Erdoğan: Koç Gibi Yerli Otomobiller Üretelim

20 Ocak 2011 Perşembe  12:14

Başbakan Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 41. Genel Kurulu'nun gerçekleştirildiği Ceylan Intercontinental Oteli'ne gelişinde Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç tarafından karşılandı. 

''YUMURTALI'' EYLEMLER

TÜSİAD'ın CEO'lara yönelik anketinde, son dönemde şahit olunan ''yumurtalı'' eylemlerin gençlerin ifade özgürlüğünü yansıtıp yansıtmadığının da sorulduğunu anlatan Erdoğan, ''Buna da 'hayır yansıtmıyor' diyenler yüzde 73 ve 'evet yansıtıyor' diyenler yüzde 27. Elbette, CEO'larla yapılan bu anket, bir Türkiye manzarası çizmekten son derece uzaktır, ancak iş dünyasının nabzını tutmak noktasında da tam tersine çok manidar olduğunu düşünüyorum'' şeklinde konuştu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın dün üniversiteli gençlerle bir toplantı yaptığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu toplantıya üniversitelerin gençlik konseyi başkanları katıldı ama dışarıda da 40-50 kişilik grup gösteri yaptı. Rektörlerle yaptığımız toplantılarda dışarıda yapılan gösteriler gibi. YÖK Başkanı kimlerle görüşüyor, üniversitelerden, okullardan seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor. Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda Marksist, Leninist idelojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır. Takdirini size bırakıyorum.''

YERLİ OTOMOBİL TALEBİ

Başbakan Erdoğan, otomobil satışlarında tüm zamanların rekorunun elde edildiğini anımsatarak, 2002 yılında 91 bin adet otomobil satılırken, 2004 yılında satışın rekor seviyeye ulaştığını ve 451 bin olduğunu belirtti. 
Erdoğan, 2010 yılında ise bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye'de yarım milyonun üzerinde, 510 bin adet otomobil satışı gerçekleştiğini belirterek şöyle konuştu: 
''Ekonomideki canlanmaya ilişkin önemli bir gösterge de krediler... Bazıları diyor 'Ne oluyor?' İçeriye bak, ihracata bak... Hepsinde otomobil satışında ciddi bir artış var. Geçen akşam Sayın Koç'a dedim, 'Artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz.' Bunu sunalım, başaralım. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Şu anda otomotiv sektörü içinde olan babalar burada... Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Nasıl arzu ederseniz. Artık yapalım. Türkiye'ye ve Türk'e bu yakışır. Bunu yapmamız lazım. Kredilere bakıyoruz. 2010 yılında, mevduat bankalarının verdiği toplam kredi miktarı yine tüm zamanların rekorunu kırarak, 421 milyar liraya ulaştı. 2009 yılında bu miktar 293 milyar liraydı. 2002'de ise 32 milyar lira. Bakınız nereden nereye geldik. Bu krediler içinde ticari krediler de 2002'de 22 milyar, 2009'da 146 milyar iken, 2010 yılında 224 milyar lira oldu.''

EMPOZE ETMEK BASKIDIR

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan ifadeleri şunlar:
Bizim, şahsi olarak bazı meseleler karşısındaki tavrımız, duruşumuz, bakışımız nettir. Ama biz şunu söylüyoruz; Şahsi yaklaşımları, kişisel anlayışları, toplumun tümüne empoze etmek, baskıdır, zulümdür, haksızlıktır. Ben, kendi iç dünyamda, kendi ailem içinde, alkole karşı bir tavır belirlemiş olabilirim. Benim arkadaşlarım, bizim partimiz, kendi kişisel dünyalarında olaya farklı bakıyor olabilir. Ama, bu muhafazakar kimliğimizin yanında, biz demokratız ve kişisel yargılarımızı topluma empoze etmemek noktasında son derece hassas bir duruş sergiledik, sergiliyoruz. Hiç kimse bunları birbirine karıştırmasın. Biz, özgürlüklerin, başkasının özgürlük alanı sınırlarında durması gerektiğini biliyoruz.

DANIŞTAY'IN ALES KARARI

Danıştay, ALES sınavıyla ilgili biliyorsunuz bir karar aldı. ALES Sınav Kılavuzu'nda öğrencilerin kılık kıyafetine ilişkin yasaklama, kısıtlama olmadığı için yürütmeyi durdurdu. Karar son derece keyfi bir karar. Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar. Alınan bu karar, aynı zamanda kanunsuzdur.

ZAMAN AŞIMI ANLAYIŞI YARGININ İFLASIDIR

Yani biz kalkıp da bu ülkede zaman aşımından istifade ile işi yırtan, kurtaran, bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Zaman aşımı anlayışı yargının iflasıdır. Ne demek zaman aşımı? Alırsın öncelikler sırasına, zaman aşımı mı yaklaşıyor, önce onu bitirirsin karara bağlarsın. Ondan sonra da hem mağdur olanı bu noktada rahatlatırsın, hem de kendin (ben bu işi başardım) dersin. (Zaman aşımına girmiştir) deyip kararı vermek suretiyle kendini kurtaramazsın. Yargı burada tarihi bir vebalin altındadır. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ve zaman aşımı anlayışını da ben doğrusu kabullenemiyorum. Böyle birşey olamaz.
(İktidar yargıyı siyasallaştırıyor) diye itiraz edenler, aslında yargıdaki siyasallaşmanın, kapalı devrenin devamını isteyenlerdir. Biz istiyoruz ki, yargı, milletin yargısı olsun.

 



Sayfa Adresi: http://byturco.com/haber/Erdogan-Koc-Gibi-Yerli-Otomobiller-Uretelim/351174