Tito tarafından 1953-1979 yıllarında yaptırılan, 6500 metrekare kapalı alana sahip, 350 kişinin 6 ay boyunca dışarıdan hiçbir destek almadan yaşayabileceği ve 24 ton ağırlığındaki atom bombasıyla düzenlenecek saldırının bile etkilemeyeceği sığınak, Bosna-Hersek'teki 1992-1995 yılları arasındaki savaşta ortaya çıktı.
Yaklaşık 4 milyar 600 milyon dolar harcanarak inşa edilen ve yeri 1992 yılına kadar sadece Yugoslavya'nın yüksek idarecilerince bilinen sığınak, ortaya çıkışından bugüne kadar Bosna Hersek ordusunun kontrolünde bölge halklarının merak ettiği bir yer olarak sırrını korudu.
ÇİFTLİK EVİNDEN SIĞINAĞA
Ormanlar arasında, Neretva Nehri kenarındaki iki katlı bir çiftlik evi görünümündeki yapıdan içeri girilerek ulaşılan sığınak, görenleri şaşkına çevirdi. Dağın altında inşa edilmiş, uzun ince koridorlarla çok sayıda odanın birbirine bağlandığı sığınak, özenle yapılmış toplantı ve yatak odaları, çalışma ofisleri, banyoları ve lavabolarıyla dikkati çekiyor. Her türlü detayın en ince şekliyle düşünüldüğü sığınakta, muhabere sistemleri, gizli yazışmaların yapıldığı özel şifreli daktilo odaları, özel hatlı telefonlar, su depoları, gaz maskeleri, havalandırma sistemleri bulunuyor. Lavabolarında sabunların, tuvalet kağıtlarının halen muhafaza edildiği sığınakta adeta zamanın durduğu hissediliyor.
Sığınakta eski Yugoslavya döneminde yaptırılan ve bu sığınaktan daha küçük olan diğer 27 sığınağın şifreleri ve bulundukları yerlerin adreslerini gösteren haritaların bulunduğu oda da kapılarını sanatçılara açtı.
Farklı isimlerle şifrelendirilen sığınakların merkezi konumundaki Konyiç'teki sığınağın ''İstambul'' olan şifresi ise dikkati çekti. Haritada ''İstambul'' olarak kodlanan ve Tito tarafından verildiği bildirilen bu şifrenin, eski Yugoslavya döneminde üst düzey yöneticilerden sadece 6 kişinin bildiği kaydedildi.
SIĞINAKTA ÇAĞDAŞ SANAT ETKİNLİĞİ DÜZENLENECEK
Tito'nun sığınağının ''çağdaş sanatlar'' için değerlendirilmesi amacıyla Saraybosna'da yaşayan sanatçılar, bölge ülkelerindeki meslektaşlarıyla proje hazırladı.
Edo Hoziç'in direktörlüğünde bir araya gelen Saraybosnalı sanatçılara, Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin Çağdaş Sanat Müzesi ile Sırbistan, Karadağ, Slovenya ve Hırvatistan gibi ülkelerin sanatçıları projede görev aldı.
Avrupa Birliği ve Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçiliği'nin destekleriyle düzenlenen bienal, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'daki Sanat Galerisi'nde verilen kokteylle başladı.
Sırbistanlı sanatçıların önerisi ve bölge ülkelerindeki sanatçıların desteğiyle Türkiye'nin onur konuğu olduğu bienalin açılış kokteyline, Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçisi Vefahan Ocak, Saraybosna Çağdaş Sanat Bienali Müdürü ve Proje Direktörü Edo Hoziç, Belgrad Kültürel Arındırma Merkezi Müdürü Borka Paviçeviç, Bosna-Hersek'teki AB yetkilileri, çeşitli ülkelerin büyükelçileri, bölge ülkelerinden sanatçılar ve çeşitli üniversitelerden bilim insanları katıldı.
Büyükelçi Ocak, yaptığı açıklamada, uluslararası bir sanat etkinliğinde, bölge barışı adına çaba gösteren Türkiye'nin onur konuğu olmasından büyük mutluluk duyduğunu kaydetti.
Bienal kapsamında Saraybosna'nın yanı sıra Belgrad'da, Zagreb'de, Podgorica'da 27 Mayısa kadar çeşitli sanatsal etkinlikler yapılacağını ifade eden Ocak, ''bir zamanlar bir arada yaşayan, ancak daha sonra kanlı bir savaş yaşayan bölge ülkelerinin bu tür etkinliklerle gelecek nesiller adına barış dolu bir yaşam ortaya koyabileceklerini'' kaydetti.
Büyükelçi Ocak, bienalin 27 Mayıs 2011'de Konyiç kentindeki Tito'nun sığınağında düzenlenecek çağdaş sanatlar galerisi ile sona ereceğini, bu süreçte bölge ülkelerinin başkentlerinde düzenlenecek seminerlerle toplumsal duyarlılığın oluşturulacağını dile getirdi.
Türkiye'nin bienalin onur konuğu olduğuna işaret eden Büyükelçi Ocak, şunları kaydetti:
''Sırbistan sanat biriminin önerisi olarak, diğer ülkelerden gelen birimlerin onayıyla da Türkiye'nin onur ülkesi olması benimsendi. Büyükelçiliğimize bu teklifi ilettiler. Ben de büyük bir memnuniyetle karşıladım. Her şeyden evvel onur ülkesi olmak çok güzel bir şey.
Bu bienale, onur ülkesi olma çerçevesinde, Türkiye'den en az 5-6 sanatçı gelecek, orada eserlerini sergileyecekler ve büyük bir mevcudiyetle yer alacağız. Toplumlar arasında dostluk bağları oluşturmak veya toplumların beşeri hayatlarına katkı getirmek, siyasetin dışında yöntemlerle de mümkün. Bu bienali öyle bir faaliyet olarak görmek lazım. Samimiyetle ifade ediyorum, bu bizim için çok güzel bir faaliyet olacak.''
PROJE DİREKTÖRÜ EDO HOZİÇ
Edo Hoziç, bienal projesiyle ilk kez Boşnaklarla, Bosna Sırp Cumhuriyeti'nde yaşayanların ortak bir çalışmada bulunduğunu, ayrıca Sırbistan, Karadağ, Slovenya ve Hırvatistan'daki sanatçılarla da bu projeyi birlikte yürüttüklerini kaydetti.
Bölgenin entelektüelleri ve aydınlarının bu projede yer aldığını ifade eden Hoziç, Balkanlar'ın bir parçası olan, bölge ülkelerinin kültürel anlamda önemli ölçüde etkilendiği Türkiye'nin, bu bienalin onur konuğu olmasından da mutluluk duyduklarını söyledi.
Ana teması ''Soğuk Savaş Döneminde Sığınaklar'' olan bienalin, özellikle Konyiç kentindeki nükleer saldırılara karşı yaptırılan sığınakta açılacak sergilerle daha bir anlam kazanacağına işaret etti.
BELGRAD KÜLTÜREL ARINDIRMA MERKEZİ MÜDÜRÜ
Türkiye'nin bienale ''onur konuğu'' olması fikrini ortaya atan ve Sırbistan'ın en önemli sanatçılarının oluşturduğu Belgrad Kültürel Arındırma Merkezi Müdürü Borka Paviçeviç de yaptığı açıklamada, böyle bir projeyle uluslararası anlamda sanatçıların, bilgilerini, duygularını paylaşacaklarını ve birbirlerini daha iyi anlamaya çalışacaklarını kaydetti.
"İSTAMBUL" ŞİFRESİNİ BİLEN ESKİ ALBAY
Bienalin açılış kokteyli ve düzenlenen seminerlerin ardından Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçisi Vefahan Ocak, eski Yugoslavya'nın son Dışişleri Bakanı Budimir Lançor, çeşitli ülkelerin büyükelçileri ve sanatçılar, Konyiç'teki Tito'nun gizli sığınağını gezdi.
Sığınağı gezen sanatçılara rehberlik yapan emekli Albay Şerif Grabovica, soruları yanıtladı.
Konyiç'teki bu sığınakta 22 yıl görev yaptıktan sonra emekli olduğunu ifade eden Grabovica, "İstambul" şifresinin Tito tarafından konulduğunu kaydetti.
Her bir sığınağın farklı şifresinin bulunduğunu dile getiren Grabovica, şöyle konuştu:
''Bu sığınağın kodu 'İstambul'du. Askeri bakımından bu kodlar iletişim aracı olarak kullanılırdı. Acil bir durumda telefon açılarak 'İstambul' denildiğinde, devlet içerisinde 'bir avuç' insan ne dediğinizi anlardı ve aslında bu sığınaktan arandığını bilirdi.
Şifrelerin üçüncü şahıslar tarafından öğrenildiğinden şüphelendiği zaman da kodlar değişirdi, fakat bu sığınağın 'İstambul' şifresi hiç değişmedi. Belki de en büyük ve teknik anlamda en gelişmiş bu sığınağımız, bir nevi merkez olmasından ve büyüklüğünden dolayı 'İstambul' kodunu kazandı. 'İstambul'' kodunu ise üst düzey yetkililerden sadece 6 kişi biliyordu.''
ESKİ BAKAN SIĞINAKTAN HABERSİZMİŞ
Sanatçılarla birlikte Konyiç'teki sığınağı gezen eski Yugoslavya'nın son Dışişleri Bakanlığını yapan (1987-1991) ve halen Hırvatistan Devlet Başkanı Ivo Yosipoviç'in danışmanı olan Budimir Lonçar da ''görevde bulunduğu süre içerisinde bu sığınaktan haberi olup olmadığı'' yönünde sorular üzerine, ''İşin enteresan tarafı aslında benim Dışişleri Bakanı olmama rağmen, bu sığınağın var olduğunu bile bilememem. İlk kez bu sığınağı sizlerle birlikte geziyorum ve ilk kez bu sığınağın varlığına tanıklık ediyorum'' dedi.
Eski Yugoslavya'da bu tip sığınakların sayısının çok fazla olduğunu ve bunları daha yeni yeni öğrendiğini dile getiren Lonçar, şöyle konuştu:
''Maalesef bu tür yapılar gerektiğinden çok fazla yapılmış. Bu inşaatların yapılmasında da inanılmaz yüklü miktarlarda maddi kaynaklar tüketildi. Bütün bunları göze alarak insanlar kendilerine şu soruyu sorar: 'Bunlara gerçekten ihtiyaç duyuldu mu?' Tabii ki bu sığınak ve diğer askeri inşaatlar eski Yugoslav ordusunun üst düzey görevlilerine bir nevi güç ifade ederdi ve o ordunun kendi gelişmesinin zirvesinde olduğuyla ilgili bir his uyandırırdı. Burayı ziyaret etmekle, Yugoslavya'nın o 'parlak' dönemlerini hatırladım. Öte yandan bunun gibi bir nükleer sığınağa o dönemde ihtiyacımız olup olmadığı konusunda da kararsızım.''
Sığınağın ''İstambul'' olarak kodlanmasının gerekçesi hakkında bilgi sahibi olmasının mümkün olmadığını söyleyen Lonçar, konuşmasına şöyle devam etti:
''Şahsen o zamanların bilançosuna bakarsak, o kadar gizli isim ve kodlu sığınakların sahibi olan bir devletin arkasından yaklaşık 200 bin ölmüş insan kaldı. Aslında düşündürücü olan konu, eski Yugoslavya'nın parçalanması ve parçalanmasının sonuçlarıdır. Bu yüklü masraflara katlanarak yapılan bütün bu askeri yatırımların, eski Yugoslavya cumhuriyetlerinde o masum insanların ölümünde aslında katkısının olup olmadığını tartışmak gerekir. Dışişleri Bakanı iken toplantılarda birçok şehrin ismini duymuştum, fakat hiçbirinin bir kod olduğunu bilemezdim. İşte o devlet kapsamında bir Dışişleri Bakanının bile bilmediği ve çeşitli kodlar altında saklanan bu sığınak, eski Yugoslav ordusunun devlet içindeki üstünlüğün bir göstergesidir.''
BÜYÜKELÇİYİ 30 YIL ÖNCESİNE GÖTÜRDÜ
Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçisi Vefahan Ocak da Türkiye'nin onur konuğu olduğu bu bienalin düzenleneceği sığınağın gizli şifresinin ''İstambul'' olmasının daha ayrı bir anlam kazandırdığını kaydetti.
Büyükelçi Ocak, kendisinin yaklaşık 30 yıl önce Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışırken NATO'da görev yaptığını ve Türkiye'nin batısında bulunan böyle bir sığınakta yılda 2 kez birer hafta tatbikatlara katıldığını belirtti.
Şu anda gördüğü manzaranın kendisini 30 yıl öncesine götürdüğünü ve çok duygulandığını ifade eden Büyükelçi Ocak, ''Her ülke kendi savunması için benzer yapılar ortaya koymuş. Ancak keşke devletler enerjisini savaşlar için harcamasaymış'' dedi.
BİENALDE DÜZENLENECEK ETKİNLİKLER
Çağdaş sanatlar bienali kapsamında Saraybosna ve Mostar'ın ardından Belgrad, Zagreb ve Podgorica'da da Soğuk Savaş döneme ve sığınaklarla ilgili çeşitli seminerler düzenlenecek.
Konyiç'teki sığınakta da ocak ayından itibaren sanatçılar, Soğuk Savaş ve devlet temalı çağdaş eserler yapmaya başlayacak.
Bienalin finali ise 27 Mayıs 2011'de Konyiç'teki sığınakta, çağdaş sanat eserleri sergisinin açılışıyla tamamlanacak. Burada sergilenecek eserler, daha sonra başta İstanbul olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinde sanatseverlerle buluşacak.