Sembol Savaşlarına Son Verelim

4 Kasım 2010 Perşembe  14:47

Kosova'nın başkenti Priştine'deki temaslarını sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Priştine Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muie Rugova tarafından fahri doktora unvanı verildi.
Kosova Başbakan Haşim Taçi'nin de katıldığı törende konuşan Başbakan Erdoğan, kendisine verilen fahri doktora payesi için Priştine Üniversitesi'ne, rektör ve senato üyelerine şükranlarını bildirdi.
Kosova'nın en önemli ve en eski üniversitesi olan Priştine Üniversitesi'nin, şahsına bu unvanı tevdi etmesinden büyük heyecan ve gurur duyduğunu ifade eden Erdoğan, bağımsızlık ilanının ardından Kosova'yı ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmanın, eşsiz memnuniyeti içinde olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şunu bilmenizi isterim; Kosova, bizim için uzak bir diyar, uzak bir ülke asla ve asla değildir. Kosova, bizim komşumuzdur, Kosova bizim dostumuzdur, daha ileri gidiyorum Kosova bizim kardeşimizdir. Kosova ile Türkiye'nin kardeşliği hasbelkader bir kardeşlik değil, ortak tarihe, ortak kültüre, ortak değerlere dayanan bir kardeşliktir. Sadece şu kadarını söylemek isterim; Türkiye'nin İstiklal şairi, o muhteşem İstiklal Marşı'nın dizelerini yazan büyük mütefekkir Mehmet Akif Ersoy, Kosova kökenlidir, İpek'tendir. Milli Şairimizin babası Mehmet Tahir Efendi Suşitsa köyünde doğmuştu. İşte o büyük şair ve mütefekkirin şu dizelerini burada, Priştine Üniversitesi'nde sizlerle paylaşmak isterim: beni bunlar tabii gerçekten çok duygulandırıyor, çok heyecanlandırıyor. 
Ne reng-i muzlime girmiş o yemyeşil Kosova/Şimale doğru bütün pirzerin, ipek, yakova/ Feza-yı mahşere dönmüş gıriv-i matemden/ Hem öyle arsa-i mahşer ki, yok şefaat eden/ Ne bir yaşındaki masum için beşikte hayat/ Ne seksenindeki mazlum için eşikte necat/ O, baltalarla kesiktir, bu, süngülerle delik/ Öbek öbek duruyor, pıhtı pıhtı kanla kemik. 
Evet... Şair Mehmet Akif Ersoy, yaklaşık 100 yıl önce Kosova'nın yaşadığı dramı, Kosovalıların acısını işte bu satırlarla dile getiriyor. Sanki 2008 öncesinde olduğu gibi. Ne yazık ki Kosova, geride bıraktığımız 100 yıl içinde de acılar yaşadı. Eğer yaşasaydı, eğer merhum Akif bugünlere erişseydi eminim ki, en az Kosovalılar kadar, sizler kadar bağımsızlığa sevinir, Rabbine şükrederdi. Zira, Türklerin yüreği her zaman Balkanlar'daki kardeşleriyle bir attı.
Kosova acıyı tattığında, aynı şiddette biz de yüreğimizde acı hissettik. Kosova hüzünlendiğinde biz de hüzünlendik. Kosova sevindiğinde sevindik, Kosova coştuğunda biz de coştuk. İşte onun için, Kosova bağımsızlığını ilan ettiğinde ben Bakanlar Kurulumla toplantı halindeydim. Hiç geciktirmeden hemen telefonu aldım, bizler bu sevinci paylaşarak, Kosova'nın bağımsızlığını tanıdık. Milletimizin bu sevincini, Kosova'yı ilk tanıyan ülkelerden biri olarak somutlaştırdık. Kosova'nın tüm dünya tarafından tanınması için de Türkiye olarak samimi çaba sarfediyor, Kosova'nın refahı, huzuru, istikrarı için kararlı şekilde gayret gösteriyoruz. Ve bu tanınma sürecini desteklemeye de devam ediyoruz."

SULTAN MURAT HÜDAVENDİGAR

Bugün Obiliç'e gideceğini, Osmanlı Devleti'nin tek şehit Sultanı Murat Hüdavendigar'ın kabrini ziyaret edeceğini, orada da restore edilen selamlığın açılışını yapacağını bildiren Başbakan Erdoğan, Sultan Murat Hüdavendigar'ın, Türkiye ile Balkanlar arasındaki dostluğun, kardeşliğin ve dayanışmanın bir nişanesi olduğunu belirterek, "Kin gibi, intikam gibi, husumet gibi kavramlar, Sultan Murat'ın kişiliğine de, hatırasına da uygun düşmeyen kavramlardır. Nitekim, Sultan Murat'ın Kosova'da şehadeti, onun engin hoşgörüsünün, şefkat ve merhametinin bir neticesidir" dedi.



Sayfa Adresi: http://byturco.com/haber/Sembol-Savaslarina-Son-Verelim/348101