Açıklamanın tam metni şöyle:"Son zamanlarda taksitlerini ödemedikleri için hapse gönderilen borçluların eşleri ve yakınları ve birçok borçlu veya borçsuz vatandaş, Barolar Birliğine gelerek veya telefon ederek, mahkemeleri ve avukatları ve siyasileri suçlamaktadırlar.
Şikayet edenlerin birleştikleri en önemli noktalar şunlardır; Avrupa’daki yasal düzenlemelerden dolayı, Avrupa’da sivil borçları nedeni ile borçluların hapse gönderilmesi söz konusu olamaz, KKTC’de bu tür yasal düzenlemeler yoktur, mahkemeler taksit emrine uygun olarak taksitlerini ödeme güçleri olmayan borçluları , hapse göndermektedirler, yüksek faizler nedeni ile, ödenen tüm taksitler faize gitmektedir ve borçlar azalacağı yerde yükselmektedir.
Avrupa örneğine kesinlikle katılmamaktayız. Hatta faizlere sınır koyma konusunda, dünya bankasından rapor alınmış ve dünya bankasına göre faizlere sınır getirilmesi doğru değilmiş. Bu görüşe de katılmıyoruz. Artık bu taklitçi davranışlardan vazgeçmemizin zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir. KKTC benzeri bir devlet var mıdır? Dünya devletleri KKTC‘yi tanıyor mu?, KKTC’yi takıyor mu? İngiliz Sterlinine yılda yüzde 70 faiz uygulayan bir dünya devleti var mı? Türk Lirasına, Türk Lirasının sahibi Türkiye’de yılda yüzde 80-200 faiz uygulanıyor mu? Dünyada tüm halkını birkaç bankaya ve tefeciye çalıştıran bir devlet var mıdır? Dünya bankası bu durumları bilmiş olsa böyle bir rapor verir mi? Daha doğrusu verebilir mi?
Mahkemelerin, ödeme gücü olmayan borçluları hapse gönderdiği hususundaki yaygın görüş ise yanlıştır. Bu yanlışlığı izah edebilmek için yasal durumu halkımıza anlatmamız icap etmektedir.
Yürürlükteki mevzuatımıza göre, borcunu ödemeyen borçlu aleyhine öncelikle alacaklının bir dava açması gerekmektedir. Açılmış olan bir davada, davalıya müdafaa hakkı verilmekte ve sonuçta mahkeme, davacıyı haklı bulur ise, davalının, davacıya bir miktar parayı ödemesine dair hüküm vermektedir. Davacı, davalı aleyhine bir hüküm elde ettikten sonra, davalı hükme bağlanan parayı davacıya ödemediği takdirde, davacı davalı aleyhine icra yollarına başvurmaktadır. Öncelikle başvurulan icra yöntemi, davalının taşınır mallarının zaptedilerek satılmasına yöneliktir. Maalesef bu icra yöntemi genelde sonuçsuz kalmaktadır. Şu veya bu nedenle, davalının, icraya tabi bir taşınır malı bulunamamaktadır. Bu arada davacı, davalının takside bağlanması talebi ile mahkemeye başvurmaktadır. Mahkemenin, davalıyı takside bağlayabilmesi için, davalının, elzem giderleri dışında bir gelirinin olması gerekmektedir. Davalının geliri, elzem giderlerinin üzerinde değil ise, davalı, takside bağlanamamaktadır. Daha doğrusu bağlanmaması gerekmektedir.
Genellikle Borçlular ilk yanlışlığı bu noktada yapmaktadırlar. Birkaç tehirden sonra, sırf mahkemeye gelmemek için, bir miktar taksidi ödeyeceklerini kabul etmekteler ve mahkeme de davalıların kabul beyanları üzerine, davalıları takside bağlamaktadırlar. Davalılar bu şekilde günü kurtardıklarını zannetmektedirler. Halbuki, ödeme güçleri olmadığı halde sırf mahkemeye gelmeme uğruna kabul ettikleri taksitlerin ileride başlarına bela olabileceğini düşünmemektedirler. Bu noktada halkımızın bilmesi gereken şudur; elzem giderlerinizin üzerinde bir geliriniz yoksa, lütfen herhangi bir taksit miktarını kabul etmeyiniz. Gerekirse, yüzlerce defa mahkemeye geliniz ve gidiniz.
Mahkeme tarafından takside bağlanmış olan bir davalı, taksidini ödemediği gerekçesi ile hapsedilemez. Takside bağlanmış olan bir davalının, taksidini ödememesi nedeni ile hapse gönderilebilmesi için, ÖDEME GÜCÜ OLDUĞU HALDE TAKSİDİNİ KASTEN ÖDEMEMİŞ OLMASI GEREKMEKTEDİR.
Takside bağlananların yaptıkları ikinci yanlışlık buradadır. Taksitlerini ödemedikleri nedeni ile haklarında hapislik istemi ile yapılmakta olan dilekçeler, davalılara tebliğ edildiği zaman, davalılar genellikle, dilekçe gününde mahkemelere gitmemekte ve ödeme güçlerinin olmadığı konusunda mahkemeye bilgi vermemektedirler. Halbuki davalılar, takside bağlanmış olmalarına rağmen, sonradan ödeme güçlüğü içerisine girmiş olabilirler. Böyle bir güçlük içerisine girmiş olan davalılar, bu durumlarını mahkemeye izah edebilirler ve bu konuda mahkeme tatmin olduğu takdirde, taksitlerini ödemeyen davalıları hapse gönderemez.
Bu noktadaki tavsiyemiz şudur: Bir davalı takside bağlandıktan sonra ödeme güçlüğü içerisine girmişse ve taksitlerini kasten değil de içerisine düşmüş olduğu ödeme güçlüğü nedeni ile ödeyemiyorsa, aleyhine yapılmış olan hapislik dilekçelerine kayıtsız kalmamalı ve dilekçe gününde ve saatinde mahkeme huzurunda hazır bulunarak bu durumunu mahkemelere izah etmelidir. Takside bağlandıktan sonra bağlandığı taksit miktarını ödemeyen davalının, ödememe nedenini mahkemeler kendiliklerinden bilememektedirler. Genelde takside bağlanmış olan davalılar, bağlandıkları taksit miktarlarını zamanında ödememekte ve alacaklıların hapis istemi ile yapmakta oldukları dilekçeleri kaale almamaktadırlar. Böyle olunca da, alacaklılar, davalıların gıyabında, davalıların, ödeme güçleri oldukları halde taksit borçlarını ödemediklerini ileri sürmekte ve mahkemeler de, davalıların gıyabında ileri sürülmekte olan bu yöndeki iddiaları doğru kabul ederek, davalıları hapse göndermektedirler. Halbuki, takside bağlanmış olan bir davalı, taksit borcunu, ödeme güçlüğü nedeni ile ödeyemiyorsa, mahkeme böyle bir davalıyı hapse gönderemez. Yeter ki, davalı, hakkında hapislik istemi ile yapılmış olan dilekçe gününde mahkemede hazır bulunarak bu durumunu mahkemeye izah etmiş olsun.
Barolar Birliğine yapılmakta olan şikayetlerde , yargıçların genellikle bu konularda borçlulara söz hakkı vermedikleri ve gerçek durumu araştırmadan, ödeme gücü olmayan davalıları, hapse gönderdikleri, belirtilmektedir. Ne yazık ki, özellikle genç avukatlarımızdan elde ettiğimiz bilgilere ışığında bu yöndeki şikayetlerde haklılık payı olduğunu gözlemlemiş bulunmaktayız. Bu noktada bir hususun bilinmesinde fayda vardır ki, birçok davalı da, ödeme güçleri olduğu halde, taksit borçlarını ödememekte ve ödeme güçleri olmadığı savunmasını yapmaktadırlar. Bu nedenle, yargıçların bu noktada gerçek durumu ortaya çıkartmak için biraz sert davranışlar içerisine girmeleri hoş karşılanmalıdır.
Sonuç olarak diyoruz ki, bir davalı, elzem ihtiyaçları dışında bir gelire sahip değilse, takside bağlanmamalı ve takside bağlanmış olan bir davalının ödeme gücü sonradan bağlanmış olduğu taksidi ödeyemeyecek hale gelmişse de, bu durumu yargıca izah etmelidir. Bu nedenle gerekirse yüzlerce defa mahkemeye gelip gitme, göze alınmalıdır.
Faizler konusundaki şikayetlere ise aynen katılmaktayız. Özellikle 3 yıldan beridir, faizlere sınırlandırma getirilmesi hususunda uğraşlar vermekteyiz.
Halk olarak artık utandırılarak, bağırılıp çağrılarak, mahcup edilerek, tehdit edilerek, korkutularak, sindirilerek, hakkımızda işlem yapılmasına, karar alınmasına, aptal ve ahmak yerine konmamıza müsaade etmemeyi öğrenmeliyiz. Bunları kim yapmaya kalkarsa kalksın, bu tür hareketlere tevesül edenlere dur demeyi öğrenmeliyiz.Taksitlerini ödemedikleri nedeni ile hapiste olanlara ve hapse düşecek olanlara sesleniyoruz; rahatınızı bozup gününde mahkemeye gitmediniz veya mahkemeye gidip de korktuğunuz için veya utandığınız için veya sindiğiniz için veya size bağırılıp çağrılmasına tahammül edemediğiniz için veya tehdit edildiğiniz için, durumunuzu izah etmediniz ve ödeme gücünüzün üzerinde taksit kabul ettiniz ve hapislik dilekçelerinin gününde mahkemeye gitmediniz veya gidip de ses çıkarmadınız ve mahkeme de eldeki bilgilerle sizleri hapse gönderdi. Sizlerin bu tutumlarınız nedeni ile, mahkemelerimiz, avukatlarımız suçlanmaktadır. Eşlerinizi, ailelerinizi, çoluk çocuğunuzu
Mağdur etmiş durumdasınız. Buna hakkınız yoktu.
Her zamanki gibi ortaya çıkan odur ki, KKTC’de icrada, tebliğde sorun vardır ve bu sorunun ivedilikle çözümlenmesi gerekmektedir. Bu çözümü gerçekleştirmekte yetkili olan makam ise, yasama ve yürütme organıdır.
Hasan Sözmener Feyzi Hansel
Barolar Birliği ve Baro Konseyi Başkanı Genel Sekreter"