İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Demokratik açılım süreci ve Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi''ni Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde, sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcilerine anlattı.
Buradaki konuşmasına davete gelenlere teşekkür ederek başlayan Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nin bu salonunda bir süredir toplumun çeşitli kesimleriyle son derece verimli toplantılar gerçekleştirdiklerini söyledi.
20 Şubat’ta tanınmış ses sanatçılarıyla biraraya geldiklerini, 20 Mart’ta sinema ve sahne oyuncularıyla buluştuklarını, 17 Nisan’da yazar ve düşünürlerle, 5 Haziran’da da spor dünyasının gerek federasyon başkanları gerekse sporda aktif rol almış oyuncularla benzeri toplantılar yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, bu salon dışında çeşitli tarihlerde Romen vatandaşlarla, Alevi vatandaşlarla, inanç gruplarının temsilcileriyle istişareler gerçekleştirdiklerini, radyocular ve internet medyası mensuplarıyla da görüştüklerini belirtti.
Erdoğan, gerçekleştirdikleri bu toplantıların zaman zaman eleştirilere maruz kaldığını vurgulayan Erdoğan, siyasetçilerden, medyadan veya diğer farklı kesimlerden bazılarının bu buluşmaları hafife alan, çok farklı dalga geçenler olduğunu ifade etti.
Ben bu eleştiriler üzerinde durmayacağını kaydeden Erdoğan, daveti kabul edenlerden birçok kişiden, ''İlk kez bir Hükümet bizi muhatap alıyor, ilk kez bir başbakan bizim görüşlerimizi dinliyor, devlet ilk kez bizim halimizi, hatırımızı soruyor, sorunlarımıza kulak veriyor'' şeklinde son derece olumlu tepkiler aldıklarını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, milyonlarca insana sesiyle, müziğiyle hitap eden, milyonların kalbinde kendisine yer edinen bir sanatçının, elbette ülkenin önemli meseleleri hakkında söyleyecek sözü olduğunu vurgulayarak, bunun eleştirilecek bir yanı olmadığını, ancak bunu yapanların bulunduğunu kaydetti.
Sinema sanatçılarının, sahne sanatçılarının elbette milli meseleler hakkında önemli fikirleri bulunduğunu ifade eden Erdoğan, yazdıkları yazılarla, romanlarla, şiirlerle, hikayelerle, makalelerle kitleleri etkileyen yazarların, mütefekkirlerimizin (düşünür, fikir adamı), elbette kendilerinin göremediği hususları gördüklerini vurguladı.
Recep Tayyip Erdoğan, tribünleri coşturan, yüzbinlerce taraftarı arkasından sürükleyen spor adamlarının da elbette ülkeyi ilgilendiren önemli sorunlarla ilgili kanaatleri, görüşleri bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bizim toplumumuz çok hızlı değişiyor ve yeniliklere çok hızlı uyum sağlıyor. Bilimin, teknolojinin hızla ilerlediği, küreselleşmenin yadsınamaz bir gerçeğe dönüştüğü, dünyanın hızlı değişim yaşadığı bir ortamda, inanın, bizim halkımız da bu değişimi gayet iyi görüyor, hissediyor ve bu değişime hızla ayak uyduruyor. Toplum böylesine değişirken siyasetçinin siyasal iletişim stratejilerinin değişmemesi asla kabul edilemez. Türkiye'de gerek siyaset kurumu, gerekse yerleşik medyanın büyük bir bölümü dünyadaki, ülkedeki, bu toplumdaki değişimi iyi okuyamadığı için yıllarca köhnemiş statükoyu savundu durdu, mevcudu korumayı başarı olarak gördü. 30 yıl, 40 yıl, 50 yıl önceki korkularla, tehditlerle, tehdit algılarıyla tereddütlerle bugünü de yarını da inşa edemeyiz.
Bu ülkede nice isimler sakıncalı görüldü, sakıncalı ilan edildi. Milletin gönlünde yer tutan bu isimleri, beğeniriz beğenmeyiz siyaset kurumu da yerleşik medya da görmek istemedi. Siyaset kurumu ve medya, toplumun da dünyanın da çok gerisinde kaldı. Nice sorunlar mayınlı arazi olarak görüldü. Zaman zaman bizler de bu bu mayınlı arazilere düştük. Kimse o sorunların yanına yaklaşmadı. Milleti bizar eden, milleti ciddi şekilde olumsuz etkileyen o sorunların üzerine gidilmedi, tersine sorunların üzeri örtüldü. Öyle ki bu ülkede yıllar boyunca nice kavramlar, nice kelimeler tabulaştırıldı hatta düpedüz yasak ilan edildi. Bunlar özgürce yazılamadı çizilemedi eleştirilemedi.''
Başbakan Erdoğan, bugün, siyasetçilerin, bürokrasinin, medyanın dokunmaya, yazmaya, konuşmaya cesaret edemediği bir çok kavramın, birçok ismin ve birçok sorunun, köy kahvelerinde, mahalle kahvelerinde, samimi sohbetlerde hiç sakıncasız, hiç tereddütsüz konuştuğunu söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu;
''İşte Hükümet olarak biz, bu tabuları yıkmanın bu yasakları kaldırmanın mücadelesini verdik ve veriyoruz. Bu ülkede doğruyu, hakikati bulmak için, milletimizin sıkıntılarını hafifletmek için konuşulmayan konuşulsun, yazılmayan yazılsın, eleştirilmeyen eleştirilsin istiyoruz. Her sorunu masaya yatıralım, her meseleyi konuşalım, tartışalım, müzakere edelim, istişare edelim istiyoruz. Her insanın bir fikri olduğuna, bu fikrin de son derece değerli olduğuna inanıyor ve ulaşabildiğimiz, görüşebildiğimiz herkese ulaşıp, görüşlerini, eleştirilerini, katkılarını almak istiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki insan kutsaldır, insanın hakları, özgürlükleri, fikirleri, değerleri de kutsaldır.''
KADIN – ERKEK EŞİTLİĞİ
Erdoğan, 2002'den bu güne bir dizi düzenleme ile başta Anayasa olmak üzere, mevzuatta kadınların daha fazla görünür kılındığını, Anayasada ''kadın-erkek eşitliğinde'' devletin sorumluluğunun ilk kez 2004 yılında tanındığını, Türk Ceza Kanunu'nda töre saikiyle işlenen suçların, kişiye bağlı suçlar kapsamına alınarak, cezaların ağırlaştırıldığın, İş Kanunu'nda ''eşit işe eşit ücret'' ilkesi getirildiğini anlattı.
Belediyeler Kanunu'nda ''sığınma evi'' açma sorumluluğunun tanımlandığını da belirten Erdoğan, ''sığınma'' ifadesinden hoşlanmadığını ve kadın örgütlerinin temsilcileriyle ''sığınma'' yerine daha şık bir ifade bulmayı istediğini söyledi.
Erdoğan, aile mahkemeleri kurulduğunu, eğitim, sağlık ve sosyal yardımlaşmada devrim niteliğinde ve sosyal devlet ilkesini pekiştiren düzenlemelerle uygulamalara imza atıldığını anlatarak, 2008 yılında yapılan düzenlemeyle kadın ve genç istihdamını 5 yıl süreyle kademeli olarak desteklediklerini, dünyada yaşanan krize rağmen kadın istihdam oranının ilk birkaç ayda dahi yüzde 3 oranında arttığını kaydetti.
''Kadın İstihdamı Üst Kurulunun'' kurulmasını sağlayan Başbakanlık Genelgesi'ni, 25 Mayısta yayınlandıklarını anımsatan Erdoğan, bu genelgenin, kadın-erkek fırsat eşitliğini sağlama noktasında tarihi bir belge olma özelliğini taşıdığını söyledi.
''Biz, kadının annelik vasfının, modern, eğitimli, iş ve sosyal hayatın içindeki dinamik yapısına alternatif olmadığını düşünüyoruz'' diyen Erdoğan, Parlamentodaki kadın oranının ilk kez bu dönemde bugüne kadar olanın en üst seviyesine çıktığını da dile getirdi.
Yerel seçimlerde de kadın temsiline yönelik titizlikle hareket edildiğini anlatan Erdoğan, ''Kısacası, kadınlarla birlikte siyaset yapıyor, kadın haklarının, kadın sorunlarının erkekler eliyle değil, bizzat kadınlar eliyle takip edilmesi noktasında her türlü zemini hazırlıyoruz'' dedi.