Türkan Şoray, ikinci baskısı geçtiğimiz günlerde İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan "Sinemam ve Ben" adlı kitabının İş Sanat Konser Salonu'ndaki basın tanıtımına katıldı.
'ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKLAR YAŞANIYOR''
Etkinlikte yöneltilen soruları yanıtlayan sanatçı, sinemada yaşanan sıkıntılara değinerek, yönetmenliğini üstlendiği "Uzaklarda Arama" isimli filmde yaşadıklarına ilişkin, "Çok büyük haksızlıklar yaşanıyor sinema sektöründe. Bir tekelleşme var. Maalesef ki onun kurbanı olduk biz de. Kızım daha enerjik, genç. O, bu işe devam edecek ama ben biraz kırgınım. Yani sinemayı tamamen bıraktım da diyebilirim. Aslında kalbime göre katiyen sinemasız yaşamam mümkün değil ama o duygular içindeyim şu an" diye konuştu.
''SİNEMALARI VE SİNEMACILARI BİRTAKIM GÜÇLER ELE GEÇİRMİŞ''
Usta sanatçı, sinemanın sanat olmasının yanı sıra ticari olduğunun da altını çizerek, "(Yeşilçam dönemi) O zaman da ticari gayelerle film çekiliyordu ama şimdi farklı bir sistem oluşmuş. Birtakım güçler ele geçirmiş sinemaları ve sinemacıları. Yani istedikleri filme destek oluyor, bazı filmleri önemsemiyorlar. Herkese eşit davranılmıyor. O yüzden de ben dizilerde de oynamayı düşünmüyorum. Diziler de dehşet bir yarış halinde. O kadar emek verilip çalışılıyor. Üç bölüm sonra kaldırılıyorlar. Bunlar çok yıpratıcı olaylar" değerlendirmesinde bulundu.
Kariyeri süresince yaşadıklarını kitabında kaleme aldığını kaydeden Şoray, şu bilgileri verdi: "Benim hayatım sinema olduğu için ister istemez bu kitapta ben ve özel yaşamım var. Çünkü benim yaşamım sırf sinema. O birikmiş anılar, heyecan ve mutluluklar ile bu uzun sinema yolculuğunda yaşadığım mutsuzluklar da var. Ama daha çok mutluluklar var. Seyircimle olan bağım, aşkım, sinema aşkım, içimde biriken her şey var bunun içinde. Bunları, beni sevenlerle paylaşmak gerçekten mutlu etmişti. Tekrar buluşmak çok güzel bir şey aslında."
Kitapta yer alan belge ve bilgilerin gerçek olduğunu aktaran Şoray, "Ben yıllarca arşiv biriktirmişim. Mesela yıllar önce yaptığım bir filmin anlaşması, iş davetiyesi, bütün gazete kupürleri. Her şey gerçektir bu kitapta. Hayal mahsulü bir şey yok. Hep yaşanmışlıklar var. Yani bu benim. Kendimi çok eleştirdiğim bölümler, başarısızlıklarım, zaaflarım ve korkularım da var" dedi.
Şoray, "Belki bundan sonra sinema yapmam" ifadesini kullandı.
Yazmayı çok sevdiğini vurgulayan Şoray, bir sonraki kitabının konusuna da değinerek, şunları söyledi:
"Sinema, hayatı görsel anlatır. Yazar da kalemiyle anlatır. Yani birbirinden kopmayan şeyler aslında. Onun için yazarak anlatmak da bana çok güzel geldi. Yıllardır zaten kafamda hayalini kurdum. Sinemacı olarak hep bir şeyler kurarsınız. 'Şöyle bir hikaye var, film yapsam' diye düşünürsünüz. Benim büyükbabam Kafkasya'dan gelmiş, Çerkez. Burada Milli Mücadeleye katılmış bir yüzbaşı. İnanılmaz yakışıklı. Kafkas ama çakır gözlü. Avurtları çökük. Eldivenli resimleri var. Elinde kılıcı kalkanı. 'Ay ne kadar yakışıklı' diye hep bakıyordum. Annemin babası da Rumeli'den gelmiş. Aynı tarihlerde. O da tam keyif adamı. Atatürk'e benziyor. Elmacık kemikleri çıkık. Hafif sarışın. O da çakır gözlü. İstanbul'a gelmiş. Önce burada at üstünde ekmek satmış. Ondan sonra meyhane açmış. Böyle inanılmaz yakışıklı bir dedem bir büyükbabam var. Onların hayatları bana çok ilginç geliyor. Gerçek bir hikaye."