Başkan Çetin açıklamasında şunları kaydetti:
“Bir gazetemizde Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekçi’nin Serbest Turizm Bölgeleri kurulacağı yönündeki açıklamaları yer almış, Bölgelerin kurulacağı iller arasında Antalya da sayılmıştır.
Bu tür projeler Ticaret ve Sanayi Odaları ile paylaşılmalı
Geçtiğimiz aylarda ilk defa Kuşadası için sözü edilen konuyu Sayın Bakan yeniden gündeme getirmiş ve daha detaylı açıklamalar yapmıştır. Buna göre, otel, marina, AVM'lerin inşa edileceği, Türk'lerin de pasaportla gireceği, gümrüksüz ve vergisiz alışveriş yapılacağı bölgeler kurulması düşünüldüğü anlaşılmaktadır.
Konuyla ilgili herhangi bir rapor, taslak çalışma Odamıza intikal etmemiştir. Bu kadar önemli bir konuda gerçekten ciddi hazırlıklar varsa bunların Ticaret ve Sanayi Odaları ile paylaşılması gerekir.
1990 başlarında uygulanmıştı, turistik ticaret durma noktasına gelmişti
Ancak, bu aşamada da konunun Antalya Serbest Bölgesi'nde 1990 başlarında uygulanan sistemi akla getirdiğini kamuoyuna hatırlatmak isterim. O dönemde Serbest Bölgede gümrüksüz-vergisiz giyim ürünleri satan mağazalar kurulmuş, ancak kentteki turistik ticaret tamamen durma noktasına gelmiş, tepkiler üzerine bu uygulamadan vazgeçilmişti.
Kent merkezinde ticaret bitme noktasına gelir
Dile getirilen proje belirtildiği haliyle uygulamaya konursa pasaportu olan yerli-yabancı herkes alışverişin, konaklamanın vergisiz yapılacağı “Turizm Serbest Bölge”yi tercih edecektir. Bu da vergisini vererek faaliyetini sürdüren ancak haksız rekabete maruz kalan işletmeler ve esnaf için yıkım olacaktır. Kent merkezindeki turistik ticaret, hatta normal ticaret bile bitme noktasına gelecektir.
Hâlihazırda turistlerin alışverişlerinde bütün dünyada tax-free uygulaması vardır. Böylece ülke içinde eşit rekabet koşulları sağlanarak turistik ticaret teşvik edilmektedir. Ayrıca, Asya, Orta-Doğu'da küçük kent-devletlerinde de özel uygulamalar olabilmektedir.
Zengin turistleri çekmenin yolu fiyatları düşürmek değil, kaliteyi yükseltmektir
Açıklamada amacın zengin turist çekmek olduğu belirtilmiştir, ancak zengin turistleri çekmenin yolu fiyatları düşürmek değil, kaliteyi yükseltmektir. Türkiye, imtiyazlı bölgeler projesinden önce, tarihi mekanlarını ve eserlerini restore ederek, kültür ve sanata önem vererek, destinasyon kalitesini yükseltecek yatırımları teşvik ederek, değerini artıracak uygulamalara öncelik vermelidir. Örneğin Antalya Kaleiçi gibi bir değerin dünya markası yapılması çok daha öncelikli bir konudur.
Casinolar için böyle bir uygulama düşünülebilir
Turizmi destekleyecek özel proje alanlarına gelince, Odamız, 1990 ortalarında yarattığı sakıncalar nedeniyle kapatılan casinoların, yalnızca yabancıların girmesi için Antalya Serbest Bölgesi içerisinde açılmasını yıllar önce önermişti ve casinolar için böyle bir uygulama bugün de düşünülebilir.
Dolayısıyla, turizmle ilgili yeni arayışlardan önce Antalya gibi illerin deneyim ve bilgilerinden yararlanılması ve bu proje ile ilgili hazırlıkların Odamız ve diğer ilgili kuruluşlarla paylaşılması gerektiğini belirtmek isterim.”