Okulların açıldığı dönemde okullarda çok bilinen temel bilgilerin tekrarının yapıldığını hatırlatan Taner, bu sebeple ilk bir ayın ağır geçmediğini, kolay ve keyifli geçtiğini ifade ederek, ''Hiç değilse bir ay bırakın şu çocukları, doya doya sporlarını, sanatlarını, arkadaşlık ilişkilerini yaşasınlar. Bu aylarda çevre ve hava şartları da çocukların keyif alacağı gibi oluyor. Çocuklar gerilmeden, keyifle ve neşeyle yaşasınlar. Göreceksiniz, birinci yazılılardan çok yüksek not alacaklar'' dedi.
Taner, anne babaların biraz geçmişlerine dönmeleri halinde, keyifli bir dönemde yaptıkları hazırlıkların sonucunun hep başarılı olduğunu, ama stres ve baskı altında yaptıkları hazırlıkların karşılığını alamadıklarını hatırlayacaklarını söyledi.
Son yıllarda ebeveynlerin hobileri kalmadığını öne süren Memduh Sami Taner, sözlerine şöyle devam etti:
''Çocuklarının üzerine aşırı düşer oldular. Özellikle anneler, çocuklarının geleceğini düşündüklerinden aslında çocuğun bireysel gelişimini, beceri gelişimine engeller koyuyor. 'Dur ben senin yerine bunu yaparım çocuğum', 'Bunu senin için ben düşündüm', 'Sen dersini çalış, ben her şeyi yaparım' derken, aslında çocuğun başarısını veya şevkini elinden alıyorlar. Çocuğun sorunlarını çözerken aslında onun zafer kazanmasına izin vermiyorlar. Halbuki çocuk kendi başına problemlerini çözse, günlük yaşantısındaki temel uğraşılarını yapsa, hobileriyle ilgilense ve araya derslerini serpiştirebilse, kendi kafasındaki yaşam planını uygulayabilse derste de daha verimli olacak. Ya da derste verimli olması gerektiğine vicdanen karar verecek. Her çocuk bunu algılar, 'çalışmam lazım' der ve buna bir yer ayırır. Ama onun adına biri düşünür ve onun adına dersin yerini, saatini, süresini, konsantrasyonunun düzeyine karar verirse orada çocuğa bir şey kalmıyor. Kendine has bir şey olmadığı için senaryonun bir parçası gibi oluyor. Aslında çok keyifli bir faaliyet olan eğitim, çocuk için işkenceye dönüşüyor.''
ÇOCUĞUN BAŞARISI SÜLALENİN BAŞARISI
Aileler için çocuklarının başarısının ciddi bir gösterge haline geldiğini belirten Ydr. Doç. Dr. Taner, çocuğun başarısının sadece çekirdek ailenin değil, adeta sülalenin başarısı olarak algılanıldığını, ailelerin, çocuğun başarısını kendilerine tahvil ettiğini, bu başarıdan nemalandıklarını savundu. Taner, ''Çocuk burada aslında çok şanssız. Anne ve babasının yüzünü ağartma, onları mutlu etmek gibi kendince sorumluluklar üstleniyor ya da bunlar empoze ediliyor. Böyle yapan anne-baba aslında çorak ve hobisiz oldukları, sosyal bir meşguliyetleri olmadığı için dönüp çocuğunun başarısını kullanabiliyor. Anne babalar bunlardan kaçınmalı. Çocuğun üzerindeki stresi azaltmalı'' diye konuştu.
Bir çocuğun, anne ve babası onu izlerken genellikle başarılı olamadığını belirten Taner, ''Yapamazsam kaygısı yaşarlar. Kaygı devreye girdiği an başarı bloke oluyor. Spor karşılaşmalarında örneğin anne babalar kenardan müdahale ediyor. Oysa orada olduğunu çocuğa hatırlatmanın hiç gereği yok. Mümkünse orada yokmuş gibi davranmalılar'' dedi.
Günümüzde anne ve babaların çocuklarına, bilgisayarlar, teknolojik oyuncaklar ve giysiler aldıklarını, ancak kendilerine ait yaşam veremediklerini kaydeden Taner, çocukların hiçbir özeli kalmadığını, anne babasının ve çevresinin hayatını yaşadıklarını söyledi.