Başkomutanlığın, Türkiye'de TBMM'nin manevi varlığında, Cumhurbaşkanlığı tarafından temsil olunduğunu ifade eden Büyükanıt, dolayısıyla Başkomutanlığın, TBMM'nin, Türk milletinin kontrolü altında olduğunu belirtti.
Milli Güvenlik Kanunu'nun 2. maddesinde, milli güvenliğin, "devletin anayasa üzerinde milli varlığının, bütünlüğünün milletler arası siyasi, sosyal, kültürel, bütün menfaatlerinin her türlü iç ve dış tehditlere karşı korunması ve kollanmasıdır" şeklinde tanımlandığını anımsatan Büyükanıt, "Şimdi bunda antidemokratik ne vardır? Ya ben tam anlayamıyorum ya başka bir şey. Bu kanunun mevcut hali. Bu uygulamaya bağlı bir şey. İyi kanun vardır, kötü kanun vardır. Kanunları insanlar yapar. Ama hukukun evrensel kriterleri vardır. Onları koruduğunuz sürece, hatta kanunları o evrensel boyutlarda irdelediğiniz takdirde bir ideal kanun olmuş olur" dedi.
"Güvenlik iç, dış diye ayrılamaz"
TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde TSK'nın vazifesinin Türk yurdunu ve anayasayla tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak olduğunu anlatan Büyükanıt, "TSK İç Hizmetler Yönetmeliği'nin 85. maddesinde ise Silahlı Kuvvetlerin vazifesinin Türkiye Cumhuriyeti'ni, içe dışa karşı lüzumunda silahla koruma onuru verilir. AB, söz konusu maddelerin değiştirilmesini talep etmek suretiyle, TSK'nın sadece dış güvenliği sağlayan bir kurum haline dönüştürmesini istemektedir. 'Sen dış güvenliği koru' deniyor. Peki bu dış güveniğin içinde PKK'dan nasıl koruyacaksınız? PKK içerde. Güvenlik, iç dış diye ayrılamaz. Güvenlik bütündür. Günümüzde güvenlik kavramı çok gelişmiştir. Güvenlik ya her yerde vardır ya da hiç yoktur. Diğer ülkelerde de olduğu gibi Türkiye'de de bir iç tehdit mevcuttur. Kimse İtalya'yı, Fransa'yı bölmeye çalışmıyor. Ama Türkiye'de 1984'den beri bir bölücü terör mevcuttur. Fransa, İngiltere, İspanya, Avusturya, Almanya, Finlandiya gibi daha birçok farklı ülkede milli güvenlik kavramı, yalnız sınırlarını konvensiyonel saldırılara karşı koruma olarak
algılanmamakta. Bazı yazar çizerler Amerika'yı örnek alıyor. O yanlış bir şey. Biz AB'den bahsediyoruz. Bunun içinde bu örneği uygulamamız lazım" dedi.
35. Madde ve darbe
Diğer ülkelerin anayasalarına bakıldığında, 35. maddenin (TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddesi) benzer ifadeler taşıdığının görüldüğünü bildiren Büyükanıt, "Deniyor ki bu 35. madde darbelere sebep olur. Bunun kadar komik bir şey olamaz. Hiç kimsenin 21. yüzyılda bir darbe düşüncesi içinde olmaması lazım. Olanı da normal bulmamak lazım. Hatta darbe girişiminde bulunduysa yargılamadan önce tımarhaneye götürüp tedavi ettirmeli ve ondan sonra yargılanmalıdır" dedi.
Türkiye'de, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar sürekli olarak iç tehditler olduğunu ifade eden Büyükanıt, "Güneydoğu'daki, Doğu'daki ayaklanmaları düşünün. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri bu tehditlerle karşı karşıya kalınmıştır. Sonuç olarak Kopenhang Kriterleri kapsamında her ülke için geçerli olabilecek bir kriter mevcut değildir. Demokrasi uygulamaları ve sivil asker ilişkileri ülkeden ülkeye değişmekte. Bu anlamda Fransa ordusunun rolüyle İspanya ordusunun rolü, Türk ordusunun rolü ile Belçika ordusunun rolü farklıdır. Ülkeler tarafından kullanılan modellerin, diğerleri tarafından aynen uygulanması ülkelerin tarihi güvenlik münazaraları ve sosyal gerçeklerine de uyması mümkün değildir. Tabii olarak AB ülkelerindeki uygulamalar da farklılıklar göstermekte" dedi.
TSK'nın rolü ve görevleri
Genelkurmay Başkanlığının, AB, NATO ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı standartlarına uygun olarak Milli Savunma Bakanlığına karşı sorumlu olmasının da ilk defa 2000 yılındaki raporda yer aldığını anlatan Büyükanıt, "TSK üzerindeki sivil otoritenin denetiminin AB ülkelerindeki uygulamalara uyumlu hale getirilmesine devam edilmesi, başta ulusal güvenlik stratejisinin şekillenmesi, sivil idarenin denetimsel işlevini tam olarak kullanmasının sağlanması, güvenlik işlerinin idaresinde daha geniş mali sorumluluk ve şeffaflık getirilmesi yönünde adımlar atılması konuları 2004-2005 yıllarında Türkiye'ye iletilmiştir" dedi.
Silahlı Kuvvetlerin demokratik kontrolü konusunda Avrupa'da kabul edilmiş bir standart uygulama olduğunu vurgulayan Büyükanıt, tüm ülkeler için geçerli olabilecek bir model ve uygulamanın da mevcut bulunduğunu söyledi.
Büyükanıt, "Her ülke, sivil-asker ilişkilerini tesis ederken kendi yöntemini seçme hakkına sahiptir. Tek bir model yaratamazsın ki, coğrafya farklı, stratejiler farklı. Tek model, tek tip bir elbise, böyle bir şey yok" diye konuştu.
Siyasi otorite ve TSK
Genelkurmay Başkanlığının kendi başına askeri strateji ortaya koyamayacağını vurgulayan Büyükanıt, "Bütün bunlar siyasi otorite tarafından kontrol ve denetim altındadır. Milli askeri stratejinin öngördüğü hedefler istikametinde Genelkurmay Başkanlığı, planlama programlama gereken konulara, mevcut imkanların orta ve uzun vadeli olarak hangilerinin karşılanması gerektiği konusuna genel anlamda açıklık getirir. Bu onaya gider, kendi başına uygulamaz" dedi.
Büyükanıt, bir katılımcının, "Askerler güle oynaya askere gidiyorlar ama geldiklerinde zaman zaman komutanların sert tavırlarından dolayı hayal kırıklığı yaşadıklarını söylüyorlar. Bunun nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu, "Bu konularda aşırı genellemelerden kaçmak lazım. Askere iyi davranmamak bir suç unsurudur. Asker hata yaparsa cezasını çeker. Bazen askerler de terhis olduktan sonra abartıyor. Fotoğraf çekiliyorlar ve hepsi komando oluyor. Fotoğrafçılar tahtadan tüfek falan yapmışlar, kıyafet almışlar. Askerler de gidiyor ve buralarda fotoğraf çektiriyorlar. Sonra da 'Ben komando oldum' diye ailesine gönderiyor. Cem Yılmaz bir gösterisinde diyor ki; 'Baktım bu bizim Mehmetçiklerin hepsi komando. Eee mutfakta patatesi kim soyuyor?' Gençlerin yaptıkları hatalar da oluyor ama Türk Mehmetçiği gibi dünyada yoktur, müthiş fedakardır" dedi.