Hüseyin Macit Yusuf Kıbrıs davasında Gençliğin Önemini Anlattı
|
|
|
|
KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Hüseyin Macit Yusuf , Azerbaycan ile Kardeşlik Konferansı'nda Bu Gençlik Var Oldukça Milli Davamızın Başarısız Olması Mümkün Değildir dedi |
|
|
|
26 Şubat 2022 Cumartesi - 14:03 |
|
|
|
|
|
|
|
KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Hüseyin Macit Yusuf Azerbaycan ile Kardeşlik Konferansı'nda yaptığı konuşmada : Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sözlerime başlarken bu konferansı düzenleyen tüm kardeşlerime teşekkürü borç biliyorum. Ve konferansa başlarken Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar'ın selam ve sevgilerini ve konferansın başarılı geçmesi için başarı ve temennilerini de iletmek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Azerbaycan’la ilişkilerimizin gelişmesine ve bu gelişecek olan ilişkilerin de nihayetinde bir tanınmaya da varacağına inanmaktadır. Kardeş Azerbaycan şimdi Elşad kardeşimden dinledik tabi biz de biliyoruz. Biz Kıbrıs Türkleri gibi çok meşakkatli bir süreçten geçtiler. Kendi evlerinde varoluş mücadelesi verdiler. Tabi kendisini dinlerken Kıbrıs tarihiyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin oluşumuna gelen tarihle Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’taki haklı mücadelesiyle birçok benzerliğinin olduğunu bir kez daha dinledim. Tüylerim diken diken oldu. Ben de Kuzey Kıbrıs’ta verdiğimiz varoluş mücadelesinden bahsetmek istiyorum. Bu günlere nasıl geldiğini kısaca genç kardeşlerime anlatmak istiyorum. Çünkü biz bu davayı anavatanla birlikte götürdük. Anavatanla birlikte kazanacağız. Anavatanla birlikte nihayete erdireceğiz. Ve bugün tabi buraya geldiğimde genç kardeşlerimin gözlerinin içindeki parlamayı gördüm. Milli davamızın başarısız olması bu gençlikle mümkün değildir. Bu gençlik olduğu müddetçe Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti muhakkak tanınacaktır.
Şimdi 1571’de ada biliyorsunuz Osmanlı’nındı. 1878’de maalesef o günkü ortam neticesinde İngilizlere verildi. Ve biz Kıbrıs Türklerinin de çilesi başlamış oldu. Düşününüz 307 yıl Osmanlı himayesinde olan Kıbrıs Türkleri bir anda kendilerini emperyalist batının en önemli ülkelerinden biri olan İngiltere’nin himayesi buldu. Ve İngiliz himayesinin ayrımcılığına karşı bir mücadele verdi. 1878’de İngiliz himayesi Kıbrıs’ta başladığında Kıbrıs Türk halkının da göçleri başladı. Bakınız tarihte herhalde altı yedi kez göçe zorlanan çok az halk vardır. 1878’de İngiliz himayesini beğenmeyen birçok kardeşimiz anavatan Türkiye’ye göç ettiler. Avustralya’ya göç ettiler. İngiltere’ye göç ettiler. Dünyanın birçok yerine göç ettiler çünkü İngiliz’in idaresini hazmedemediler. 1914’te ikinci bir göç dalgasını yaşadık. 1914’te Türkiyemiz Birinci Dünya savaşına girdiğinde İngilizler ayrı bir isimde olmasından dolayı adayı ilhak ettiklerini bildirdiler ve yine göç dalgası yaşadık. Bunları anlatıyorum çünkü çok önemlidir. Ne kadar meşakkatli bir süreçten geçtiğimizi de tanınmayı ne kadar hak ettiğimizi de söylemek maksadıyla anlatmak mecburiyetindeyim.
1924’te Lozan’dan sonra da Misak-ı Milli hudutlarının dışında da takıldığımız süreçte de birçok kardeşimiz 1924’te de adayı terk ettiler. Yani bugün Rumların propagandasının ana unsurlarından biri Kıbrıs Türkünün adada azınlık olarak gösterilmesidir. Ve adanın tek sahibi olduklarını söylüyorlar. Düşünün değerli kardeşlerim durmadan göç eden bir halk tabi azalacaktır. Ama biz azınlık değiliz. Bana nüfusumuzu sorduklarında seksen beş milyon üç yüz elli diyorum. Evet bu münakaşa devam ederken sürerken bildiğiniz gibi İngiliz himayesine karşı adayı Yunanistan’a bağlamak üzere Rumların EOKA terör örgütü kuruldu. İşte EOKA terör örgütü 1950’lerin ortasında 55’lerde orayı cennet vatanımız Kıbrıs’ı kan gölüne çevirdi. İlk hedefleri İngilizler oldu ama nihayetinde Enosisin önündeki en büyük engel Kıbrıs Türkleriydi. Ve Kıbrıs Türklerine saldırılar 1955’te başlamış oldu. İşte bu saldırıların başladığı 1955’te de adayı terk eden Kıbrıslı Türkler oldu. 1955’ten sonra Kıbrıs’taki liderliğimiz rahmetli ebedi liderimiz Denktaş’ın öncülüğünde Türk Mukavemet Teşkilatını kuruduk. Bugün Türk Mukavemet Teşkilatını diline dolayan Türkiye’deki emperyalistlerin uşaklarını da burada lanetliyorum. Kimse kusura bakmasın biz varlığımızı, mücadelemizi, canımızı, şerefimizi, haysiyetimizi bizim için koruyan bu kutsal Türk Mukavemet Teşkilatına, şehitlerine, gazilerine dil uzattırmayız. Dolayısıyla yine 1955’te başlayan bu mücadelede demin Elşad kardeşimin belirttiği Hocalı katliamına birebir benzeyen bir örnekle karşılaştık. Ne zaman karşılaştık 1963’te 21 Aralık gecesini 22 Aralık’a bağlayan gece bunlar nedense hep geceyi seçiyorlar. Demin anlattı Elşad kardeşim 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece pusuya yatmış Ermeni teröristleri nasıl ki Hocalı'da kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden kardeşlerimizi katlettilerse Kıbrıs’ta da maalesef o kanlı Noel gecesinde hepiniz hatırlayacaksınız hepinizin o banyodaki çocukların kardeşlerimizin katledilmesi resmi gözünün önündedir. Çoluk çocuk demeden Kıbrıs Türklerini katlettiler. Amaçları neydi amaçları adayı Yunan yapmaktı. Ve biz 63’te de biz bu şanlı destansı mücadelemizi verdik. Kıbrıs Türkü kısıtlı imkanlara rağmen silahsız olmasına rağmen neredeyse sopalarla sapanlarla Rum’a karşı durduk direndik. Neden direndik Türklük için direndik. Neden direndik çünkü Atatürk bize o yolu gösteriyordu. Emperyalist uşaklarına karşı Kıbrıs’ta direndik. 1963’ten 1974’e gelene kadar yine mücadelemiz devam etti. Rum-Yunan katliamları 1963’ten 1974’e kadar yine sürdü. 67’de ki olaylara rağmen yine savunmasız, sivil, silahsız masum Türkler bir gecede katledildiler değerli kardeşlerim. Bu Rum-Yunan ikilisinin Ermeniler gibi hiç vicdanları yok. Çocukları katleden bir toplum ve insanlık dışı katliamlar. İnanılır gibi değil bizim de tarihimiz bu katliamlarla dolu. Allah’a şükürler olsun ki 1974’te Türk Silahlı Kuvvetleri adaya müdahale etti. Biz buna mutlu barış harekâtı diyoruz ve Kıbrıs Türk Halkı ilelebet özgürlüğüne kavuştu. Bundan geri dönüş yoktur.
Emperyalist destekli Rum-Yunan ikilisinin, NATO destekli Rum-Yunan ikilisinin, Avrupa Birliği destekli Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ın tamamını Yunan yapmasına müsaade etmeyeceğiz. Şimdi geldiğimiz süreçte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması konusu vardır. 1974’ten sonra elimize tanınmak için birçok fırsat geçse de maalesef anavatanımızdaki şikâyet için söylemiyorum, anavatanımızdaki hükümetler siz bekleyiniz tanınmanın şimdi vakti değildir bizim Amerika’yla bir sorunumuz vardır, Avrupa Birliği'ne gireceğiz siz sabırlı olun biz arkanızdayız diyerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çoktan tanınması gerekirken tanınması maalesef gerçekleşmemiştir.
1983’te devletimizi kurduk tanınma amacıyla kurulmuş bir devlettir ama yine anavatan Türkiye bize biraz bekleyiniz 1983’teki yeni iktidar özellikle Özal döneminde bekleyiniz ekonomik sıkıntılar vardır bunları aşalım diye telkinlerde bulundular. Ondan sonraki süreçte bizi bu emperyalistler müzakere masasına bağladılar. Sayın başkanım 1968’ten beri Kıbrıs Türkü emperyalist batının müzakere masasına kilitlenmiştir. Biz müzakere masasında müzakere ettiğimizi sanıyorken yani adaya yeniden barış gelsin, birleşik Kıbrıs kurulsun diye mücadele ederken meğerse Rumların hesapları emperyalistlerin hesapları başkaymış. Hesapları adayı Yunan yapmak, adayı haçlı bir devlet yapmak. Ve biz buna tabii müsaade etmedik ve ebedi liderimiz sayın Denktaş nurlar içinde yatsın bu mücadelenin liderliğini yaptı. Bu mücadelelerin liderliğinde Kıbrıs Türk halkı yüzünü her zaman Anadolu’ya döndü, siz kardeşlerimize döndü. Sizin yardımlarınız destekleriniz olmasa biz bu davayı götüremezdik. Şimdi lafı uzatmayım, gelinen nokta budur. Bize emperyalist planlar kurdular. En son kurdukları plan tabi Annan planını sundular. Bu Annan Planı bizim yok oluşumuz demekti. İyi ki Rumlar bu planı kabul etmediler reddettiler. Çünkü Rumların planı bir gecede bizi yok etmek ve bir gecede adanın tapusunu elde etmek olduğu için bu planı reddettiler. Yoksa Annan planını kabul etselerdi bugün kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri adada olamayacaktı değerli kardeşlerim ve biz yok olup gitmekle yüz yüze kalacaktık. O plan reddedildikten sonra yine önümüze tanınmak için imkân çıktı. Şimdi 2004 yılında sayın İlham Aliyev Türkiye nezdinde şöyle bir beyanatı var. Bunu da şikâyet etmek için söylemiyorum tarihe not düşelim diye söylüyorum. Kardeşler arasındaki bir konuşma olarak kabul ediniz lütfen. Annan planı eğer kabul edilmezse biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni muhakkak tanıyacağız diye Ankara’da beyanatı var. Yani ama bu gerçekleşemedi ama her ülkenin de kendine göre dengeleri ve fikirleri vardır. Kendi çıkarlarınızı da gayet iyi koruyacaksınız bunu da anlayabiliyoruz. Sayın Denktaş’ın arkasında Cenevre’de Lozan’da Denktaş Bey o gün geri dönerken bana dedi ki: “Oğlum dünyanın en önemli dönemlerinden birisini yazalım.” dedi. Çünkü, Atatürk’ün damarına gidelim Türkiye’nin damarına gidelim. Şimdi sayın Perinçek’le 2004’den sonraki süreçte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için çok çabamız oldu kendisine ülkem adına çok teşekkür ediyorum. En önemli en üst düzey Türk topraklarına sağ olsunlar beni de davet ettiler, onure ettiler. Kıbrıs’ı anlatma şansı verdiler.
Sayın Perinçek bir anı kitabında yazmıştı. Bir küçük anımız vardır İran Büyükelçiliği'nde. 2004 yılında Ankara’da İran Büyükelçiği’nde İran Büyükelçisi ve üst düzey bürokratlar bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımaya hazır olduklarını söylediler. Ne yazık ki bizim o zamanki Cumhurbaşkanımız tanınmayı istemeyen birisiydi. O yüzden fırsat kaçırıldı ve sonrasında 2019 yılında Abhazya bizi tanıdı. İmzalar bile atıldı ama kendileri Gürcistan'a karşı bir bağımsızlık mücadelesi veriyor. Sağ olsun Abhazya heyeti yine geldi güzel bir toplantı geçirdik. Heyet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımak istediklerini belirttiler. Ama ne yazık ki anavatan Türkiye’nin yüksek çıkarları bunu da engellemiş oldu, şimdilik engellemiş oldu diyelim. NATO’nun Gürcistan üzerinden Avrasya’ya gelme çabalarından şimdilik engellenmiş oldu. Tabii ki biz bu tanınma mücadelemizden vazgeçtik mi? Asla vazgeçmedik.
Ukrayna’da yaşanan olaylar bize tanınmanın ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha göstermiştir. Batı şu an Putin’in tanıdığı iki ülkenin iktidarlarına ayrılıkçı diyor bu ayrılıkçıları tanıyamazsınız diyor. Gördüğünüz gibi çifte standartlar uyguluyorlar, bu da adil değildir. 2 gün öne bir Rus Bakan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin önüne bir sıfat katmadan sözde sıfatı katmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne atıfta bulunmuştur. Bu diplomatik ilişkilerin nereye gittiğini gösteriyor. Sayın Perinçek Rusya KKTC'yi tanıyacak dediğinde gülenler şimdi otursunlar ağlasınlar. Amerika anavatanımızı sardı Rum yönetimine uyguladığı silah ambargosundan vazgeçti. Rum ordusuna inanılmaz askeri yardım yapıldı ve Rum yönetimi silahlandırılmakta. Perinçek’in söylediği gibi ortak tatbikatlar yapılmakta neden çünkü Türkiye hedef, Kıbrıs hedef, Azerbaycan hedef, dolayısıyla biz birlik olmak zorundayız. Biz sizin Akdeniz’de savunucunuzuz. Kıbrıs’ın kaybı çok vahim sonuçlar doğurur ve biz Azerbaycan’ın kardeşliğine inanıyoruz, Azerbaycan bizim kardeşimizdir. Türk devletleri Teşkilatı'ndaki ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz ama Kıbrıs’ın olmadığı bu teşkilat eksiktir ve sakattır. Sayın Erdoğan’ın bu durumu ortadan kaldırmak için göreve çağırıyoruz. Türkçe konuşan teşkilatta düşünün ki biz yokuz. Bu düzene karşı beraber olalım Elşad kardeşim. Burada bize çoktan hakkettiğimiz tanınma hakkımızı verin. Biz biraz daha sabredebiliriz ama daha fazla uzamasın lütfen. Bakın Hocalı’da katledilen kardeşlerimizi Lefkoşa’da anıyoruz çünkü siz bizim kardeşimizsiniz de ondan. Beni bu toplantıya davet edenlere teşekkürlerimi sunuyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
FACEBOOK YORUM |
Yorumlarınızı
Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın... |
|
|
|
|
|
|
|
YORUMLAR |
Onay bekleyen yorum yok. |
|
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu haber henüz yorumlanmamış...
|
|
|
|
|
|
|
|
DİĞER HABERLER |
|
|
|
|
|
|
|