Erdoğan, AK Parti Gençlik Kollarınca parti genel merkezinde düzenlenen ''Vefatının 74. Yılında Mehmet Akif Ersoy'u Anma Programı''na katıldı. Programda konuşan Erdoğan, Mehmet Akif'i hürmetle, minnetle andığını, millet olarak bir kez daha şükran sunduklarını belirtti. ''BİR HİLAL UĞRUNA YA RAB...'' Mehmet Akif Ersoy'un, işgale karşı çıktığı kadar yoksulluğa karşı da durduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Asım, bu toprakların, bu geniş coğrafyanın adeta vicdanıdır. Kahramanlığı övdüğü kadar geri kalmışlığı yermiştir. Bilimi yücelttiği kadar hikmeti de yüceltmiş, insan merkezli bir medeniyeti övmüştür. Akif, Çanakkale dediği kadar İstanbul, Ankara, İzmir; Kurtuluş Savaşı dediği kadar Filistin, Medine, Kahire demiştir. Pakistan'ı, Bangladeş'i, Kosova'yı, Arnavutluk'u, Makedonya'yı ve Bosna'yı dilinden düşürmemiştir'' diye konuştu. SAFAHAT'I YASTIK ALTI KİTABI YAPIN Gençlere, Akif'in ''Safahat'' adlı eserini ''yastık altı kitabı'' yapmalarını tavsiye eden Başbakan Erdoğan, ''Eğer biz bugün Pakistan diyorsak, Banladeş, Somali, Haiti, Şili diyorsak Mehmet Akif'ten aldığımız ilhamla diyoruz. Biz eğer bugün Kabil diyorsak, Bağdat diyorsak, Beyrut diyorsak Akif'ten aldığımız ruhla diyoruz. Biz ülkemizde de bölgemizde de tüm dünyada da kardeşlik, dayanışma, paylaşma diyorsak Akif'le gönlümüzü zenginleştirdiğimiz için diyoruz. Biz bugün Filistin diye, Gazze diye, Kudüs diye sesimizi yükseltiyorsak Akif'e kulak verdiğimiz için, onun cesaretini miras devraldığımız için sesimizi yükseltiyoruz'' diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Birileri tahriklerle, kışkırtmalarla, yara açmak için konuşabilir ama siz daima birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi derinleştirmelisiniz. Birileri marjinal düşünebilir, önyargılarının mahkumu olabilir ama siz daima meşruiyet çizgisinden ayrılmamak ve istikamet üzre olmak durumundasınız çünkü siz, emrolunduğunuz gibi dosdoğru olmalısınız. AK gençliğin eli taş, molotof kokteyli, kasatura, döner bıçağı veyahut da yumurta sallayan el değil; sizin elleriniz kalem tutar, sizin elleriniz bilgisayarın tuşlarında dolaşır, AK gençlik budur. Siz, 'müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar' anlayışıyla hareket eden bir gençliksiniz. Yani siz fikirlerle, düşünceleri tokuşturtarak, onları yarıştırarak bir yere ulaşılabileceğini bilen bir gençliksiniz. Biz bu ülkenin, bu vatanın bütün renklerine, bütün desenlerine birlik ve kardeşlik esasıyla bakıyoruz.'' BU MİRASA, GÖZÜMÜZ GİBİ SAHİP ÇIKACAĞIZ Doğu'nun, Güneydoğu'nun makus talihini tersine çevirdiklerini söyleyen Erdoğan, kimseyi kendileri gibi düşünmeye, kendileri gibi yaşamaya değil meşruiyet çizgisinde olmaya çağırdıklarını ve dayatmalardan yana olmadıklarını ifade etti.
''Ne mutlu bizlere ki ne mutlu sizlere ki Mehmet Akif gibi pak bir ruhu, temiz bir vicdanı yad etmek için onun yüksek ideallerini, davasını, aşkını, heyecanını paylaşmak için bugün buradasınız. Merhum Akif'i hakkıyla anmak, ona minnet borcunu ödemeyi gerektirir. Mehmet Akif'e minnet borcunu ise onu okuyarak, anlayarak, onu hissederek ancak ödeyebiliriz. Onu hakkıyla anmak ve ona layık olmak, Akif'i düşünceleriyle, dünya görüşüyle güç karşısındaki asil duruşuyla tanımayı gerektirir'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Çanakkale şehitlerimizin ruhu da bizi millet kılan, büyük saldırılar, büyük depremler karşısında ayakta tutan mana da Akif'in Safahat'ındadır, Akif'in destanındadır. Onun idealindeki genç, Asım'dır; Asım, adaleti, hakkaniyeti, vicdanı, merhameti, kesinlikle bu özellikleri temsil eder. O, hayali bir kimlik, yaşanmamış bir roman ya da film kahramanı değildir. Keza, Asım ve Asım'ın temsil ettiği değerler sistemi hiçbir zaman tarihte kalmış, efsaneleşmiş, mitolojik bir kavram da değildir. Asım dün, yani düveli muazzamanın topuyla tankıyla geldiği dün Mehmet Akif'ti, bugün ise sizlersiniz. Asım bugün lisede sınıfındadır, üniversite amfisindedir, kütüphanededir, fabrikada işçi, mühendis olarak, hastanede doktor, hemşire olarak alın teri dökmektedir.
Asım askerde Mehmetçiktir, memleketin en ücra köşelerinin okullarında öğretmendir. Asım, gücün, zulmün, zorbalığın karşısında asla boyun eğmeyendir. O, hakikati eğip bükmeyendir. O, şartlar ne olursa olsun, hakkı tutup kaldırandır. Kavgadan değil barıştan, çatışmadan değil kardeşlikten, bencillikten yana değil adalet ile üretip adalet ile paylaşmaktan yana taraf olandır. Mehmet Akif'in idealindeki Asım'ın işi gönüler kırmak, öfkeyi beslemek, kin gütmek değil, kırık gönülleri kazanmaktır, yaraları sarmaktır.''
Başbakan Erdoğan, Akif'in hayatının ''gözyaşı'' olduğunu, onun sadece parçalanan Osmanlı için değil, bütün mazlumlar ve mağdurlar için gözyaşı döktüğünü, hepsinin sızısını yüreğinde hissettiğini belirtti. Erdoğan, Hicaz çöllerinde vatan görevi yaparken kalbinin her an Çanakkale ile birlikte attığını, zafer muştusunu alıncaya kadar çölün kızgın kumlarını gözyaşlarıyla suladığını, telgrafla zafer müjdesini aldığında da Rab'bine yalvardığını ve sevinç gözyaşları döktüğünü anlattı.
Bir şiir sohbetinde Mısır'ın ünlü şairi İbrahim Sabri'ye, Türkiye'nin en büyük şairinin kim olduğunun sorulduğunu, İbrahim Sabri'nin de Çanakkale şiirini okumaya başladığını anlatan Erdoğan, Sabri'nin ''Şüheda gövdesi bir baksana, dağlar, taşlar.. O rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar. Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor'' dizelerini okuduktan sonra, ''Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor'' mısrasını dünya şairlerinin biraraya gelseler söyleyemeyeceklerini dile getirdiğini anlattı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Akif, kalemiyle yazmaktan ziyade gönlüyle, kalbiyle yazan bir şairdir. Mehmet Akif, sadece İstiklal Marşımızın şairi, sadece milli şairimiz değildir. Mehmet Akif sadece Çanakkale'nin de şairi değildir. Akif, bir şair olmanın çok çok ötesinde bir mütefekkir, bir münevver, bir gönül insanıdır. Her an dudaklarımızdan dökülen İstiklal Marşı esasen bir milletin serencamı, bir ülkenin topyekün felsefesidir. Akif'in tüm şiirleri ve fikirleri bizi biz eden, bize ışık tutan, bizim yolumuzu aydınlatan birer meşaledir.''
Akif'in Asım, tanımladığı ''Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım / Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam / Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale / Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale... Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum? / Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim / Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu / İrticaın şu sizin lehçede manası bu mu?'' şiirini okuyan Başbakan Erdoğan, gençlere şöyle seslendi:
''İşte onun için tüm gençlerin, özellikle de siz AK gençliğin, Akif'i okumasını, anlamasını, idrak etmesini özellikle istiyor ve arzuluyorum. Akif'teki insan sevgisini, millet sevgisini, vatan sevgisini, ondaki dürüstlüğü, ondaki ahde vefayı, ondaki söz verip sözünü yerine getirmeyi özellikle kalbinize indirmenizi, Akif'teki o mücadele ruhunu, kahramanlığı ve cesareti özümsemenizi sizlerden özellikle rica ediyorum.''
DAHA İYİSİ YAPACAĞIZ
Toplumun tüm taleplerine, ihtiyaçlarına karşı duyarlı olduklarını, daima da böyle olacaklarını ifade eden Erdoğan, 8 yıllık iktidarlarında derdi, yarası, sorunu olan hiçkimsenin meselesine duyarsız kalmamaya gayret ettiklerini dile getirdi. Erdoğan, ''Eksiklerimiz yok mu, vardır ama başta gençlik olmak üzere, eğitim olmak üzere elimizden geleni bu noktada yaptık, yapıyoruz ve daha iyisini de yapacağız'' dedi.
Mehmet Akif Ersoy'un, İstiklal Marşı'na ilişkin tartışmaların yapıldığı bir dönemde, ''O şiir bir daha yazılmaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için, o günleri görmek, yaşamak lazım. O şiir artık benim değil, milletin malıdır. Benim millete en kıymetli hediyem budur. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın'' sözlerini söylediğini anımsatan Erdoğan, ''Bu mirasa gözümüz gibi sahip çıkacağız. O destana, o büyük zafere, o büyük zaferin ardından kurulan cumhuriyete daima sahip çıkacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu yarışmayı yaptırıp, neticesini ortaya koyduğu zaman, ilan ettiği zaman, Meclis defalarca, hepsi hüngür hüngür ağlayarak, bunu dinlemişlerdi. Neden? Çünkü bu sanal değildi. Bu gönülden gelerek, yaşanarak yazılmıştı. Onun için bir daha yazılmaz. İşin gerçeği bu. Ruhun şad olsun Mehmet Akif, Allah rahmet eylesin'' dedi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını, İstiklal Marşının son kıtasını okuyarak tamamladı.