Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden Prof.Dr. Nazan Aydın, doğumdan sonra çocuğunu sürekli kucağında gezdiren, hiç kimseye vermeyen, çocuğuna başkalarının zarar verebileceğini düşünen, kendi kendine konuşma ve garip hareketler sergileyen annelerin kesinlikle tedavi edilmesi gerektiğini aksi takdirde bunun anne ya da bebeğin ölümüne sebep olacak sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
Prof.Dr. Aydın, bu hastalığın sonuçta bir beyin rahatsızlığı olduğunu ve doktor kontrolünde ilaçla tedavi edilmesinin şart olduğunun altını çizdi.
Antalya'da düzenlenen 5.Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi'nde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Prof.Dr.Nazan Aydın, halk arasında genellikle doğumun ve anne olmanın, annenin ruh sağlığını olumlu etkilediği düşünüldüğünü ama bunun her anne için geçerli olmadığını anlattı.
Prof.Aydın, bir bebek sahibi olmak herkes için sevinç verici bir şey olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta istenmeyen bir gebelik olsa bile bebek dünyaya geldikten sonra hem hormonların etkisiyle, hem de çevredeki insanların kutlamasıyla tebrik etmeleriyle annelik aslında güzel bir süreç gibi görülür. Bazı anneler bu geçiş dönemini, hormonların değişimini vücudun bu yeni düzene adapte olmasını herkes gibi normal bir şekilde kaldıramayabiliyor. Daha hassas olabilirler. Doğum sonrası hem hamileliğin etkisiyle tükenmiş bir beden hem de doğumdan sonra geçen uykusuz geceler çalışan bir anneyse bir süre evde kalmak zorunda olması doğum sonrası bir depresyona neden olabiliyor. Bu durum çok sık gördüğümüz bir durum. Bir de doğum sonrası psikoz dediğimiz bir durum var. Bu durum daha nadir görülüyor. Ama görüldüğü vakitte hem annenin hem de bebeğin hayati tehlikesi söz konusu olabiliyor. Annenin düşünceleri saptığı için gerçekte olanla olmayanı ayırt edemeyecek duruma geldiğinden çocuğuna zarar verebiliyor. Sonuçları açısından psikoz çok ciddi bir rahatsızlıktır."
KENDİ KENDİNE KONUŞAN VE ÇOCUĞUNU KUCAĞINDAN İNDİRMEYEN ANNELERE DİKKAT
Annedeki rahatsızlığın doğum sonrası psikoz olduğu teşhisi konulmuşsa kendiliğinden geçmesinin mümkün olmadığının altını çizen Prof.Dr. Aydın, sözlerine şöyle devam etti: "Mutlaka tedavi olması gerekir. Tedavide çok iyi sonuç alabiliyoruz. Aslında bu hastalıkta anahtar durum annenin daha önce yapmadığı davranışları sergilemesidir.Tuhaf konuşmalar ve davranışlar gibi.Çocuğunu sürekli kucağında gezdirmesi hiç kimseye vermemesi olabilir. Çocuğuna başkalarının zarar verebileceği düşüncesi bu duruma bir örnek olabilir. Kendi kendine konuşma, garip hareketler sergilemesi bizi şüphelendirebilir. Bu hastalık sonuçta bir beyin rahatsızlığıdır ve doktor kontrolünde ilaçla tedavi edilmelidir."
ARKADAŞ TAVSİYESİYLE ANTİDEPRESAN KULLANILMAZ
Türkiye'deki yanlış ilaç kullanımına da dikkat çeken Prof.Dr. Nazan Aydın, Türkiye'de hastalıkları ancak tıp hekimleri tarafından tedavi edileceğinin yasa ile hüküm altına alındığını, dolayısıyla bir tıp eğitimi almadan herhangi bir ilacı tavsiye etmek ya da uygulatmanın doğru olmadığının da altını çizdi. Prof.Dr.Aydın, bazen insanların hekime gitmekten çekinebildiğini belirterek şöyle konuştu: "Arkadaş ya da komşu tavsiyesiyle ona iyi gelen bir ilacın kendisine de iyi gelebileceğini düşünüyorlar. Evimize bir eşya alırken tavsiye yerine uzmana danışıyoruz ama olay ilaç kullanımı olunca daha cesaretli davranabiliyoruz. Örnek verecek olursak kişinin canı sıkkın eşiyle tartışmış. Onun antidepresan kullanmaya ihtiyacı yok. Ama antidepresan alınca sıkıntısının geçeceğini düşünüp eczaneden antidepresan alabiliyor. Kendini rahatlattığını düşünüp yıllarca kullanabiliyor."
SATILAN ANTİDEPRESAN İLAÇ KUTU SAYISI 10 YILDA YÜZDE 260 ARTTI
Antidepresanların verilen kutu rakamlarına bakıldığında bilinçsizce kullanımının dikkat çektiğini hatırlatan Prof.Dr. Aydın, sözlerini şöyle tamamladı: "Depresyon toplumlarda belirli bir seviyede görülür. Erkeklerde yüzde 10-12, kadınlar da yüzde 20 civarıdır. Bu rakamlara ve ilaç kullanımına baktığımızda arada ciddi bir uçurum var. Eczanelerde şu an insanlar gidip rahatça ilaç alabiliyor. Sağlık Bakanlığı bunun önüne geçmek için reçetesiz ilaç kullanımını kısıtlayıcı çalışmalar yapıyor. Eczanelerin buna uymadığını görüyoruz. Satılan antidepresan ilaç kutu sayısına bakınca son 10 yılda yüzde 260 oranında artış var. Hasta artışı ile kutu sayısı artışı paralel değildir."