Fileleftheros; “Downer Ankara’yla Direkt (İletişim) Kanalı... Üçlü Görüşme Öncesinde Toprak ve Güvenliği Görüşmek İçin Ziyaret Etmeyi Planlıyor” başlıklı haberinde, BM’den bir kaynağa dayanarak, BM’nin, Ada’da gerçekleştirilecek görüşmelere paralel olarak Downer’ın TC Dışişleri Bakanlığı’yla arasındaki “iyi iletişim kanalını” da değerlendirmeyi hedeflediğini yazdı.
Gazete, aynı kaynağın, Ankara’daki yetkililerle arasında iyi bir iletişim kanalı bulunduran ve sık aralıklarla irtibat kuran Downer’ın Türk yetkililerle özellikle, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın son dönemeçten önce dokunmayacakları Toprak başlığını görüşmeye çalışacağını yazdı, özetle şunları kaydetti:
“Aynı kaynak, Alexander Downer’ın Türkiye’nin bu konudaki görüşlerini dinlemek istiyor. Bir anlaşmada kesin gözüyle baktığı güvenlik, özellikle de askerler ve garantiler konularını da görüşmesi ihtimal dışı görülmeyen Downer yeni üçlü görüşme arifesinde Ankara’dan ‘destek’ elde etmeye çalışacağı anlaşılıyor. Özellikle de Ocak ayında Long Island - Greentree’de verilen randevudan sonra atılması gerekecek adımlar konusunda... Genel Sekreter’in Özel Danışmanı öncelikle, ‘olumlu unsur’ olarak gördüğü Türkiye’ye yatırım yapıyor.
BM’nin Kıbrıs Grubu dikkatini yeni görüş birliklerine varılması gereken Ocak ayındaki New York randevusuna çevirmiş olabilir ancak aklında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB dönem başkanlığının devralmasına kadarki aylar başlayacağı zamana kadarki zaman var.
BM’NİN SENARYOLARI
BM için Ocak ayına ilişkin iki senaryo var:
1- O zamana kadar görüş birliği kaydedilmez ve ilerleme sınırlı olursa, müzakerelere yeni ancak bu sefer daha kısa; bir aylık bir ara verecek. Ardından Eroğlu ve Hristofyas Genel Sekreter’le yeniden bir araya gelecek. Böyle bir durumda yapılacak baskı ağır olacak.
2- İlerleme olursa BM, büyük olasılıkla şubat ayında Kıbrıs sorununda çok taraflı bir konferans çağıracak. Başka görüşme veya harekete zaman bırakması söz konusu değildir, bu nedenle çok taraflı görüşmeyi mümkün olduğunca çabuk düzenleyecek.
3- Bu iki senaryodan hiçbiri gerçekleşmezse Genel Sekreter Güvenlik Konseyi’ne başvuracak ve olacakları görüşecek.
Müzakerelerde olup bitenlere ilişkin tam bir görüntüye sahip olan kaynağımız, olguların çıkmaz olmadığına işaret etti. Aynı kaynak görüşmelerin, uzlaşılmış bir zemin olmadan yapılmakta olduğuna işaret ederek, anlaşmazlıkların ise büyük olduğunu vurguladı. Bu görüntüye rağmen BM ‘ilerleme’ ve perspektif görüntüsü vermekte ısrar ediyor.”
Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’ın yarın öğleden sonra Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’la; Brüksel ziyaretinden döndükten sonra da Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile görüşeceğini hatırlatan gazeteye göre BM, mekik diplomasisi metodunu uygulayacak.
Görüşmelere BM tarafından görevlendirilen; biri Yönetim öteki Mülkiyet konusunda olmak üzere iki uzman da katılacak.
“YA AĞIRLIKLI OY YA DA ZÜRİH”
Aynı gazete; “Eroğlu: Ağırlıklı Oy Olmadan 20 Ay Kıbrıs Türk, 52 Ay Rum Başkanlığı” başlıklı haberinde, dönüşümlü başkanlık konusunun Greentree’de görüşüldüğünü, hatta BM’nin Yönetim konusundaki bir uzmanını da seferber ettiğini, uzmanın iki müzakere grubuyla da ayrı ayrı görüştüğünü yazdı.
“Liderlerin, 28 Kasım’da başlayacakları yeni tur görüşmelerin de bu konuyla başlayacağını” yazan gazete, masada iki öneri bulunduğunu belirterek şöyle izah etti:
“Kıbrıs Rum tarafı önerisinde, çözümden sonraki ilk görev döneminde ayrı seçimler yapılması ve dönüşümlü başkanlığın yürürlüğe girmesi; ikinci görev döneminde ise ağırlıklı oy ve çapraz oyun otomatikman devreye girmesi gerektiğini savunuyor. Rum tarafının önerisine göre Başkanlık 4 yıl Rum, bir yıl Kıbrıslı Türk tarafından yürütülecek.
Kıbrıs Türk tarafı anlaşmadan sonra ilk görev dönemi için ayrı seçimler yapılması ve dönüşümlü başkanlığı savunuyor. Daha sonra ikinci görev döneminde ağırlıklı oyun Senato’nun onayına sunulmasında ve ancak onaylanması halinde uygulanmasında ısrar ediyor. Eroğlu başkanlık görev süresi konusunda ise ilk 26 ay Rum, 20 ay Türk ve sonraki 26 ay da Rum tarafından yürütülmesini savunuyor.
BM’ye göre bu mesele zordur ancak anlaşmazlığın, üzerine köprü kurulamayacak gibi olmadığını değerlendiriyor. Ancak BM’nin Kıbrıs Grubu’nun çabası, ‘ağırlıklı oyun uygulanması için bir formül bulunması’ yönündedir. Yani bu anlaşmazlığın üzerine bu kadar basit köprü kurulabileceğini düşünüyor. Yani, çözüm planına konulması halinde Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğu tarafından reddedileceğini müdahil bütün tarafların çok iyi bildiği bir konuda...
Kıbrıs Rum tarafı görüşmeler sırasında, Türk tarafının ağırlıklı oyu kabul etmemekte ısrar etmesi halinde Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Muavini sistemine (Zürich) geri döneceğini de söyledi.”
“BM MÜZAKERELERİN DİZGİNİNİ ALIYOR”
Politis; “Herkes Ocak Ayında Gelişme Bekliyor... BM Müzakerelerin Dizginlerini Alıyor” başlıklı haberinde, Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim’ın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’a BM’nin genişletilmiş rolü hakkında bilgi verdiğini yazdı.
Gazete, Lisa Buttenheim’ın liderlere, müzakerelerin son turunda BM’nin genişletilmiş bir rol oynayacağı; liderlerin sadece haftada bir kez, hafta içerisinde BM teknokratlarının iki tarafın müzakere grupları arasında yapacağı mekik diplomasisinde uzlaşılacakları son bir müzakere etmek ve onaylamak için görüşecekleri bilgisini verdiğini yazdı.
Habere göre, prosedürün doğası gereği arabuluculuk yapılacak ve bir taraf öteki tarafın nihai tezini bilmeden çözümler önerilecek. BM’nin öneri sunmasını ve arabuluculuk rolü oynamasını reddetmek aslında müzakereyi reddetmek anlamına gelecek ve art niyet olarak algılanacak. Bu prosedür müzakerelerin sonuna havale ediliyor ve BM’nin aktif katılımı olmadan tırmandırılamaz.
Gazete, BM’nin; tarafların tezlerinin anlayışla karşılandığını ve şu anda gerekenin siyasi irade olduğuna inandığını belirterek, “Şimdi anlaşamazlarsa ne bir ne iki ne de on yılda daha anlaşamazlar” kanaatinin hakim olduğunu vurguladı.
Politis, yurtdışından ve Ada’daki Avrupa diplomatik misyonlarından gelen bütün bilgilerin Greentree’deki görüşmelerde önemli ilerleme kaydedildiği, Ocak ayında olumlu gelişmeler olacağı yolunda olduğunu, hatta kimilerinin çözümden bile söz ettiğini yazdı.
Genel Sekreter’in liderler tarafından onaylanmış açıklamasının da bu görüntüye uygun olduğunu belirten gazete, Kıbrıs Türk kaynaklarından gelen bilgilerin Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas ve AKEL’in aleni açıklamalarıyla taban tabana zıt olduğuna işaret etti.
“Kıbrıs sorunuyla ilgilenenlerin olumlu bir şeyler olduğu inancındayken Kıbrıs’ta kara bir görüntü sergilenmesinin izahı mümkün değildir” vurgusunu yapan gazete özetle şunları aktardı:
“HRİSTOFYAS MANİPÜLASYON YAPIYOR, HÜKÜMETİNİN İTİBAR SORUNU VAR”
“Örgütlü bir manipülasyon olduğu bilgisi yalnız basın kaynaklarından değil, Avrupalı üst düzey yetkililerden de geliyor. DİSİ Başkanı Nikos Anastasiadis Avrupa ziyareti dönüşünde İngiltere Başbakan ve Dışişleri bakanı ile Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in doğrudan müzakerelerde ilerleme olduğu, Derviş Eroğlu ve Dimitris Hristofyas arasındaki müzakerelerin devamıyla daha büyük ilerleme olmasını dört gözle beklediklerini söyledi.
Aynı anlayış Brüksel’de de hakimdir. Avrupa Konseyi Başkanı Jose Manouel Barroso 10 gün önce Brüksel’i ziyaret eden Meclis Başkanı Yannakis Omiru ile görüşmesinde Omiru’nun; müzakerelerin Türk uzlaşmazlığından dolayı ilerlemediği tezini tartışmayı dahi reddetti. Barroso Kıbrıs sorununa aktif müdahil ve sorunun hemen çözülebileceğine inanan birisidir.
Barroso Greentree’deki görüşmelerde BM’nin iyi niyet misyonundaki şahsi temsilcisi Jorge Cesar das Neves tarafından temsil edildi. Genel Sekreter de 4 Kasım’da Cannes’ta Barroso’ya ve Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’a New York görüşmesi sonuçları hakkında bizzat bilgi verdi.
Durum karışıktır ve kimse hükümetin açıklamalarından sağlam sonuçlar çıkartamıyor. İki şey olabilir:
Ya halihazırda müzakereler iyi gitti ve gelişme olması perspektifleri var ancak Hristofyas önleyici tepkiler olmaması için beklentilerini düşük tutuyor; ya da iki tarafın değerlendirmeleri farklı ve BM ve uluslar arası camia Kıbrıs (Rum) versiyonunu benimsemiyor.
“2010’DA ANLAŞMA OLDUĞUNU KABUL ETMEYEN HRİSTOFYAS ŞİMDİ KIBRIS TÜRK TARAFINI UZLAŞILANLARDAN CAYMAKLA SUÇLUYOR”
Kıbrıs (Rum) tarafının bir itibar sorunu olduğu kesindir ve kimsene söylediğini ve ne açıkladığını ölçemiyor. Mesela 2010 başlarında yine bütün kaynaklardan gelen bilgiler yönetim başlığında anlaşma olduğu yönündeydi. O zamanlar Hristofyas bunu kabul etmiyordu ancak şimdi Kıbrıs Türk tarafını, uzlaşılanlardan caymakla suçluyor.
Kesin olan, taktik oyunları döneminin bittiği ve kader anının yaklaştığıdır. Hristofyas, Ocak ayında: ya içte tepkilere neden olarak, ilerlemeyi ve uluslar arası konferansı kabul etmeli ya da uluslararası camiada çözümün yakın olduğu görüşü hakimken, olguları başarısızlığa sürükleyip, çöküşün bütün sorumluluğunu şahsen üstlenmeli ve Kıbrıslı Rumların AB içerisinde iyi geçindikleri ve çözümle ilgilenmedikleri gezini doğrulamalı.”