Yazılı ve görsel basında intihar olaylarının verilmesinin kimseye bir şey kazandırmadığını, sadece ailelerin acısını katladığını belirten Prof. Dr. Eskin, son dönemde bu tür haberlerin dramatize edildiğini ve sabah-akşam gösterildiğini savundu.

 

Eskin, Bu tür haberlerin verilmesinin, intihar olgusundaki kişinin, yaş ve cinsiyet grubundaki intiharları arttırdığının görüldüğünü belirterek, şunları söyledi:

 

''İntihar olaylarının medyada dramatik bir biçimde işlenmesi, defalarca gösterilmesi, örneklenmesi, intiharı tetiklediği gibi artışa yol açmakta, toplumun moralini bozmaktadır. Medyada yer alan bu tür intihar haberleri, toplumu olumsuz etkilemektedir. Gerek yazılı, gerek görsek bazında her gün farklı kesimlerden bir intihar haberi mutlaka yer almaktadır. Medya patronları bu haberleri servise vermeden, toplumda bırakacağı izi de göz önüne almalıdırlar.''

 

 

Prof. Dr. Eskin, toplumsal bilinç altında intiharın, sebepleri ve biçimi itibariyle son derece bireysel bir eylem olarak yer aldığını ifade ederek, şöyle devam etti:

 

''Bu tür haberlerin sanki gizemli bir olay olarak sunulması son derece yanlış. İntihar dayanılmaz bir acıya veya olaya karşı bir tepki olarak ele alınmaktadır. İntihar edenlerin ölümlerinden önce kaleme aldıkları notlar, bu insanların ne kadar acı çektiklerini gösteren bir belgedir. İntihar eden ya da bu düşüncede olanlar sözde çözüm arayışındadır. İntihar haberlerinin, sağlıklı ve başarılı biri tarafından gerçekleştirilen gizemli bir olay gibi sunulması son derece gereksiz bir yaklaşımdır. İntihar haberleriyle ilgili düzenlemeleri medyanın kendisi yapmalıdır.''

 

 

Prof. Dr. Eskin, intiharların önlenmesi konusunda medyanın olumlu katkısı olacağının tartışılamaz olduğunu da vurgulayarak, ''Medya intiharı bir efelik göstergesi olarak sunmamalı ve romantize etmemelidir. Sık rastlanan intihar olayının haber niteliği olup olmadığı ilgili birimlerce sorgulanmalı, haberin başlığı, olayın boyutu mutlaka irdelenmelidir'' diye konuştu.