Dr. Özpar açıklamasında, Aids’in, HIV virüsü nedeniyle insanlarda bağışıklık sisteminin
çökmesine neden olan bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirterek, bu hastalığın ilk olarak
1980’lerde ortaya çıktığını ve ardından Dünya Sağlık Örgütü’nün seferber olmasıyla; “Ocak
1999'da 'Hangi ülkeden gelmiş olursa olsun HIV/AIDS ile yaşayan insan sınır dışı edilemez,
aşağılayıcı muamele ya da ayrımcılık uygulanamaz” deklarasyonun yayınlandığını ifade etti.
Dr. Özpar açıklamasının devamında şunları söyledi;
“AIDS sözcüğü, İngilizce Acquired Immune Deficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık
Eksikliği Sendromu/EBES) kelimelerinin akronimidir. İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü
(HIV), bağışıklık sistemine yavaş yavaş nüfuz ederek vücudun enfeksiyonlara karşı direncini
yok eder ve bireyi çeşitli enfeksiyonlara ve rahatsızlıklara karşı korunmasız hale getirerek
sonunda ölüme sebebiyet verir.
AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır ve bu süreçte ölümcül enfeksiyonlara ve kansere
sıklıkla rastlanır. HIV virüsünü taşıyan kişiye HIV pozitif denir. Kavram bütünlüğü sağlamak
açısından yaygın olarak HIV/AIDS birleşik terimi kullanılır. HIV virüsü kana bulaştıktan
sonra uzun yıllar belirti vermeyebilir ve kişi kendini iyi hissedebilir. Bazı vakalarda, HIV
pozitif bir kimsenin 8 ila 10 yıl AIDS'e yakalanmadığı görülmüştür. Bulaşma gerçekleştikten
3 ay sonra yapılan ELISA testleri en doğru sonucu verir.
"Human Immunodeficieny Virus (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) kelimelerinin baş
harfleri ile adlandırılmış HIV virüsü, bağışıklık sisteminin içine yerleşerek, bireyin bağışıklık
sistemini zayıflatan bir virüstür. Kanında HIV virüsü bulunan kişilere HIV pozitif denir.
AIDS bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Mikrobu HIV adı verilen virüstür. HIV girdiği vücudun,
mikroplara karşı koyma yeteneğini sağlayan bağışıklık sistemini etkileyip yok eder. Direnci
azalan vücutta, HIV'in etkisinin yanı sıra, çeşitli mikroplar da hastalıklara neden olurlar.”