Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, cumhuriyetin erdemli bir yönetim biçimi, erdemli bir toplum inşa etmek için ortaya konmuş bir irade ve vizyonunu sonucu olduğunu kaydetti. Erdoğan, ''Bu iradeye zincir vurmak, otoriter eğilimlere ve bunlar vasıtasıyla baskı almak isteyen yönetimler bu milletten her zaman gereken dersi almışlardır. Aynı şekilde bu iradeyi vesayet almak, küçümsemek, yok etmek isteyen karanlık odaklar, çeteler ve zümrelerle de her zaman milletimizden gereken cevabı almışlardır'' diye konuştu.
İstiklal ve demokrasinin milletin değiştirilemeyecek karakteri haline geldiğini ifade eden Erdoğan, cumhuriyetin milletin karakterine en uygun yönetim biçimi olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Cumhuriyetin kuruluşundan nice zaman sonra ortaya çıkan, tarihine ve coğrafyasına yabancılaşmış zümrenin tamamen aksine, Cumhuriyet, sözde elitler tarafından, yani seçkinleri kendilerinden menkul belli bir zümre tarafından değil; bizzat bu millet tarafından bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla Cumhuriyet asla ve asla belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir grubun rejime değil, bu milletin rejimidir. Sahibi de yalnızca bu aziz millettir.''
Cumhuriyetin ilanı öncesinde bu toprakların çok büyük acılara şahit olduğunu anlatan Erdoğan, Cumhuriyetin 87 yıllık süreçte güçlenerek, büyüyerek her alanda önemli mesafeler kaydettiğini, Cumhuriyet öncesi korkuları geçersiz kıldığını kaydetti.
Erdoğan, Cumhuriyet öncesi ayrışma, çatışma korkusunun bugün bir tehdit ve sindirme aracı olarak görülmesinin ''Cumhuriyete ve onun ideallerine tamamen ters ve aykırı olduğunu'' ifade ederek, şöyle konuştu:
''Cumhuriyeti zayıf bir varlık olarak görüp, kendisine durumdan vazife çıkararak demokrasiye müdahale edenler, tarihimiz boyunca her zaman Cumhuriyetimize en büyük zararı verenler oldular. Ülkenin birliğini ve bütünlüğünün tehdit altında olduğu bahanesiyle demokrasiye gölge düşürenler, siyaseti ve siyasetçiye devre dışı bırakmaya çalışanlar ekonomiye de dış politikaya da iç politikaya da en büyük kötülüğü yaptılar. Cumhuriyeti korumak adına, aslında onlar bir korku cumhuriyeti oluşturdular. Tehlikede olan cumhuriyet rejimi değil, bu korkulardan nemalanan çevrelerin imtiyazları oldu.
Cumhuriyetin sahibi olmak noktasında hiç kimsenin hiç kimseye üstünlüğü yoktur ve olmaz. Bu ülkenin bürokratı, hakimi, savcısı, askeri, polisi ne kadar bu cumhuriyetin sahibi ise bu ülkenin işçisi, köylüsü, esnafı, sanatkarı, sokaktaki vatandaşı da bu cumhuriyetin en az o kadar sahibidir ve sevdalısıdır.''