Ekonomik, kültürel ve tarihsel olarak bu kadar çok ortak paydası olan iki ülkenin her alanda daha fazla işbirliği ve dayanışma içinde olması gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Göreve geldiğimizden bu yana nasıl bir grafik çizdiğimiz ortada ama biz bunu yeterli bulmuyoruz. Az önce Rahimi kardeşimin ifade ettiği 10 ay kadar önce İran'a yaptığım ziyarette aramızda onu konuşmuştuk. Demiştik ki; '10 milyar dolar bize yakışmıyor. Bu rakamı süratle arttırmamız lazım.' Hatta ben orda 20 milyar dolar rakamını telaffuz ettiğimde Rahimi kardeşim, '20 olmaz 30 olsun. 5 yılda 30 milyar dolara ulaşmamız gerekli' demişti. Şimdi bu 30 milyar doları hedef olarak belirlediğimiz süreye sığdırmamız lazım. Bunu gerçekleştirmezsek İranlı kardeşlerimizin güzel bir sözü var onu gerçekleştirmiş oluruz ki benim işime gelmez. Nedir o söz? 'Oturdular, konuştular ve dağıldılar'. Biz oturup, konuşup, dağılmayacağız, iş bitireceğiz. Bu konuda başta değerli dostum Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedi Nejad ve Başkan Yardımcısı kardeşim Rahimi olmak üzere İran yönetiminin de bizimle aynı yönde düşündüğünü biliyoruz" dedi.
"Biz İran için nasıl Avrupa'ya açılan kapıysak İran da bizim Asya'ya açılan en önemli kapıdır" diyen Erdoğan, iki ülke ekonomisinin birbirini tamamlar nitelikte olduğunu ifade etti.
İki ülke arasında ticari ilişkilerin geliştirilmesinin önemine işaret eden Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Yakın geçmişe kadar Türkiye'nin ihraç kalemleri, genelde tarım ürünleri ağırlıklıydı. İşadamları ve sanayicilerimizin de dış dünya ile ilişkileri bu kadar yoğun değildi. 1996 yılında Avrupa Birliği'ne aramızda gümrük Birliği ilişkisi kurulana kadar bunu tartışması çok hararetli bir biçimde yapılmıştı. Bazı görüşlere göre, Gümrük Birliği ile birlikte Türk sanayisi çökecekti. Avrupa malları Türk pazarını istila edecek, ticaret açığımızda uçurum olacaktı. Bu türden gereksiz vehimlerle Türkiye'nin Gümrük Birliği sürecini tamamlamasının önüne geçilmeye, ülkemizin ticaret rejiminden faydalanmasına engel olunmaya çalışıldı.
Ancak aradan geçen sürede Gümrük Birliği sayesinde Türk sanayicisinin kendine güveni arttı, rekabet gücü hatırı sayılır şekilde arttı. Üreticimiz, sanayicimiz belki de başka hiçbir vesileyle gerçekleştiremeyeceği bir içi disiplin gerçekleştirdi. Benim biz sözüm var; yüzmeyi öğrenecek olanı atacaksın suya, yüzme öğrenecek. Yoksa karada yüzme öğrenilmez. Bu kapalı toplum mantığı içerisinde veyahut kapalı ekonomi mantığı içerisinde dünyaya bakanlar aynen karada yüzmeyi öğrenmeye çalışanlar gibidir.
İşte 1996 bize bunu kazandırdı. Üretilen malların kalitesi o denli arttı ki bugün Avrupa'daki evlerde kullanılan televizyon, buzdolabı gibi beyaz eşyaların, tekstil ürünlerinin menşei Türkiye oldu. Bunu şunun için anlatıyorum, ticaretin serbestleşmesinden, tarife dışı engellerin, kotaların kaldırılmasından hiçbir zaman korkmamak, endişe duymamak lazım. Biz bunu bizzat yaşadık, yani damdan düştük."
Avrupa ile Türkiye arasında oluşturulan engelsiz ticaret mekanizmasının bir benzerinin İran ile de oluşturulması gerektiğini ifade eden Erdoğan, "2002 yılında 1.2 milyar dolar olan ticaret hacmimiz, bugün 10 milyar dolara ulaştı. Bu daha da fazlasıyla artabilirdi. Bunu daha da arttırmamız lazım. Şu an aramızdaki engelleri kaldırdığımız, tercihli ticaret anlaşması görüşmelerini bir an önce sonuçlandırdığımız taktirde belirlediğimiz 30 milyar dolara 5 yıl içinde ulaşabiliriz. Biz bunu Rusya ile başardığımıza göre İran ile neden başaramayalım? Kaldı ki Rusya bize ağırlıklı olarak doğalgaz satıyor. Aynı şekilde İran da bize ağırlıklı şekilde doğalgaz satıyor. Ticaret açığı makas İran'ın lehine çok fazla* Bizim İran'a verebileceğimiz çok şey var. Biz de bunu verebilirsek, bir taraftan bu makası kapatır, bir taraftan bizim doğalgaz olarak almamız gereken çok şey var. Türkiye sanayileşmede ciddi sıçrama yaptı. Bizim organize sanayi bölgelerimizde yoğun olarak doğalgaz kullanmamız gerekiyor.
Göreve geldiğimizde 81 vilayetimizin 9 tanesinde doğalgaz kullanıyorduk ama şimdi 66'sında kullanıyoruz. Diğerlerine de doğalgaz götürmemiz lazım. İran sınırına yakın bölgede olduğumuzu da söylersem ne kadar süratle bunun artacağı ortadadır. Bürokratik oligarşiye aramızdaki münasebetleri kurban etmememiz lazım, bunu bizim çözmemiz lazım. Eğer bu işi bürokrasinin eline bırakırsak bu iş yürümez. Biliyorum ki İran'da da bizde de bürokrasi var. Öyleyse bu işi biz yakından takip edeceğiz" dedi.