Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), belediyelere; Türkiye’den gelen suyun fiyatı, geçiş dönemi anlaşması ek protokolünün yapılması ve sübvansiyon desteği için “Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği çatısı altında birlik ve beraberlik içinde mücadele etme ve Kıbrıs Türk halkının kurumlarının ve yurttaşların haklarının korunması” için mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
CTP, hükümeti de, belediyeleri halkın su ihtiyacını ve “suyu istemiyorlar” veya “Türkiye’ye karşıdırlar” gibi “demagojik ve gerçekle ilgisi olmayan iddiaları” bir yana bırakarak, belediyelerle derhal diyalog kurarak teknik çalışmaları süratle tamamlayıp, hükümet iradesiyle ortak bir perakende satış fiyatı belirlemeye de çağırdı.
CTP basın bürosundan yapılan yazılı açıklamada, suyun belediyelere satış fiyatının ton başına 2,3 TL olarak belirlenmesi, belediyelerin teknik ve idari kayıpları da göz önünde bulundurulduğunda; yurttaşlara sunulacak perakende satış fiyatlarının şu anki fiyatlarla karşılaştırıldığında aşırı derecede yüksek olmasına ve/veya belediyelerin verili koşullarda zararına su dağıtma zorunluluğu ve geçiş döneminin daha ilk aylarında batma riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açacağını savunuldu.
CTP, belediyelerin, geçiş döneminde özellikle kayıp kaçağı minimize edecek yatırımlar yapılıncaya kadar bütçede halihazırda var olan bu konu için ayrılan 15,5 milyon TL’nin kullanılarak desteklenmesini talep etti.
Bu konuda Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş ile Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun destek açıklamaları yaptığını anımsatan CTP, Çavuşoğlu’nun daha sonra bu konuda “tutarsız” yaklaşım sergilediğini iddia etti.
Açıklamada şöyle denildi:
“Hükümetin; tüketicileri aşırı perakende su satış fiyatlarını ödemek ve belediyeleri de batma riskiyle karşı karşıya bırakmak pahasına 15,5 milyon TL’nin bu amaçla ayrılan bütçe kalemini başka amaçlarla kullanmak mı istemektedir? Yoksa hedef, yaşanan süreçte, halkın su konusundaki haklı hassasiyetini kullanarak, belediyeleri dize getirmek ve bu yolla bir yandan sağ siyasetin bu ülkede yıllardır yaptığı gibi ‘biz hiçbir şey yapamayız’ anlayışını besleyerek Kıbrıs Türk halkının özne pozisyonunu tahrip etmek, diğer yandan da belediye seçimleriyle ilgili siyasi rant elde etmek midir?”
CTP, bu şartlar altında hükümetin, belediyeleri halkın su ihtiyacını ve “suyu istemiyorlar” veya “Türkiye’ye karşıdırlar” gibi demagojik ve gerçekle ilgisi olmayan iddiaları bir yana bırakmasını isteyerek, şunları kaydetti:
“Belediyelerle derhal diyalog kurarak teknik çalışmaları süratle tamamlayıp, hükümet iradesiyle, ortak bir perakende satış fiyatı belirleme, uygulama safhasında, defalarca sorulmuş olmasına karşın bir türlü açıklanmayan ancak beklenenden yüksek maliyet bileşenlerinden oluştuğu tahmin edilen 2.3 TL’lik fiyatın, ilk ay sonunda DSİ’nin ödediği tüm faturalar dikkate alınarak gözden geçirileceğini ve bu fiyatın yüksek olduğunun tespit edilmesi halinde Geçiş Dönemi Protokolü’nün somut veriler ışığında bir Ek Protokol’le revize edilmesi için gerekli girişimleri yapacağının sözünü verme, bütçedeki 15.5 milyon TL kullanılarak, belediyelerin kayıp kaçaklarını giderecek yatırımlar yapılıncaya kadar sübvansiyon desteği vereceğini açıklama yönünde adım atma yükümlülüğü altındadır.
Bilinmelidir ki bu yükümlülük yerine getirilmeksizin belediyeler üzerinde kurulan ve şu anda yoğun biçimde devam ettirilen baskılar ve halkın su konusundaki haklı hassasiyeti de kullanılarak yürütülen ‘Türkiye’nin suyunu istemiyorlar’ demagojisiyle kısa sürede belediyeler dize getirilebilir ancak orta vadede bunun sonucu, Kıbrıs Türk halkının kurumlarının zayıflatılmasından ve yurttaşlarımızın yaşam koşullarının daha da kötüleştirilmesinden başka bir şey olmayacak, bunun vebali de tabii ki bugün hükümet edenlere ait olacaktır.
Bu düşüncelerle ciddi bir baskı altında oldukları ve halkın suya duyduğu ihtiyacı sahiplendikleri için abonelik sözleşmesini karşılaşacakları mali güçlüklere karşın imzalayan ve imzalayacak olan tüm belediyelerimize, hangi siyasi partiye mensup olurlarsa olsunlar, Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği çatısı altında, yukarıda belirtilen üç noktanın sağlanması için birlik ve beraberlik içinde mücadele etme ve Kıbrıs Türk halkının kurumlarının ve yurttaşların haklarının korunması için bu mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz.”