Yeniden yapılandırma ile ilgili bir soruyu yanıtlayan Babacan, yapılandırmanın, kamu sektörü ile şahıslar ve şirketler arasındaki alacakları ilgilendirdiğini söyledi.
Babacan, kredi kartlarının bu tasarıda olmayacağını belirterek, kredi kartları ile ilgili bir yasanın geçen yıl çıktığını anımsattı. Ali Babacan, "Bankalar kendi aralarında ortak bir zemin yakalayamadığı için o yasal düzenleme yapılmıştı. Bankalar, yasal düzenlemenin süresi bittikten sonra dahi onu aynen uygulamaya devam ettiler. Şu anda bankaların benzer bir uygulama yapmasının önünde hiç bir engel yok" dedi.
Ali Babacan, taslak üzerindeki çalışmaların devam ettiğini ve en geç hafta başında Meclis'e sevketmeyi planladıklarını söyleyerek, taslağın kapsamının genişlediğini, yeni konuların da gündeme geldiğini bildirdi.
Sicil affı ile ilgili daha önce 2 defa düzenleme yaptıklarını ifade eden Babacan, şunları söyledi:
"Sicil affının özü nedir? Merkez Bankasına, 'kayıtları sil' diyoruz. Ama bu konuşulmaya başlandığı anda bankalar o bilgileri alıyor ve kendi bilgisayarlarına indiriyor. Banka kredi verip vermeme konusunda serbest, 'zorla kredi ver' diyemeyiz. Vatandaş, zannediyor ki 'sicil affı geldi, ben gidip rahat kredi çekeceğim.' Bankaya gidiyor. Banka bakıyor, Merkez Bankasında silinmiş ama banka bilgisayarında duruyor. Dolayısıyla sicil affının pratikte çok karşılığı yok. Biz bunu yaparız ama sonuçta hiç bir şey değişmez. Sicil affı şu andaki taslakta yok. 'TBMM adım atıyor fakat işe yaramıyor' gibi bir durum ortaya çıkıyor. Vatandaşlar arasında böyle bir görüntü oluyor, o da çok hoş olmuyor. Biz pratik karşılığı olan adımları atmakta fayda görüyoruz.
Yeniden yapılandırmadaki amaç, 2009 krizinde zor duruma düşen vatandaşları, kuruluşları bir miktar rahatlatmak. Bunun yanında art niyetli olmuş, imkanı olduğu halde ödememiş... Bunu ayırt etmemiz çok çok zor. 50-100-120 milyar TL gibi rakamlar duyuyorum. Ancak bizim açıkladığımız resmi bir rakam yok. Çünkü, bu kapsama bağlı. Bunların ne kadarı tahsil edilebilecek, ne kadarı peşin olacak, ne kadarı 3 yıla kadar taksit olacak? Biz tahsilat yapıldığı zaman, (biz bu ay, şu kadar tahsilat yaptık diyeceğiz.)"
SÜRPRİZ OLACAKSA DA OLUMLU YÖNDE OLSUN
Büyümenin bu yıl Türkiye'de beklenenin üzerinde olduğunu ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''OECD yılda iki defa tahmin yapıyor. OECD'nin 2009 yılı güz tahmini, OECD bölgesinde -3,5. 2010 için de 'bunu 1,9 olarak bekliyoruz' diyor. Arkasından 2010 yılının baharında, 2009'un gerçekleşme rakamını 2,7 olarak revize ediyor, 2010'u ise 2,8 olarak belirliyor. Geçtiğimiz dönem tahmin yapmanın zor olduğu bir dönemdi. Çünkü beklenmeyen olaylar oldu.
Biz büyüme rakamlarında hep ihtiyatlı oluyoruz. Çünkü, büyüme ne de olsa bir tahmin çalışmasıdır. Biz hem kendi tahminlerimizi yaparız, hem de uluslararası kuruluşların tahminlerine bakarız. Bunu yaparken de ihtiyatlı davranıyoruz. Çünkü, artık Türkiye'nin olumsuz sürprizlere yeri yok. Sürpriz olacaksa da olumlu yönde olsun. Büyümeyi ne kadar yüksek tahmin yazarsanız, bütçede de o kadar daha riskli bir tutum almanız gerekecek. Dolayısıyla büyümede ihtiyatlı olmak, bütçede ihtiyatlı olmayı da beraberinde getiriyor. Biz işimizi sağlama bağlayalım, sürpriz olacaksa Türkiye güzel sürprizlerle karşı karşıya kalsın istiyoruz.''
Bankacılık sektöründeki yabancı payı hakkında bilgi veren Babacan, kontrolün uluslararası sermayeli bankalarda olduğu yerli bankaların toplam aktif tutarının bankacılık sektöründeki payının yüzde 15,1 olduğunu bildirdi.
Halka açık bankaların da olduğunu belirten Babacan, ''Türk ortakların hakim olduğu ancak halka açık ya da azınlık hissesi olan bankaları da dikkate aldığımız zaman, o tür bankalarda ise yüzde 25'lik bir yabancı görüyoruz. Toplamda 40,6'lık bir oran görüyoruz. Bizim bankacılık sektöründe, uluslararası sermaye konusunda kısıtlamamız, ayırımımız yok'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Türk lirası cinsinden neden borçlanıldığı'' sorusunu yanıtlarken, bunun tamamen, Hazine'deki 'orta ofis' denilen birimin yaptığı, risk getiri analizi sonucunda ortaya çıkan stratejiler olduğunu söyledi. Babacan, ''Vergi gelirleri içerisinde TL'nin çok büyük ağırlığı var ise, o zaman borcumuzun da TL cinsinden olması, ileriye doğru daha emniyetli bir duruştur'' diye konuştu.
Türkiye'de gelir dağılımında adaletsizlik olup olmadığını anlamak için, bunun uluslararası kuruluşlarla karşılaştırılması gerektiğine işaret eden Babacan, şöyle konuştu:
''Günlük geliri 1,25 doların ya da 2 doların altındaki nüfus, toplam nüfusun kaçta kaçı? Buna bakmak lazım. Meksika'da 1,25 doların altındaki nüfus yüzde 1,8; 2 doların altındaki nüfus yüzde 3,3. Türkiye'de ise 1,25 doların altında nüfus yok, 2 doların altındaki nüfus yüzde 0,47. Hindistan'da nüfusun yüzde 10,8'i 1,25 doların altında, yüzde 30'u 2 doların altında. Çin'de emeklilik sistemi yok. O yüzden orada insanlar sağlığı yerindeyken çalışıp kenarda ne biriktiriyorsa, çalışamadığı zaman o parayı kullanıyor. Sağlık sigortası diye bir kavram da yok.''
Ali Babacan, Türkiye'nin IMF'ye taksit ödemesinin 2012 yılının mayıs ayında yapılacakken, IMF'in yaptığı bir yıl öteleme sonucunda 2013 yılının mayıs ayında ödeneceğini belirterek, ''Ödeyeceğimiz rakam 562 milyon SDR, o da 1 milyar doların altında bir rakam'' dedi.