Başbakan Erdoğan, Yalova'da 5 yatırımı hizmete açtı. 10 milyon dolarlık bedelle tamamlanan yat limanının 243'ü denizde, 97'si karada olmak üzere 340 yat kapasiteli olduğunu belirten Erdoğan, yat kapasitesinin Türkiye genelinde 15 bine ulaştığını ifade etti. Erdoğan, "Türkiye bu sektörde dikkatleri üzerinde toplayan bir konuma yükseldi. Şu anda yat kapasitemiz Türkiye genelinde 15 bine ulaştı. İnşaatı bitenler hizmetler ile ihalesi devam edenler tamamlandığında, Türkiye'nin toplam yat kapasitesi 25 bin adede ulaşacak. Bu noktada hedefimiz 50 binlik kapasiteye ulaşmak. Şu anda yat turizminde 3,5 milyar dolar gelir elde eden ülkemiz, bunu önce 8 milyar dolara, cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümü olan 2023'te ise 10 milyon dolara çıkaracak" diyerek, yat limanının yapılmasında emeği geçenlere teşekkür etti.
Atılan her adımın Türkiye için çok önemli olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, "Yalova terminal binasını 2008 yılında yenilemeye aldık. Burada 12 milyon liralık bir yatırım gerçekleştirdik. Terminal binamız 2 bin 500 metrekareden oluşuyor. Asfaltı, parkları, altyapı çalışmalarıyla Yalova'ya yakışan bir eseri tamamladık. Bu güzel eserin bütün Marmara'ya hayırlı olmasını diliyorum. Bugün Kızılay'ın bölge deposunu da açıyoruz. Bu depo, her zaman afetlere müdahale etmeye hazır bulunacak. Çınarcık Hükümet Konağı da 1 milyon liraya mal oldu. Bunun yanı sıra de Altınova Müftülüğü binasını da hizmete açtık. KÖYDES çerçevesinde 19 milyon liralık bir yatırım gerçekleştirdik. Yalova'da yolu, suyu olmayan köy yok. Yalova ulaşım ve alt yapı, eğitim, sağlık, adalet, emniyet noktasında Marmara Bölgesi'nin en dikkat çeken illerinden biri haline geldi. İzmit-Yalova yolu neredeyse tamamlanmak üzere. Yalova farklı bir noktaya ulaştı. Yalova daha da canlandı. Bir tarafta Gemlik Körfezi'ni, diğer tarafta Marmara Denizi'ni seyrederek yaylalara ulaşmak mümkün hale geldi" diyerek, Yalova'nın bir turizm ve yatırım şehrine dönüştüğünü anlattı.
Yüreğini ortaya koymayanların milletle bütünleşemeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Bu iş aşk, sevda işidir. Yürek işidir. Yüreğinizi ortaya koymazsanız, milletle bütünleşemez, aynı frekansı tutturamazsınız. Birlik olacak, sinerji oluşturacaksınız. Moralleri yüksek tutacaksınız. Türkiye'nin hızlı bir şekilde kalkındığını göreceksiniz. Bizim bugün yaptığımız budur" dedi.
"GERÇEK DEMOKRASİSİZ KALKINMA OLMAZ"
Eğer bir ülkenin demokrasisi modern standartlarda değilse o ülkede yatırım ve istihdamın olmayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan sözlerine şu şekilde devam etti:
"Bir ülkede demokrasi yoksa, demokrasi eksikse, modern standartlarda değilse o ülkeye yatırım olmaz, istihdam olmaz. Bir ülkede hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku hakimse, yetim ve öksüzün feryadı duyulmaz. 10 yıllar boyuncu hukuk sistemindeki sorunlar sebebiyle biz bunu iliklerimize kadar yaşadık. Bir ülkede söz milletin değilse, karar milletin değilse, siyaset vesayet altındaysa, o ülke büyümez, kalkınmaz, ilerlemez".
"Biz ülke olarak ne yazık ki bunu da yaşadık" diyen Erdoğan, "Çetelerin provokasyonlarında nice gençlerimizi yitirdik. Askeri darbelerde nice delikanlılarımız darağaçlarında sallandırıldı. Siyasete yapılan müdahalelerle Türkiye her 10 yılda bir geriye gitti, bütün kazanımlarını feda etti. Siz 12 Eylül'de ne gördünüz, ne yaşadınız diyorlar. Bunu söyleyenler önce aynaya baksınlar. Biz 12 Eylül öncesinin acılarını da yaşadık, zulmünü de yaşadık. Baskılarını da bütün ruhumuzda, bedenimizde hissettik. Bizi sadece 12 Eylül vurmadı, 27 Mayıs'ı da biz yaşadık, 28 Şubat'ı da biz yaşadık, 27 Nisan'ı da biz yaşadık. Bunlarda da biz hedef olduk. 27 Mayıs'a çanak tutanlar bizim neler yaşadığımızı anlayamazlar. 28 Şubat'a alkış tutanlar bizim neler yaşadığımızı anlayamazlar. 27 Nisan'da dut yemiş bülbüle dönenler, bizim neler yaşadığımızı bilmezler. Ama bizim bir farkımız var, biz onların 12 Eylül'den sonra yaptıkları gibi mağduriyet edebiyatına sığınmadık, darbeleri kendi çıkarlarımız için ranta çevirmedik,
darbelerden nemalanmadık. Biz bütün darbelere karşı nasıl onurlu, nasıl dik bir duruş sergilediysek, bugün de yeniden müdahaleler yaşanmaması için dik ve onurlu bir duruş sergiliyoruz" diye konuştu.
"SEVDAMIZ MİLLET, KARARIMIZ EVET"
Kendilerini samimiyet testine tabi tutanlara seslenen Erdoğan, "Madem 12 Eylül'ün acısını yaşadığınızı, bedelini ödediğini söylüyorsunuz? Neden 12 Eylül öncesi meydanları kan gölüne çeviren çetelerle, mafyayla, hukuk dışı örgütlenmelerle, onların benzerleriyle, uzantılarıyla mücadeleyi bugün desteklemiyorsunuz? Neden o çetelerin avukatlığını yapıyorsunuz? İşte 12 Eylül 2010, iki seçenek önümüze koyuyor. Ya darbecilerin anayasasından yana olacağız, ya milletten yana olacağız. Onun için biz diyoruz ki, sevdamız millet, kararımız evet. Bugün tek tek ortaya çıkan kirli senaryoların üzerine neden bizim kadar gitmiyorsunuz? Hadi bu kirli senaryoların üzerine gitmiyor, bu cesareti gösteremiyorsunuz, neden yargıya bu konuda yardımcı olmuyorsunuz?" diye sordu.
"MADEM 12 EYLÜL'ÜN ACISINI YAŞADINIZ, NEDEN BUGÜN 12 EYLÜL'LE HESAPLAŞMIYORSUNUZ"
Anayasaya karşı çıkanları darbelerin rantını yemekle suçlayan Başbakan Erdoğan, "Allah aşkına, 12 Eylül'de acı çekmiş, bedel ödemiş bir insan, o acıyı yüreğinde hissetmiş bir insan, kalkar da Danıştay sanıklarının yargılandığı bir davada avukatların yanına oturur mu? 12 Eylül'den gerçekten rahatsız olanlar kalkıp da Ergenekon'a avukatlık yapar mı? Madem 12 Eylül'ün acısını yaşadınız, neden bugün 12 Eylül'le hesaplaşmıyorsunuz? Niçin askeri vesayet yerine milli iradenin üstünlüğüne vurgu yapmıyorsunuz? Niçin her sıkıştığınızda askere davetiye çıkaran yorumlar yapıyorsunuz. Madem 12 Eylül'de bedeller ödediniz, neden bugün 12 Eylüller yeniden yaşanmaması için anayasa değişikliğine evet demiyorsunuz. Çünkü siz rantını yer, istismar eder, edebiyatını yaparsınız. Ama biz samimi bir şekilde mücadele ediyor, tekrar bu acıların yaşanmaması için samimi bir irade ortaya koyuyoruz" şeklinde konuştu.
Geçmişiyle yüzleşmeyenlerin aydınlık bir gelecek inşa edemeyeceklerini belirten Başbakan Erdoğan, "Geçmişle yüzleşmeyenler aydınlık bir gelecek inşa edemezler. Parti kapatmayı zorlaştırıyoruz, karşı çıkıyorsunuz. Sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son verelim diyoruz, karşı çıkıyorsunuz. İhraç kararlarıyla ilgili YAŞ kararları yargıya açılsın diyoruz, karşı çıkıyorsunuz. Meclis'in üzerindeki vesayeti kaldıralım, daha ileri bir demokrasiye ulaşalım diyoruz, karşı çıkıyorsunuz. Hangi adımı atsak soluğu hemen Anayasa Mahkemesi'nde alıyor, milli iradeyi mahkemelik yapıyorsunuz. Kim demokrasiyi, hukuku savunuyor? Kim bunların gelişmesine engel oluyor?" dedi.
"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN ÜLKENİN MENFAATİNE OLDUĞUNU BAL GİBİ BİLİYORLAR, AMA İTİRAF EDEMİYORLAR"
Milletin engin firasetiyle bu yaşananları çok iyi değerlendirdiğine işaret eden Erdoğan, "Bunların mantığı çok basit. Bunlar şunu söylüyor, bu hükümet kazanmasın, Türkiye kaybederse kaybetsin, Bu hükümet başarılı olmasın, Türkiye büyümezse büyümesin. Bu hükümet eser üretmesin, Türkiye'ye ne olursa olsun. Bugün anayasaya karşı çıkmalarının tek ve yegane sebebi budur. Fakat onlar ne kadar üzülürse üzülsün, onların üzülmesi için biz Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz. Milletimizi de sevindirmeye devam
edeceğiz. Anayasa değişikliğinin Türkiye'nin yararına olacağını bal gibi biliyorlar, ama kendilerine bile itiraf etmekten kaçınıyorlar. Bunu kulislerde bile söylüyorlar. Haklısınız, ama ne yapalım diyorlar. Bu anayasa değişikliğinin Türkiye'yi şaha kaldıracağını, demokrasiyi, özgürlükleri uluslararası standartlara kavuşturacağını bal gibi biliyorlar; biliyorlar ama itiraf etmekten kaçınıyorlar" diyerek muhalefete yüklendi. Meclis'te anayasa oylamasına katılmayanların bugün halktan sandıkta hayır oyu kullanmasını istemesinin bir çelişki olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "Meclis'te kendi arkadaşlarını sandığa gitmekten alıkoydu bunlar. Çünkü arkadaşları sandığa giderse, vicdanlarıyla yüzleşip evet diyeceklerini biliyorlardı da ondan. Şimdi bazıları çıkmış, vatandaşın da sandığa gitmesini engellemeye çalışıyor. Çünkü korkuyorlar. Çünkü vatandaşın sandığa gidince gür bir sesle evet diyeceğini biliyor. Ana muhalefet partisi, kendisi genel kurula girip hayır diyemediği konuda milletin sandığa gidip hayır demesini istiyor. Nasıl iş bu? Bırak iradesini oy kullansın. İstemediler, göndermediler. O gün hayır demesini milletvekillerinden istemedi, bugün millete git hayır de diyor. Bu ne büyük, ne yaman çelişki. Siz kendi yapamadığınız şeyi milletten hangi yüzle isteyeceksiniz? Bu ne samimiyetsizliktir? Yaptıkları her konuşmada neden hayır denilmesi gerektiğini anlatırken, aslında neden evet denilmesi gerektiğini anlatıyorlar. Geldiler burada, 27 Mayıs'ın astığı başbakanı, 12 Eylül'ün astığı gençleri Yalovalı kardeşlerime anlattılar. Vicdanınız sızlamıyor mu dediler. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Vicdanınız sızlamıyor mu? Bu anayasa değişikliğine hayır demekle, kendinizle, vicdanınızla çelişmiyor musunuz?"
"HALKIMIZ PARTİLERE DEĞİL, GELECEĞİNE OY VERECEK"
Milletin 12 Eylül'de partilere değil kendi geleceğine oy vereceğini savunan Başbakan Erdoğan, "Benim aziz milletim firaset sahibidir, dirayet sahibidir. Önceki seçimlerde kim hangi partiye oy vermiş olursa olsun, gelecek seçimde kim hangi partiye oy verecek olursa olsun, bu halk oylamasında partileri değil, kendi geleceğinizi oylayacaksınız. Bu halk oylamasında kendinizin, çocuklarınızın, gençlerinizin istikbalini oylayacaksınız. Bu halk oylamasında hükümetin icraatına, muhalefetin performansına değil, kadınların haklarına, işçilerin, memurların demokratik haklarına, gazilerin, şehitlerin haklarına evet vereceksiniz. Üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne evet diyeceksiniz. 12 Eylül'le yüzleşmeye, yeni 12 Eylüller'in yaşanmamasına evet diyeceksiniz. Avrupa standartlarında, modern dünyanın standartlarında bir özgürlüğe, demokrasiye, istikrara, hukuka evet diyeceksiniz. Büyük Türkiye'ye, kalkınmış, ilerlemiş, zenginleşmiş bir Türkiye'ye evet diyeceksiniz" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla vatandaşların elinde bulunan AK Parti bayrakları korumalar tarafından alındı.