Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bazı il başkanları, sanatçılar, aydınlar, yazarlar ile yaptıkları toplantıda Türkiye'yi, dünyayı ve CHP'yi görüştüklerini söyledi.
Bu çalışmadan dersler aldıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, 'Hepimiz Türkiye'nin aydınlığa kavuşması konusunda görüş birliğine vardık. Herkes şunun altını çizdi; Türkiye'nin, CHP'ye her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır'' dedi.
Kılıçdaroğlu, bölgesel düzeyde bu çalışmaları sürdüreceklerini söyleyerek, ''Biz kendimizi anlatacağız, uzun yıllardır CHP ile ilgili oluşturulan yanlış algıları yerle bir edeceğiz, bunda kararlıyız, çünkü biz Türkiye'nin partisiyiz'' diye konuştu.
ŞİLİ'DEKİ MADEN KAZASI
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Şili'deki maden kazasında, yerin 700 metre altında kalan işçilerin göçükten çıkarıldığını anımsattı.
Türkiye'de de 17 Mayısta bir kaza olduğunu ve işçilerin hayatlarını kaybettiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, 2 işçinin cesedinin ise hala çıkarılamadığını bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Zonguldak'daki kaza için ''kader'' dediğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Şili'de kader olmayan şey Türkiye'de neden kader oluyor? Şili'de ölmeyen maden işçisi Türkiye'de neden ölüyor? Çünkü orada akıl ve mantık var. Önce kazayı önleyecek önlemler alıyorsunuz ama Sayın Başbakan'ın bu taraklarda hiç bezi yok'' diye konuştu.
HSYK SEÇİMLERİ
Konuşmasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerine de değinen Kılıçdaroğlu, ''sınav yapıp yargıç alanların seçimlere girerek bu yargıçlardan HSYK üyeliği için kendisine oy vermelerini istemesinin ahlaki olmadığını'' savundu.
Deniz Feneri davasının savcısının da HSYK üyeliğine seçildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Düşünün Almanya ikinci Deniz Feneri davasını açmak üzere biz hala birincisinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bundan sonra da herhalde daha da zor işimiz ama takip edeceğiz. Bizi yıldıramazlar. Sonuna kadar takip edeceğiz. Aydınlığa çıkıncaya kadar takip edeceğiz. AKP bütün baskısını yapsa da sonuna kadar takip edeceğiz'' diye konuştu.
Adalet Bakanlığı bürokratlarının HSYK'da yerini almasıyla kurulun Adalet Bakanlığı'nın yan kuruluşu haline geldiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Bakan söyleyecek hepsi tak tak tak yapılmış olacak. Buna da biz 'bağımsız yargı' diyeceğiz. Şimdi buradan soruyorum. Aklı başında olan her yurtsevere, yazara, çizere, destek veren herkese soruyorum; elinizi vicdanınıza koyun ve şu soruyu sorun, bu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 12 Eylül Anayasası'nın getirdiği Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan daha mı bağımlı daha mı bağımsız? O kadar ki o değişikliklere destek veren bir yazarımız bu gün 'Adalet Bakanlığı liste mi hazırlamış? Bu çok büyük bir iddiadır. Bunu birilerinin düzeltmesi lazım' diye yazı yazıyor. Bu bir iddia değil saygı değer yazarımız. Bu bir gerçek. Nasıl o gerçeğin farkında olamazsınız. Hep Adalet Bakanı'yla konuşursanız size gerçek bilgileri vermezler. Zaten bu ülkenin talihsizliği ne? Ali Dibo'cudan Adalet Bakanı olur mu? Biz bunları söyleyince kızıyorlar.''
Anayasa değişikliği öncesinde ''CHP'nin demokrasinin gelmesine karşı olmakla'' eleştirildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''Şimdi ne oldu? Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı dayanamamış artık. Demek ki vicdan sahibi, vicdanı rahatsız. Ne diyor? 'Adalet Bakanlığı kendi bürokratlarının da içinde olduğu listeyi seçtirmek için 2 bin kişiyle sahada çalışma yürüttü'. Günaydın, demek ki fark etmişler. Liste hazırlayacaksınız, bütün savcılara göndereceksiniz, savcılar toplantı yapacak, 'şu listenin seçilmesi lazım' diye propagandalar yapılacak, 2 bin kişi sahaya inecek yeni fark edilecek... Ve şunu söylüyor, 'hakimler ve savcılar üzerinde baskı kurdu Adalet bakanlığı'. Günaydın, yeni mi fark ettiniz. Bir milletvekilinin savcıya yazı yazıp 'Sayın savcı o dosyayı ben inceledim. Orada yolsuzluk yoktur' diye yazı yazdığını yeni mi fark ettin sen? Yargıcın 'üzerimde kurumsal baskı var' diye istifa ettiğini öğrenemedin mi sen? Bunların gizli gündemleri olduğunu niye bilmiyorsunuz? Niye sorgulamıyorsunuz?''
Bürokratların Anayasa değişikliğinin ruhu gereği aday olmamaları gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Anayasa'nın ruhu mu kaldı? AKP'nin ruhu var orada şimdi. Ruhtan bahsedeceksiniz, hangi ruh? O ruh hukukun üstünlüğüne inanan, hukuku egemen kılan, kamu vicdanını temsil eden ruhtur. Liste hazırlayacaksınız, adamlarınız liste blok halinde halinde seçilecek, her türlü baskıyı kuracaksınız, siz daha ruhun yeni farkında olacaksınız, artık ruh bitti'' şeklinde konuştu.
Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı'nın ''12 Eylül'deki halk oylamasına kadar sivilleşme, demokratikleşme diyenlerin şimdi bürokratları eliyle bu sivilleşme ve demokratikleşme adımlarını boğmaya çalıştıklarını, bunun 2 aydır devam ettiğini'' söylediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, kendilerinin bunu en başından bu yana dile getirdiklerini belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Hangi demokratikleşme, hangi sivilleşme? Siyasal erkin orduda, sivilde olmasından çok daha önemli bir şey var, siyasal erk demokratik mi? Hak ve özgürlüklere inanıyor mu, genişletiyor mu? Vermişsiniz sivile ne yapıyor? Hak ve özgürlükleri genişletti mi Adalet ve Kalkınma Partisi? Yargıyı ele geçiriyor. Bu mudur siyasal erkin bağımsız yargıyı isteme iradesi? Yoksa iradeyi ele geçirmek midir?'' diye konuştu.
SAYIN KILIÇ HUKUK DERSİNE İHTİYACIMIZ YOK
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'a yönelik eleştirilerde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, ''Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan, statükonun kibirli mensupları, artık halkı ikna edememektedir'' sözünü anımsatarak, özetle şu görüşleri dile getirdi:
''Değişime hiç itirazımız yok, ama sorun şu; değişim, ileriye mi geriye doğru mu? Geriye doğru değişimi savunanlar böyle konuşurlar, ileriye doğru değişimi savunanlar demokrasiyi, hakları ve özgürlükleri savunurlar.
Sayın Kılıç, Anayasa Mahkemesinin, AKP'nin sizin daha önce verdiğiniz karara dayanarak yaptığı atamaların hukukluluğunu vicdanına sığdırıyor mu sığdırmıyor mu? Hukuktan, demokrasiden söz edeceksiniz, AKP atamaları bitirsin, yapsın, önemli değil, yeri gelince karar verilir diyeceksin.
Hukuk; ahlaktır. Ahlakın olmadığı yerde hukuk olmaz, konuşanların da ahlaktan nasip alması lazım. Ben Anayasa Mahkemesi Başkanıyım diyelim, birisi hülle yoluyla üye olarak atanıyor, ben içime sindiremem, o üyeyi geri gönderirim. Sayın Kılıç, hülle yoluyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine atananı, hangi gerekçeyle, ahlakla kabul ettiriyorsunuz? Bütün bunları içine sindireceksin, 'HSYK da değişti, biraz daha sırtını sağlam yere dayadım' diye başlayacaksın konuşmaya, bize hukuk dersi vereceksin. Yemezler. Senin hukuk dersine ihtiyacımız yok, hukuk dersi değil, hukuk fakültesinde bile okumadın sen. Hukuk fakültesinde okumayan bir adamın bana hukuk dersi vermeye yetkisi de olmaz. Sayın Başkan, öyle anlaşılıyor ki hukukun Haliç bölümünde yaşıyor, kokulara alıştı.''