyanın her yerine aynı gayeyle dağıldılar.
Herkes hayal âleminde büyülenmiş gibiydi.
Kendilerini bir şekilde şekillendiren, sahiplenen, yönlendiren bu insanların arka bahçelerini hiç görmüyorlardı, sırlarını bilmiyorlardı.
Toplumu bu hale getiren bu insanlar devleti istiyorlardı.
Onların amacı önlerine çıkan her engeli yerle bir edip sadece efendilerine hizmet eden beyin takımının ahtapot kollarıyla ülkemizin ekonomisini, politikasını, bürokratını, eğitimini, sporunu kısaca yaşamını sarmak ve hiç bırakmamaktı.
Gün oldu önlerinde engel olarak gördükleri TSK’daki subaylara kumpas kurdular.
Gün oldu halkın yıllardan beri oy verip güvendiği milletin “iktidarda kal, seninleyiz” dediği Recep Tayyip Erdoğan’a tuzak kurdular.
Üst üste senaryolar, kumpaslarda akıl edemedikleri tek şey karşılarında asla pes etmeyecek, gerekirse inandığı yolda ölecek bir lider; Recep Tayyip Erdoğan vardı.
Ve 17-25 Aralık yavaş yavaş acabalarla bu büyülü, bu gizemli dünyanın gerçek yüzünü gün yüzüne çıkarmaya başladı.
Kolay değildi. Yılların gizli gizli örgütlenmiş, her türlü ekonomik, politik, sosyal güce sahip olmuş bu sinsi güçle savaşmak.
Ama karşılarında Erdoğan gibi bir lider ve Türk milleti vardı.
Erdoğan, “İnlerine gireceğiz” diyordu.
Ve yavaş yavaş bu kirli tezgâhın oyuncularının inlerine girilmeye başlandı.
17-25 Aralık bu kirli tezgâhın, bu karanlık güçlerin arka bahçelerinin görünmesinde ilklerden biri oldu.
Türk halkı bu insanların yavaş yavaş gerçek yüzünü görmeye başladı ve işte o gün bu kirli emellere sahip insanlardan kopmalar, ayrışmalar başladı.
Türkiye’de halk yavaş yavaş bu insanların gerçek yüzünü görüyordu.
Kapatılan dershaneler, artık çocuklarını bu okullarda okutmak istemeyen aileler, bunlara ait derneklere, vakıflara kısaca bu kirli tezgâhın kurucularına ait her şeyi sorgulayan Türk halkı; gittikçe aralanan sis perdesinin ardından bu insanların gerçek yüzünü görüyordu.
Artık Türkiye FETÖ/PDY diye bir örgütü ve bunun Amerika’da yaşayan bir lideri olduğunu biliyordu.
Bu karanlık güce menfaatleri doğrultusunda bağlı bulunan ekonomik ve bürokratik güçlerini hala ayakta tutmaya çalışan belli bir grup bu insanlardan ayrılmadı.
Bazı insanlar ayrılmış gibi yapsa da hep gizli gizli desteklerini sürdürdü.
2013’ten sonra yapılan operasyonlar bu örgütün daha da gizli hareket eden şekillenen, kendilerinden olmayana tezgâhların kumpasların sürdüğü günlerle ve bunlara karşı yapılan mücadelelerle 2016 Temmuz ayının 15’ine o kanlı o hain saldırının olduğu geceye gelindi.
O kanlı, o hain saldırının olduğu gecede bu vatan hainleri bu FETÖ örgütü Türk Milleti’nin elinden demokrasiyi, milletin iradesini almak istedi.
Yaşananlara kimse inanmak istemiyordu çünkü halkın üzerine sürülen tanklar, bombalanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, polisimize, kamu kuruluşlarına ait binalar, şehitler ve öldürülmek istenen lider Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşadığı o saatler sanki kâbus gibiydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emri ile ve tüm yurtta okunan selalarla vatanını, demokrasiyi, elinden alınmak istenen iradesini korumak isteyen Türk Milleti, tankların, bombaların, kurşunların önüne göğsünü siper etti.
Günlerce meydanlarda tutulan demokrasi nöbetleri ve İstanbul Yenikapı’da iktidarıyla, muhalefetiyle ve lideriyle birlik ve beraberlik sergileyen Türk Milleti, FETÖ/PDY’nin kirli tezgâhını ve arka bahçelerinde sürdürdükleri oyunlara karşı tek vücut olmuştu.
Üst üste yapılan operasyonlar, umulmadık yerlerde, inanılmayacak insanların bu gizli tezgâhın içerisinde oldukları teker, teker ortaya çıkmaya, devletin kırmızı kitabında terör örgütü olarak yer almış FETÖ/PDY mücadelesi her alanda sürerek Türk Milleti’nin desteği ile bu kirli tezgâhın bu ihanet şebekesinin amacı ve oyunları teker teker teşhir olmaya başladı.
15 Temmuz sonrası başlayan birlik ve beraberlik, 7 Ağustos’ta Yenikapı’da sergilenen Yeni Türkiye’nin yüzü tüm dünyada büyük bir dikkatle izleniyor, Tük Milleti’nin bu mücadelesi kıskançlıkla seyrediliyordu.
Artık Türkiye’de devletini milletini her türlü tehlikeden korumak için canını, malını sandık içerisinde, yastık altındaki parasını gidip ülke ekonomisine sekte vurmak için çalışanlarla mücadele için bozdurup katkı koyan Yeni bir Türkiye vardı.
İnsanlar artık bu acımasız, kendilerinden olmayanlara kumpas kuran; sadece Türkiye’de değil Almanya’da bile Muhammed Taha Gergerlioğlu gibi yüreğinde Türkiye sevgisi, birlik beraberliği olan birisini 11 ay cezaevlerinde yatırtabilecek vatan hainlerinden hesap soruyor.
Türkiye artık şu an içerisinde bulunduğu birlik ve beraberlik içerisinde hem bu hain çetenin, hem de bu hain çetenin kirli tezgahını kendi amaç ve hainliklerine alet ederek sahtekarlara, dolandırıcılar, vatan hainlerine karşı cumhurbaşkanıyla, hükümetiyle, muhalefetiyle, savcısıyla, polisiyle, bürokratıyla, ordusuyla, politikacısıyla kısaca Türk Milleti’ni temsil eden yüreğinde Türkiye sevdası olan fertleriyle mücadelesini Türkiye dâhil Türkiye sınırları dışında da gururuyla, onuruyla sürdürüyor.
Bize düşen görev; devletimizin, milletimizin yanında olmak.
Zaten ben şahsım adına yıllardır bugüne kadar gazetelerimizin sayfaları dâhil olmak üzere kendi köşe yazılarımda, yazdığım şiirlerde, eserlerde üzerime düşen bu milli görevi layığı ile yapmaya çalıştım, yapmaya da canla başla devam ediyorum.
Sadece devletimiz değil, Türkiye’nin içerisinde STK temsilcilerinin, akademisyenlerin, yazarların, gazetecilerin, bürokratların, esnafın, her meslekten kişilerin bulunduğu Türkiye sevdalısı insanlar; yeni bir sivil inisiyatif olarak sosyal ve kültürel bir diplomasi hareketiyle 15 dilde bu hain FETÖ/PDY örgütünün ülkemize, milletimize vermiş olduğu zararları tüm dünyaya anlatıyor.
Şu anda bu konuyla ilgili Türkiye’ye ve dünyaya devletimizin milli birliği ve beraberliğini ve bu hain çetenin yaptıklarını anlatan; Muhammed Taha Gergerlioğlu başta olmak üzere Prof. Dr. Ramazan Biçer, Ayhan Altıntaş, Dr. Ahmet Kesli, Şeref Kılıçlı, Merve Yılmaz, Murat Emeç, Zeynep Çiftçi, Kemal Sertel, Muhammet İkbal Bakırcı, Ekrem Altan, Murat Sarı, Cüneyt Parlayan gibi daha birçok değerli isimlerin ve benim de yer aldığım vatan sevdalılarıyla birlikte sivil bir diplomasi hareketi içerisindeyiz.
Devletimize, vatanımıza, milletimize faydalı olacağına inandığım İstanbul merkezli bu sosyal ve kültürel diplomasi hareketiyle ilgili çalışmalarımızı sık sık sizinle paylaşacağım.
Dualarımız devletimiz, vatanımız, milletimiz ve bayrağımızın birliği için.
[email protected]