Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap eden Gül, daha sonra parlamenterlerin sorularını yanıtladı.
Türkiye'deki azınlık dinlerinin ibadethanelerindeki tadilat çalışmaları, düzenli ibadet yapılması ve Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili son gelişmelere ilişkin soru üzerine de Gül, "Biz insanların dini, inancı ve mezheplerine saygı duymak zorundayız" dedi. Din özgürlüğünün temel hak ve özgürlüklerin önemli parçalarından biri olduğunun altını çizen Gül, şöyle konuştu:
"Türkiye'de herkes hangi dinden olursa olsun, inancı ne olursa olsun inançlarını, inançlarının gereğini rahatlıkla yapabilmelidir. Türkiye'de bakış açımız bu. Herkesin önündeki engeller kaldırılıyor. Zaman zaman esas büyük çoğunluğun, Müslüman çoğunluğun önündeki engeller de olabilir, din özgürlüğüyle ilgili engeller de olabilir. Bu konularda herkese saygı duymak ve herkesin ibadetini, inançlarını rahat bir şekilde yapmasıdır. Müslüman olur, Müslüman olmaz, başka dinlere mensup olabilir, ne olursa... Ya da hiç dini olmayan insanların da kendi inançları neyse o şekilde özgürce yaşamalarıdır. Bu konularda değişiklikler oluyor.
Tamiratlar teknik konu olduğu için her şey söyleyemeyeceğim ama Van'da tarihi Ermeni kilisesinin restorasyonu gayet dikkatli bir şekilde devlet eliyle yaptırıldı. Eski camiler, kiliseler restore ediliyor. Bir ayrım yapmadan ihtiyacı varsa restorasyon yapılacaktır."
BAŞKA DİLDE SAVUNMA
Cumhurbaşkanı Gül, KCK davası ve Kürtçe savunma yapılamamasına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
"Demokratik hak ve hukuk ne kadar genişletilirse terör ve teröristler o kadar izole edilir. Türkiye bu politikaya güvendiği için, son yıllarda cesur işler yapıyor. Eğer şiddet, eğer zorlama, devlet gücünün dışında güç gibi faaliyetler içinde olunursa hiçbir demokratik ülke buna müsaade etmez. Bunun olup olmadığına ne siyasetçiler ne devlet adamları karar verebilir; bağımsız mahkemeler karar verebilir. Böyle bir suçlama olduğu için konu mahkemede. Mahkemenin süratli bir şekilde karar vermesini isteriz. İnsanlar gerçekten Türkçe bilmiyorsa, başka dil biliyorsa o dilde savunma yapabilirler. Nitekim, mahkemeler bunu kabul ediyor ve yapılıyor."
İSRAİL İLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerindeki gelişmeler kapsamında Ortadoğu'daki arabuluculuk rolü konusunda, Türkiye'nin arabuluculuğu prestij kazanmak, görünür hale gelmek için değil, bölgesinde istikrarın, huzurun ve işbirliğinin tesisi yönünde aktif olmak için yaptığını söyledi.
Türkiye'nin bulunduğu bölgede geniş coğrafya ile tarihten gelen köklü ilişkilere sahip olduğuna dikkati çeken Gül, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin bölge meselelerine yardımcı olma kapasitesi var. Son problemli durumlara kadar İsrail hükümeti de Filistinliler de Türkiye'den yardım talep etmiştir. Son duruma gelirseniz, o tamamen İsrail'in tercihi olarak ortaya çıkmıştır. Gazze'de süren abluka, Avrupa Konseyi'nin de BM'nin de bütün insan hakları teşkilatlarının yasal görmediği kolektif bir cezalandırma yapamayacağı yönündedir. Bir çok insan hakları örgütleri Gazze'deki insanlara yardım için seferler düzenlerken Türklerin önderliğinde 47 ülkeden insanların katıldığı yardım filosu, uluslararası sularda İsrail ordusunun saldırısına uğradı. Bu, eğer ilişkileri bugünkü noktaya getirdiyse sorumlusu Türkiye değil, İsrail'dir. İsrail, Türkiye'den herhangi bir şekilde kendisine yardım etme, arabuluculuk yapma güvenini kaybettiyse o tamamen İsrail'in bileceği şeydir. Bizim de kendi kendimize ortaya çıkma hevesimiz yoktur. Geçmişte bütün İsrail hükümetleri Türkiye'den hem bölgemizle ilgili hem geniş coğrafyayla ilgili çok talepte bulunmuşlardır. Türkiye de bölgede barış ve istikrar için çok gayret göstermiştir."
SOYKIRIM İDDİASI KABUL EDİLEMEZ
Cumhurbaşkanı Gül, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına ilişkin bir soru üzerine ise "soykırım" sözünü doğru bulmadığını söyledi. Gül, şöyle devam etti:
"Tarihimizde soykırım yapıldığını kabul etmiyoruz. Eğer bunu kabul edenler ve iddia edenler varsa ki var, onlara çok açık bir çağrıda bulunuyoruz, 'gelin ortak bir komisyon kuralım. Soykırım yok diyen ve var diyen bilim adamları bir araya gelsin, sonuna kadar sivil, askeri arşivlerimizi açalım, bu komisyon çalışsın ve neyse kabul edelim. Hatta üçüncü bir taraf varsa, o tarafın bilim adamları da katılsın, çalışsınlar neticeyi açıklayalım' diyoruz. 100 yıl önceki olaylar, 1. Dünya Savaşı'nın olduğu dönemlerde cereyan etti. Çok acı olaylar yaşandı ve tabii ki üzgünüz. Osmanlı toprakları üzerinde Türk devleti dört cephede savaşırken, bazı vatandaşlarımızın tahrik edilmesiyle ayaklanmalar olunca bu vatandaşlarımızın yerleri değiştirildi o zamanki şartlarda. Çatışmalar, kaybolan insanlar oldu. Bunlar üzülünecek olaylardır. Bir şeyin soykırım olması için bir dine ya da ırka mensup olanları ne olursa olsun kasıtlı öldürmeniz gerekiyor. O dönemde Ermeni vatandaşlarımız Osmanlı devletinin yüksek mahkemelerde üye, başkanlık yapmış, bazı merkezlerde Osmanlı'yı temsil eden büyükelçiler... İstanbul'daki bütün Ermeni kiliseleri açık. Buna soykırım derseniz bu kabul edilemez.
Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar yeni nesillere düşmanlık ve nefret aşılamamak için uzun yıllar yeni nesillere gelecekle ilgili teşvikler yaptılar. Halbuki o savaşlarda bütün Balkanlar'dan milyonlarca Türk Türkiye'ye dönerken 3 milyona yakın Türk öldü. Şimdi bu acıları yeni nesillere aşılayıp komşularla düşmanlık içine sokmamak için uzun yıllar bunlar anlatılmadı, hep öne bakıldı.
Tarihle beraber yaşarsak, Avrupa'da kimse birbirinin yüzüne bakamaz. Yapacağımız iş şu; hep beraber geleceğe bakmamız lazım. Tabii ki acılara üzülmemiz lazım ama gelecekte dostluk, beraber olma ve dayanışma içinde halklarımızın kardeşçe yaşamasını temin etmemiz lazım. Suçlamanızı kabul edemeyeceğim. Varsa iddialar, buyurun diyorum. Çalışılsın, hep beraber görelim."
Gül, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi konusunda ise Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerde sıfır sorun politikasında önemli mesafe aldığını belirtti. Türkiye'nin siyasi iradesinin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek olduğunu kaydeden Gül, protokolleri hayata geçirmeyi arzu ettiklerini belirtti. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin Ermenistan işgali altında olduğunu anlatan Gül, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesiyle bu konuyu birbiriyle ilişkilendirmediğini, ancak Ermenistan'ın bu topraklardan çekilmesi gerektiğini söyledi.
Gül, Kafkaslar'ın güvenlik ve işbirliği alanı haline gelmesi gerektiğini vurgulayarak, Kafkaslar'ın sorunlar çözüldüğünde Avrupa ile Asya arasında kapı olacağını ifade etti.