Erdoğan, Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina ile düzenlediği ortak basın toplantısında, 28 Şubat Soruşturması'ndaki gözaltıları ve muhalefetin eleştirilerini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, bunun, 12 Eylül referandumunda kabul edilen 26 maddelik anayasa paketiyle kendini bulan ve halkın kendilerinden talebi olan sürecin neticesi olduğunu söyledi.
Soruşturmanın; sivil iradenin, yasal sürecin işletilmesine, çalıştırılmasına yönelik bir adım olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şu anda bu süreç işlemektedir ve temenni ederiz ki bu süreç en kısa zamanda neticelendirilsin. Şunun bilinmesini özellikle hatırlatmak isterim; kimse bu süreci bir intikam hırsı olarak değerlendiremez, bir intikam hırsı olarak ele alamaz. Sürecin sadece demokratik parlamenter sistemlerin gereği olan bir süreç olması, bunun böyle bilinmesi gerekir. Temenni ederim ki kısa sürede neticelenerek, adalet yerini bulur.''
SURİYE
Bir gazetecinin, ''Suriye'deki gelişmelerle ilgili olarak ateşkes sürecine Suriye yönetiminin uyup uymadığı noktasında size gelen son bilgiler ne yönde? Annan Planı'nın bundan sonraki aşamasının uygulanması noktasında Türkiye'nin stratejileri nasıl olacak?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
''Annan Planı'nın bu şekilde ifade edilmesi bana göre biraz eksik oluyor. Ortada Sayın Annan'ın teklif ettiği altı maddelik bir plan var. Bu genişletilmiş bir plan şeklinde değerlendirilemez. Bu altı maddelik planın şu anda uygulaması oldu mu, olmadı mı? Ben bunun uygulandığı kanaatinde değilim. Böyle bir şey ortada yok. Ama biz başından beri biliyorsunuz Sayın Annan'ı destekledik, destekliyoruz. Yeter ki neticeyi alalım.
Burada neticeyi alabilmek için öncelikle bir defa bu tankların şehirlerden çekilmesi lazım. Mahallelerin arasından çekilmesi lazım. 'Efendim oradan çektik' Eee? 'Kırsala konuşlandırdık' Eğer böyleyse bu tankların, topların çekilmesi anlamına gelmez. Bunların yeri bellidir. Kışladır. Kışlaya bunların sokulması lazım. Yönetim bu icraatıyla halkına güven vermek durumundadır. Şu anda burada halka güven var mı? Henüz halka güven söz konusu değil. Bunu söylerken bir şeyin altını çizmek durumundayım. Biz başından beri bir şeyin peşindeyiz o da şudur: Suriye'de biz halkın taleplerine uyulmasından yanayız. Ve halkın taleplerine uyulması halinde ki o da hep ısrarla söylediğimiz sandığın halkın önüne getirilmesidir. Sandık halkın önüne gelsin, sandıktan kim çıkarsa çıksın uluslararası camia ona saygı duyacaktır. Ama 'hayır sandıktan kim çıkarsa çıksın değil, biz kimi istersek o çıksın' derseniz bu otokratik bir anlayıştır. Biz Türkiye olarak otokratik bir anlayışa karşıyız, totaliter bir anlayışa karşıyız. Otoriter bir anlayışa karşıyız. Kimse bize 'Türkiye niçin bu kadar konuşuyor?' diyemez. 910 kilometre sınırımız var ve şu anda sınır ihlalleri yapılmış olan bir ülke konumundayız. 25 bini aşkın insan şu anda ülkemize sığınmak durumunda kalmıştır. Sayın Annan geldi kampları gezdi, gördü, oradaki neticeleri gördü. O kamplarda yaşayan insanları dinledi, onların halini gördü. O tabloyu görmemiş olsaydı belki çok daha farklı bir anlayışla dönecekti, ama onları gördükten sonra inanıyorum ki düşünceleri bile altüst olmuş olabilir.''
Erdoğan, konuya ilişkin çalışmaların süreceğini belirterek, ''İstediğimiz şudur: Suriye'de barış egemen olsun, Suriye halkının dediği olsun, alkışlayalım, 'başımız gözümüz üstüne' diyelim. Olay budur'' dedi.