Terör üzerinden siyasi amaçlar güdenler, hükümeti ve demokrasiyi zaafa düşüreceklerini zannedenler, beyhude bir uğraş içindedirler. Terörist saldırılarla güven ve istikrarı bozacaklarını sananlar her zaman hayal kırıklığı yaşamaya mahkumdurlar.
73 milyon vatandaşımız bu tür saldırılar karşısında tek vücuttur. Bundan sonra aziz milletimiz bu tür kirli oyunları boşa çıkaracaktır. Açıkça terörü lanetlemeyenler, akan her damla kanın vicdanlarından bir şeyleri alıp götürdüğünü görmek durumundadırlar.
İstanbul'daki saldırı elbette tüm boyutlarıyla aydınlatılacaktır. Bu saldırıların önemli bir gayesi de milliyetin hissiyatını etkilemektir. Şu anda emniyet teşkilatımız mesafe aldı alıyor. Milleti dehşete düşürüp, korkutup, sindirip ülkenin istedikleri mecraya girmesini sağlamaya dönük saldırılardır. Biz demokrasiyle güvenlik arasındaki ince çizgiden bahsederken terör örgütlerinin bu hareketlerini bilerek bahsediyoruz.
Tüm siyas partilerimize tavsiyem, terörle mücadele konusunu siyasi çekişme ve polemik malzemesi yapmamalarıdır. Hükümet olarak biz terörle mücadeleden asla taviz vermeyiz. Yatırımlar ancak güvenli bir ortamda yapılabilir. Demokratikleşme ancak güvenlik kaygılarının en aza indirildiği ortamda yapılabilir. Terör örgütünün olumsuz tüm propogandalarına rağmen halkı kucaklayan tek iktidar AK Parti iktidarıdır.
Yıllar yılı bölge halkının tepkisini çeken yanlış politikalara son veren iktidar AK Parti'dir. Eğer terörün dış bağlantılarının kesilmesi, maddi kaynaklarının kurutulması gibi konularda gereken çalışmalar yapılmasaydı, şartlar bugünkü kdar lehimize olamazdı. Demokratikleşmeye hız vermeseydik bölgede yatırım yapmasaydık, devraldığımız kronik sorunlar daha da derinleşmiş olabilirdi. Milli birlik ve kardeşlik projesini hayata geçirmeye gayret ettik. Biz halkımızı kucakladıkça, demokrasiyi güçlendirdikçe, daha adil yaşam şartları oluşturdukça birileri bunda rahatsızlık duymaya başladı.
Türkiye demokratikleşirse, doğudaki, güneydoğudaki vatandaşlarımızı daha fazla istismar edemeyeceklerinin farkına vardılar. Bölgenin kaderi değişiyor çehresi değişiyor. 8 bin yıldır tarım yapılan topraklar artık Fırat'ın Dicle'nin sularıyla birleşiyor ve 8 bin yıllık susuzluk sona eriyor.
Terörün hiçbir ayrım yapmadan, hiçbir insani vicdanı ulvi değer taşımadan nasıl insanı ve insanlığı hedef aldığını birkez daha gördük.
Çocukları katleden yada onları hedef alan anlayış insani olamaz. Köyünden il merkezine giden vatandaşı, 9 canı katleden bir anlayış insani olamaz. Sabah namazını kıldırmak için camiye giden imamı öldüren anlayış insani olamaz. Ankara’da Anafartalar çarşısı önünde otobüs bekleyen, iki gün sonraki düğünü için durakta bekleyen, gecekondusuna gitmek için evinden çıkan insanı katleden bir anlayış insani olamaz.
Biz diyoruz ki, teröristi sadece terörist olarak görelim bunun için hep birlikte tavır alalım. Sekiz yıldır bulunduğumuz her platformda bu tezlerimizi dile getirdik. Terörün bir insanlık suçu olduğunu ifade ettik.
TERÖR POLEMİK MALZEMESİ OLMAMALI
Terör üzerinden hükümeti yıpratmaya çalışmak, terörle mücadele gibi milli bir meselede ortak bir duruş sergileyememek yanlış olur. Kimse terör ve terörle mücadele konusunu polemik malzemesi yapmamalıdır.
Terörü sadece asayiş meselesi olarak görmeyen, tüm boyutlarıyla meselenin üzerine giden iktidar Ak Parti iktidarıdır.
Yıllar yılı bölge halkının tepkisini çeken yanlış politikalara son veren iktidar Ak Parti iktidarıdır. Etkin mücadele edilmeseydi Türkiye bu noktaya ulaşamazdı. Eğer biz terörle etkin mücadele ederken, demokratikleşmeye hız vermeseydik, bölgede yatırım yapmasaydık, sosyal politikaları hayat geçirmeseydik, milletimizin birlik ve bütünlüğü daha büyük risklerle karşı karşıya kalmış olabilirdi.
Biz halkımızı kucakladıkça hak ve özgürlükleri genişlettikçe birileri bundan rahatsızlık duymaya başladı. Türkiye demokratikleşirse, hukukun üstünlüğüne geçerse, benim vatandaşlarımı daha fazla istismar edemeyeceklerinin farkına vardılar.
Önceki gün Ilısu Barajı’nda incelemelerde bulundum. Ilısu Köyüne gidip orada yaptırdığımız konutları vatandaşlara iade ettik. Artından Şanlıurfa’ya gittik 11 tesisin açılışını yaptık. Bölgenin çehresi değişiyor arkadaşlar. 8 bin yıllık su sorunu sona eriyor.
Bölgenin yoksulluğuna çare olacak bu büyük yatırımlar engellenmek isteniyor. Yoksulluk bitmesin ki biz bölge insanını istismar edelim diyorlar. İşsizlik bitmesin ki gençleri kandıralım diyorlar. Suyla birlikte, yolla, hastaneyle üniversiteyle birlikte bu yörelere demokrasi gelmesin istiyorlar. Ben bölge halkının terörün bu yüzünü artık görmelerini istiyorum. Terörün artık iç yüzünü gerçek yüzünü görüp cesur bir duruş sergilemelerini istiyorum.
Şu sekiz yılda, Ak Parti hükümetlerinin tüm Türkiye’nin olduğu gibi, bölgenin sorunlarıyla nasıl samimi bir şekilde koştuğunu herkes görüyor, ben ayrıca görmelerini istiyorum.
Biz terör saldırıları nedeniyle yatırımları ertelersek, biliniz ki kazanan terör örgütleri olacaktır. Onlar vazgeçelim istiyorlar, bataklık kurumasın istiyorlar. Birileri kardeşlikten barıştan rahatsız olabilir. Ancak bizim yolumuz kardeşlik yoludur. Güven ve istikrar yoludur. Adalet ve barış yoludur. Biz yolumuzdan dönmeyecek, azmimizi ve heyecanımızı kaybetmeyeceğiz. Bu oyunlar bugüne kadar bozduk, bundan sonra da bozmaya devam edeceğiz.
29 Mart 2009 mahalli idareler seçimlerinin ardından, muhalefet partilerinin siyasi üsluplarına dair bazı söylemlerim olmuştu. Son haftalardaki üslup nedeniyle bu değerlendirmelerimi hatırlatmak istiyorum. CHP olsu, MHP olsun, BDP olsun. Türkiye’yi kucaklayamıyor, Türkiye’nin diliyle aynı dili konuşamıyorlar. Durumun farkında olan bu siyasi partiler küçük olsun ama benim olsun tavrıyla hareket ediyor. Bizim, 12 Eylül’de hayır oyu verenleri anlama çalışmaları da bizi haklı çıkardı. Kasıtlı olarak, sürekli kışkırtılıyor.
Ben muhalefet parti liderlerinin kendi üsluplarından rahatsız olduklarını düşünüyorum. Aziz milletimiz elbette Ak Parti ve diğerleri arasındaki üslup farkını görüyor ve değerlendirmesini yapıyor.
Ben CHP’nin, MHP’nin, BDP’nin yöneticilerine seslenmiyorum. Onlara oy vermiş kardeşlerime sesleniyorum. Bu ülkeyi hep birlikte ele alacağız diyorum. Çünkü yüzde 42’nin içinde bunu gördük.
Ben şimdi onlara sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına, en seviyesiz şekilde dil uzatmak hiç kimsenin haddine değildir. halkı da değildir. grup kürsüsünde adeta freni patlamış kamyon gibi aklına ilk geleni düşüncesizce konuşanlar kendilerine küçültürler.
Sergi adı altında hakaret albümü yapmışlar. Üç dört gün sonra da kapatma kararı almışlar. Ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Sonra da kendi yaptıklarından utanıp sergiyi kaldırdıklarını açıklıyorlar. Siyaset bağırıp çağırmak, yalanı doğru gibi anlatma sanatı değildir. 12 Eylül’de, bunlar muhalefeti karikatür dergilerine havale etmişlerdi. Ama görüyoruz ki bunlar ana muhalefet değil karikatür muhalefeti.