|
|
Emine Erdoğan, İstanbul Kadın Araştırmaları Merkezi tarafından İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Uluslararası İstanbul Kadın Buluşması (KADINist)"nın, "Kadın Yoksulluğu ve Sosyal Adalet" başlıklı oturumuna ana konuşmacı olarak katıldı.
Türk kadınının, Avrupa'nın ve dünyanın birçok ülkesinden çok daha önce kadın hakları için mücadele verdiğini ve bu mücadelede önemli kazanımlar elde edildiğini belirten Erdoğan, Fatma Aliye, Emine Semiye, Makbule Leman ve Halide Edip gibi isimlerin yaklaşık bir asır öncesinden itibaren Türk kadınının hak mücadelesini başlatan öncüler olduğunu ifade etti.
Erdoğan, şunları söyledi:
"İş kadınlarımız artık ülkemizin sınırlarını aşarak uluslararası düzeyde başarılara imzalarını atıyorlar. Eğitim başta olmak üzere son dönemlerde gerçekleşen köklü reformlardan en çok kadınlar istifade ediyor. Kadınların, kız çocuklarının eğitim almasını hem de en iyi eğitimi almasını kendimize dert edindik. Bu amaçla yoğun gayret sarf ettik. Bizim öncülük yapmaktan gurur duyduğum 'Haydi Kızlar Okula' ve 'Ana Kız Okuldayız' kampanyalarıyla bugüne kadar 350 bin kız evladımızı okulla buluşturduk. Yoksulluk mücadelesinde başarı sağlayabilmek, kadınların yoksulluğunu ve yoksunluğunu giderebilmek için çok sayıda sosyal projeyi başarıyla yürüttük. Türkiye'nin her alanda kaydettiği ilerleme ve kalkınma gelecek adına umutlarımızı artırıyor. Kadın sorunlarının çözümüne dair gayretlerimizi daha çok güçlendiriyor." TÜRKİYE'DE BİR ZORU BAŞARDIK
Türkiye'de bir zoru başardıklarını dile getiren Erdoğan, "Biz halkı Müslüman bir ülke olarak, demokrasinin, değişimin, modernleşmenin elbette mümkün olduğunu, olabileceğini gösterdik. Müslüman ülkelere yakıştırılan birçok etiketin ne kadar haksız olduğunu, ne kadar yersiz olduğunu, ne kadar yanlış olduğunu ispat ettik. Yerel ile evrenselin, inanç ile değişimin, tarih ile geleceğin pekala bir arada bulunabileceğini, pekala kucaklaşabileceğini tüm dünyanın tanımasını, anlamasını ve bilmesini sağladık" diye konuştu.
Emine Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kendimizden, inançlarımızdan taviz vermedik, tarihi reddetmedik, kültürümüze, medeniyetimize, bizi biz eden vasıflarımıza sırtımızı asla dönmedik. Tarihten ve köklü medeniyetimizden aldığımız ilhamla bugünü yakaladık, yarına baktık ve kendimiz için bir gelecek vizyonu oluşturduk. Bizler yönü Avrupa'ya dönük bir ülkenin kadınlarıyız. Bizler çağdaş ve demokratik kurumları benimsemiş, demokrasiyi özümsemiş bir ülkenin kadınlarıyız. Bizler, yoksulluğu, eğitimsizliği, dışlanmışlığı ve ayrımcılığı reddeden bir toplumun üyeleriyiz. En güzeli de bizler düşüncelerinde samimiyeti olduğu kadar, evrenselliği de yakalamış kadınlarız.
Kendimiz için ne istiyorsak aynısını tüm dünya kadınları için de istiyoruz. Eğitimin, şehirli, zengin, modern kadınların değil, tüm kadınların hakkı olduğuna inanıyoruz. Eşitliğin, demokratik ve gelişmiş ülkelerdeki kadınların değil, tüm dünya kadınlarının hakkı olduğuna inanıyoruz. Hiç kimse bize farklı etiketler yapıştırmasın, hiç kimse bizi farklı şekilde yaftalamasın, hiç kimse bizim samimiyetimizi sorgulamasın. Pakistan'ın kadınları diyorsak insanlık adına diyoruz. Irak'ın kadınları diyorsak vicdan adına diyoruz. Filistin'in kadınlarına dikkat çekiyorsak insanlık onuru adına, adalet adına, barış adına diyoruz. Kadının bir meta olmasına nasıl karşı çıkıyorsak kadınlık onurunun ayaklar altına alınmasına da aynı samimiyetle karşı çıkıyoruz. Eşitlik, hak, hukuk, adalet dediğimiz kadar, ölümler son bulsun, çocuklar da, kadınlar da ölmesin öldürülmesin diyorsak asla umutsuz değilim."