AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, gündeme ilişkin önemli açıkmalar yaptı. Erdoğan, 8 yıldır hizmette kendileriyle rekabet edemeyenlerin ve edemeyeceğini anlayanların ''korku kampanyaları üzerinden kendilerine bir egemenlik alanı oluşturma gayretine girdiklerini'' ifade etti.
''CHP, MHP, BDP ortak bir dil, ortak bir söylem oluşturarak, arkalarına bazı destekçilerini, yandaşlarını da alarak, Türkiye sanki bir korku tünelindeymiş, Türkiye'ye sanki korku hakimmiş, bir korku imparatorluğu kuruluyormuş gibi koro halinde kampanya yürütüyorlar" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tamamen yargı tasarrufundaki bazı olaylardan yola çıkarak sanki Türkiye'de haklar, özgürlükler, demokrasi, tehdit ve tehlike altındaymış gibi bir atmosfer oluşturmaya, bununla da kendi kitlelerini güya korkutmaya çalışıyorlar. Zira kendi ayaklarının altındaki kilimlerin de kayacağından endişe ediyorlar.''
Erdoğan, bu kampanyaların bayat olduğunu vurgulayarak, "1960 öncesinde merhum Adnan Menderes ve hükümetine uygulanmış son derece sanal, gerçek dışı ve bayat bir kampanyadır'' dedi. Erdoğan, ''CHP'nin tıpkı bugün olduğu gibi 1960 öncesinde de halkı sokak sokak direnmeye çağırdığını, sokakları ve Parlamentoyu kışkırttığını, medyayı da arkasına alarak müdahaleye zemin hazırladığını'' söyledi.
CHP'nin o dönemde ne gibi kampanyalar yaptığını dönemin gazeteleriyle ve belgelerle ortaya koyacağını anlatan Erdoğan, ''27 Mayıs müdahalesinin daha ikinci gününde CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü, kendisini arayan müdahalecilere 'Büyük bir iş yaptınız, başarınıza yardımcı olmak için asıl ben sizin emrinizdeyim' diyecek kadar müdahaleye sevinmiş, alkış tutmuş, selam durmuştu. 1960 ve öncesinde atılan manşetleri, yapılan yorumları CHP'nin çağrılarını alın, işte bugünkülerle şöyle bir karşılaştırın, arada hiçbir fark göremeyeceksiniz, aynı'' şeklinde konuştu.
DARBEYE ALKIŞ TUTAN JAKOBENLER
Erdoğan, ''sivil diktatörler, korku siyaseti, sansür'' gibi kavramların aslında bugün ortaya çıkmadığını, ''1960 ve öncesinde, 1980 ve öncesinde, 28 Şubat ve öncesinde ortaya çıkmış, gerektiği zaman fırına sürülmüş kavramlar olduğunu'' söyledi.
Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
''Bu yaygarayı yapanlar darbecilerin aslında işbirlikçileridir, sivil uzantılarıdır ve amaçları da hak ve özgürlükleri geliştirmek değil, özgürlükleri yok sayan vesayetçi anlayışı hakim kılmaktır. Darbe olunca alkış tutan bu jakobenler, aynı zamanda darbe öncesinde de darbe şartlarını oluşturmak için bizatihi gayret göstermektedirler. Darbe şakşakçılarının, darbe koşullarının oluşması için işbirlikçilik yapan bu statüko muhafızlarının söylemlerine siz aldırmayın, benim sevgili milletim aldanmasın. Onların özlemi ileri demokrasi değil, vesayet rejimidir. Onların amacı özgürlükleri hakim kılmak değil, yasakların varlığını devam ettirmektir. Onların korumaya çalıştığı milletin iradesi değil, güç odaklarının çıkar düzenidir.''
Bundan sonra millet iradesine kastetmek isteyenlerin, AK Parti'nin boyun eğemeyen dik duruşunu karşılarında bulacaklarını belirten Erdoğan, ''Bundan sonra darbeye tevessül etme gayreti içerisinde olanlar aziz Türk milletini karşılarında bulurlar'' dedi.
SOKAĞI DAĞI GÖSTERİRLER
CHP'nin önceki Genel Başkanının irtica üzerinden korku siyaseti takip ettiğini, şimdiki Genel Başkanın da faşizm iftiraları üzerinden aynı siyaseti takip ettiğini belirten Erdoğan, "Korku siyaseti bu CHP'nin genlerine işlemiştir'' diye konuştu.
Demokrasi içinde mücadele edemeyenlerin, demokrasi dışı güçlerden medet umduklarını belirten Erdoğan, ''Bunlar seçime 4 ay kalmış olsa da sandıktan medet umamaz. Sokağı, dağı gösterirler'' dedi.
SONER YALÇIN'IN TUTUKLANMASI
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Buradan BDP'ye açık açık soruyorum, gazeteci yazar Orhan Miroğlu'na yönelik tehditler faşizm değil de nedir? Gazeteci yazar Mehmet Metiner'e yönelik ortaya çıkarılan suikast planları basına, basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne aleni bir tehdit değil de nedir? Son günlerde Odatv ile ilgili bu kadar sahip çıkma gayreti içerisinde olan yazılı ve görsel medyanın temsilcileri niçin Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu için kalkıp da kaleminizi, dilinizi konuşturmuyorsunuz? Odatv'nin şu anda yargılananları yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil başka bir eylemden dolayı takip altındadır ve bunu yapan yargı.''
BDP'YE ŞİVAN PERVER GÖNDERMESİ
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sadece türkü söyleyen, acılarına ağıtlar yakan, barışın, kardeşliğin, özgürlüğün ezgisini dünyaya duyuran, sadece ve sadece insanlık için feryat eden bir sanatçıya, Şivan Perver'e yönelik tehditler, bizatihi hıyanet, bizatihi ihanet, bizatihi faşizm değil de nedir? Oysa Şivan Perver, toprağına sesleniyor, vatanına sesleniyor, kardeşlerine sesleniyor ve diyor ki 'İnan ki seni özledim, barış güvercinine sor, dosta ahbaba sor, hapishane duvarlarına sor, onlar sana doğruyu söylesin. Baharın rengine sor, şu ağaçtaki güle sor, ben seni çok özledim, inan ki seni özledim' Bu dizeleri dile getirecek kadar yüreği yanık, toprağına vatanına, kardeşlerine bu kadar hasret içinde gönlünün derinliklerinden 'İnan ki seni özledim' diye haykıran bir sanatçıyı tehdit etmek, Kürtlerin, sadece Kürtlerin değil insanlığın sesini kesmek değil de nedir?"
DİKTATÖRÜ GÖRMEK İÇİN AYNAYA BAKIN
Erdoğan, ''Aynı şekilde MHP, Genel Başkan başta olmak üzere partiden mikrofon başına, kamera karşısına geçen her yönetici, ilk kelimeden son kelimeye kadar kontrolsüz, izansız, insafsız şekilde küfrediyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bir yandan özgürlüklerin baskı altına alındığını söylüyorlar, bir yandan korku siyaseti diyorlar, diğer yandan sistematik şekilde hakareti, milleti, hükümeti korkutmayı bir siyaset tarzı olarak benimsiyorlar. Bu ülkenin Başbakanına, bakanlarına, hatta ailelerine dil uzatacaksın, bu ülkenin bürokratlarını 'burnunuzdan fitil fitil getireceğim' diyerek külhanbeyi ağzıyla korkutacaksın, sonra da çıkıp Hükümeti korku siyasetiyle itham edeceksin. Aynaya bakın beyler, aynaya. Eğer diktatör görmek istiyorsanız da aynaya bakın, 'Mübarek' bir yüz görmek istiyorsanız da yine gidin, aynaya bakın. Durum çok açık, net ortada.
Bizi bazı diktatörlere benzetenlere ben soruyorum. Defalarca seçime girdiniz, defalarca kaybettiniz, defalarca partinizin oylarını düşürdünüz, ikinci, üçüncü parti oldunuz, baraj altında kaldınız, yine de o koltuğu terk etmediniz. Mısır'ı biz mi örnek alacağız yoksa asıl siz mi örnek alacaksınız? Yapıştınız kaldınız, gidemiyorsunuz. Ben her seçim öncesinde çıktım, samimiyetle, açık yüreklilikle söyledim. 'Partim ikinci parti olursa derhal Genel Başkanlığı bırakırım' dedim, siz bunu söyleyemediniz. Gittiniz 8 ay sonra tekrar geldiniz. O koltuklarınızı, o makamlarınızı bırakıp gidemediniz. Allah aşkına, Mısır'ı, Tunus'u örnek alacak acaba ben miyim, yoksa siz misiniz? Tunus'ta, Mısır'da 30 yıldır sıcak koltuklarından bir türlü kalkamayanlar, halkın haykırışlarıyla nihayet kalktılar. Peki siz halkın mesajını ne zaman okuyacaksınız? Siz ne zaman sandıklara kulak vereceksiniz? Siz acaba ne zaman, hangi durumda o koltukları ehline teslim edeceksiniz?"
MEDYAYA ELEŞTRİ
''Acaba Anayasa'da, anayasalarda medya patronlarının, medya mensuplarının dokulmaz olduğuna dair bir hüküm var da bizim bundan haberimiz mi yok?" diye soran Erdoğan, şunları söyledi:
"Medya kuruluşları her şeyden muaf mıdır, vergiden, her türlü suçtan muaf mıdır, onlar sorgulanamaz mı, yargılanamaz mı? Maalesef bu yaygaraya hiç üzerine vazife olmadığı halde hariçten birileri de inanıyor ve görüş bildiriyor. Türkiye'yi tanımaz, bilmez. Ne nedir? Hangi yasa var? Hiç haberi olmaz. Orada hemen bir tuzağa, tezgaha gelir, kalkar açıklama yapar. Dur ya önce bir araştır, sor nedir, yargı burada ne yapacak, hangi neticeye varacak bunu bir öğren, işte buna acemi elçilik denir.''