İşte HUDER Genel Başkanı Avukat Hüseyin Kaya'nın ilgiyle okunacak köşe yazısı
İsrail Trump’ı Fena Kandırmış
Kudüs’ün İsrail başkenti olduğuna dair karar ABD de yıllar önce
alınmış bir karardı.
Trump diğer başkanların vaadlerini yerine getirmediğini söyleyerek
“tutarlı”bir başkan olduğunu beyan etti.
BM Güvenlik Konseyi ABD dışında 14’e 1 alınan bu kararın
yanlış olduğu doğrultusunda oy kullandılar.
“ABD yapayalnız kaldı.” şeklinde yorumlanan bu oylamayı İsrail
“hakikatın kendisi”olarak değerlendirdi.
Gerçek bu şekilde midir?
Müslüman dünyanın bu ve benzeri konulardaki hazır
değerlendirmeleri “Haçlı Siyonist ittifakı”şeklinde başlar.
Bu klasik bakış açısının doğru olmadığını düşünen başka
hazır cevaplılar ise “Gördünüz mü? Batıda böyle bir ittifak
algısı ile amel etmek yanlıştır. Dünya ideolojiler ile değil
diploması ile yol almaktadır” şeklinde bizi rahatlatmış oldular.
Bu ikincil görüşlerin dışında olup bitenlerin başkaca bir izahı
var mıdır?
Küresel düzenin temel paradigmalarının değişmediğini saklı
tutarak (bir kez daha hatırlayarak) değerlendirirsek;
En kolaydan başlayalım.
Trump küresel düzenin istemediği bir imalat hatasıdır. Yazılımına
uygun olmayan bir davranış biçimi vardır. Başta ABD olmak üzere
bütün dünyaca istenmeyen adamdır.
İsraile yaranmak üzerinden rahatlamak ve kalıcı olmak
istemektedir. Doğrusu bu açmazı İsrailce farkedilmiş ve gaza
getirilmiştir.
Değil ABD’yi bir eyaleti bile yönetemeyeceği İsrailce anlaşılan
Trump’ın gitmesi için İsrail doğrusu bir risk almaktadır.
Trump’ın Kudüs kararını ayrı ayrı destekleyen veya ses
çıkarmayan BM Güvenlik Konseyi üyeleri İsraile şirin görünürken
BM oylamasında aksi tutumlarıyla Trump’ı zora sokmuşlardır
sadece.
Hemen akabinde ABD’nin güvenlik stratejisini açıklaması da bu
düşüncemizi desteklemektedir.
Özellikle Çin ve Rusyanın tavrı ABD’nin güvenlik konseptini
anlamsızlaştırmıştır.
Genel itibariyle belirgin dünya güçleri belirisizlik sürecinden
çıkabilmiş değillerdir.
Küreselleşme nihai kararı verilmeyecek kadar bir bulanıklığı
beraberinde getirmektedir.
Ülkemiz şu anda bu belirsizliği lehine kullanabilecek bir imkana
sahiptir.
Öncesinde Türkiye ne yapacağı bilinen bir diplomatik paradigmaya
hapsedilmiş idi. Şimdilerde ise ne yapacağı kestirilemeyen bir
iddiayı sürdürmektedir.
Bu yeniden düşünme sürecinde güçlenerek bu sefer ne
yapacağımızın sonuç alacağı bir duruma evrilmemiz gerekmektedir.
Temel ilkemiz “Var olan her şey bizi ilgilendirir. ”olmalıdır.