Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, en çok şikayet edilen dizilerin en fazla izlenen diziler olduğuna dikkati çekerek, ''Bir paradoksun içindeyiz. Bazı dizileri hem çok şikayet ediyoruz hem de çok izliyoruz. Bu paradoksu çözdüğümüz zaman televizyon yayıncılığının da bir yere oturması mümkün olacaktır'' dedi.
TBMM Genel Kurulu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine başladı. Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerde hükümet adına konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, düzenlemeyle ilgili bilgi verdi. Tasarıyla yayın kuruluşlarının kararal yayın lisansına sahip olmaları ve lisans ücretlerinin, kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesinin amaçlandığını ifade eden Arınç, sayısal yayına geçişin mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğini, dünyayla paralel olarak karasal sayısal yayıncılığa sorunsuz geçmek zorunda olduklarını belirtti. Arınç, bu çerçevede geçici düzenlemeyle 1 yıl içinde sayısal frekans ihalesi ve tahsislerinin yapılmasını, tahsis tarihinden itibaren 3 yıl süreyle de analog televizyon ve sayısal televizyon yayınlarının paralel olarak sürdürülmesini öngördüklerini kaydetti.
Tasarıda medya sahipliği konusu ve yabancı sermaye oranının tekrar düzenlendiğini bildiren Arınç, radyo ve televizyon sahibi olmakla ilgili sınırlamaların daraltılarak netleştirildiğini, tekelleşmeyi engellemek üzere karasal ortamda en fazla 4 kuruluşun ortak olmasının öngörüldüğünü, sektörel gelirden alınacak paya yüzde 30'la sınırlama getirildiğini ifade etti. Arınç, yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranının yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltildiğini dile getirdi. Düzenlemeyle TRT yayınlarının da RTÜK denetimine alındığını açıklayan Arınç, kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve denetime tabi olmasının Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde yapılan tarama sürecinde eleştirildiğini, bu durumun özel yayın kuruluşları açısından haksız rekabete neden olduğu değerlendirmelerinin yapıldığını belirtti.
Arınç, bu bağlamda TRT'nin denetiminin de RTÜK tarafından gerçekleştirilmesinin sağlanacağını ifade etti.
Tasarıyla IP TV, HD TV gibi yeni yayın teknolojileri ile ilgili belirsizlikleri ortadan kaldıracak açılımlar getirildiğini ve isteğe bağlı hizmetlerin düzenleme altına alındığını anlatan Arınç, bu alana ilişkin düzenlemelerde Bilgi Teknolojileri İletişim Kurulu yetki ve düzenlemelerinin de saklı tutulduğunu söyledi.
REKLAM GELİRLERİNDEN ALINAN YÜZDE 5 RTÜK PAYI YÜZDE 3'E DÜŞÜRÜLÜYOR
Arınç, yayın kuruluşlarının reklam beyanlarından alınan yüzde 5 Üst Kurul payının, sektörün de beklentisi doğrultusunda yüzde 3'e düşürüldüğünü açıkladı. Müeyyide sisteminin yeniden düzenlendiğini ifade eden Arınç, yayınlardaki şiddet, pornografi ve özel hayatın gizliliğinin ihlali konularında haklı eleştiriler yapıldığını bildirdi. Mevcut müeyyide sistemiyle bunları önlemenin mümkün olmadığını vurgulayan Arınç, "Çok vahim, herkesin tüylerini diken diken eden, herkesin infialine, nefretine yol açabilecek pek çok konuda, mevcut düzenlemedeki sırayı takip ettiğinizde, dizi bittikten aylarca, belki de bir kaç yıl sonra bu konu gündeme gelebilmektedir. Tasarıyla kademeli müeyyide sisteminden vazgeçilerek, yayın ilkeleri, toplumsal etkileri ve sonuçları bakımından sınıflandırılmış ve buna göre idari yaptırım öngörülmüştür. İhlalin niteliğine göre RTÜK, idari para cezasıyla birlikte idari tedbir niteliğinde program durdurma müeyyidesi de uygulayabilecektir" diye konuştu.
"BAZI KONULARDA ÖNÜME GETİRİLENLERİ İMZALAYAN BİR BAKAN KONUMUNDAYIM"
Arınç, adı Deniz Feneri dosyasında geçen ve halen RTÜK üyeliğini sürdüren eski RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın neden görevden alınmadığı yönündeki eleştirilere de cevap verdi. Bir Başbakan Yardımcısı olarak RTÜK'le ilişkisinin, ilgili bakan sıfatıyla olduğunu anlatan Arınç, RTÜK'ün kendisine doğrudan bağlı bir kurum olmadığını ifade etti. Akman'ın hala görevine devam ediyor olmasının eleştirildiğini hatırlatan Arınç şunları kaydetti:
"Bu, kanunun 9. maddesinden kaynaklanan bir konudur. Üyeler teminat altındadır. Görevden alınması gerekiyorsa Üst Kurul içinde bunun nasıl gerçekleşeceği kanunda yer almaktadır. Bir bakan olarak veya hükümet olarak şu veya bu kişi hakkında görevden almak veya göreve getirmek gibi bir yetkimiz bulunmamaktadır. Üst Kurul'un üyeleri TBMM'de grubu bulunan partilerin oy oranlarına uygun olarak, bir kontenjan dahilinde seçilmektedir. Ben bir ilgili kurum olarak bu kurulu bütçesinde temsil eden, bazı konularda da önüme getirilenleri imzalayan bir Bakan konumundayım. Dolayısıyla efelik yapmaya, 'şunu neden şöyle yapmadın, bunu neden almadın, vermedin' konusunda eleştiri getirmeye artık bundan sonra gerek yok diye düşünüyorum."
Arınç, yerel televizyonlar için vergi indirimi, SGK indirimi, elektrik indirimi konusunda bir düzenleme düşünülüp düşünülmediğinin sorulduğunu hatırlatarak, "Bu konularda bir indirim düşünmüyoruz. Bu konuda hiçbir hazırlığımız yok" dedi.
Siyasi reklama eskiden de bir kısıtlama olmadığını ancak bunu serbest bırakan bir düzenleme yaptıklarını kaydeden Arınç, günümüzdeki çağdaş reklam ve iletişim unsurları içinde televizyonlarda siyasi reklamların mutlaka yer alması gerektiğini belirtti. Arınç, "Siyasi partiler seçimlerde büyük masraflar yapıyorlar. Siyasi partilerimizin de BDP haricinde hazineden büyük bir pay aldığını biliyoruz. Burada bir haksızlık söz konusu olursa bunu BDP'nin dile getirmesi gerekir. Nitekim dile getiriyorlar da. Ben de şahsi düşüncemi ifade edeyim. BDP grubuna hazineden yardım verilmesini uygun buluyorum. Verildiği takdirde, köy köy, kasaba kasaba dolaşmak bir tarafta ama sağda solda afişlerle, sloganlarla, bağırmayla, çağırmayla yapılacak siyasi tanıtımların televizyonlarda yapılmasının çok doğru olacağını düşünüyorum. Biz buna sadece imkan hazırlamış olduk" diye konuştu.