Görmez, Bilkent Otel'de medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya gelerek, sorularını yanıtladı. Alevi çalıştaylarının Devlet Bakanlığı nezdinde yürütüldüğünü anımsatan Görmez, şöyle devam etti. İLAHİYATÇI IRK TEMELİNDE YAKLAŞAMAZ Güneydoğu'da özellikle Hizbullah ve PKK'nın camiler üzerindeki baskısı olduğu konusunu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Görmez, ''Dünyanın hiçbir yerinde özellikle din hizmetleri yürüten insanlara yönelik tehditkar konuşmak o hizmetlere yanlış bir takım alternatifler hazırlamak kabul edilebilir değildir'' dedi. HOCALARIN DİLİ ESKİDİ Bir gazetecinin ''Son günlerde dile getirilen 'Din dilinin yenilenmesinden' kastın ne olduğunu'' sorması üzerine Görmez, şunları söyledi: ''Diyanet'te kadının konumu ne olacak?'' sorusuna Görmez, Diyanet olarak hizmet kusurları arasında en mühiminin kadınlara yönelik hizmetler olduğu yanıtını verdi. Bir başka gazetecinin, günümüzde merkezi ezan sistemi nedeniyle minarelerin kullanılmadığını belirterek, cami mimarisi içerisinde minarelerin yapılmaması gerektiği konusunda ne düşündüğünü sorması üzerine Görmez, minarelerin sadece müezzinlerin ezan okumak için yapılmadığını, minarelerin Allah'ın tevhidi, varlığı ve birliğinin simgesi olarak kabul edildiği için devam etmesi gerektiğini vurguladı.
Görmez, bir süredir Arap coğrafyasını derinden etkileyen gelişmeler yaşandığı, Avrupa'da da ''Bu gelişmelerle din devletine doğru mu yöneliniyor'' şeklinde algılar bulunduğu konusundaki değerlendirmesinin sorulması üzerine, dünyanın islam diniyle ilgili bir önyargısı ve açmazı olduğunu söyledi. Görmez, ''Bir konuyu değerlendirirken eğer konunun uzaktan yakından dini bir boyutu varsa, siyasi, sosyal, kültürel, iktisadi, ekonomik, tarihi bütün sebepleri bir tarafa bırakarak sadece din ile ilişkilendirerek konuyu değerlendirmek batı dünyasının da içine düştüğü bir handikaptır. Dolayısıyla bu sözü edilen dünyada (coğrafyada) yaşanan hadiselerin din boyutu en azdır. Buralarda yaşanan hadiselerin, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik boyutları din boyutunun çok çok önündedir'' diye konuştu.
Özellikle Irak'ta, Afganistan'da yaşanan trajedilerin, bu ülkelerde yaşanmamasını temenni ettiklerini kaydeden Görmez, halkların kendi özgür iradeleriyle kendi yönetimlerini belirleme konusundaki taleplerinin en kısa zamanda yerine getirilmesini diledi. Görmez, hiçbir kardeş kavgası yaşanmadan, kardeş kanı dökülmeden bu badirelerin atlatılması için dua ettiklerini ifade etti.
Başka bir gazetecinin Türkiye'nin Arap dünyasını etkilediği, model ve örnek olduğu yönündeki söylemleri değerlendirmesini istemesi üzerine Görmez, söz konusu ülkelerin din hizmetlerini organize eden kurumlarının, Diyanet İşleri Başkanlığıyla kurmak istedikleri yeni ilişkilerin Türkiye'nin söz konusu ülkelerle kurduğu ilişkilerin bir parçası olarak ortaya çıktığını belirtti.
Model ve örnek kelimelerinin birbirinden ayrılması gerektiğini dile getiren Görmez, özellikle modelden çok örnek olmak üzerinde durduklarını söyledi. Görmez, ''Biz iyiliklerle, iyi işlerle, iyi düşüncelerle sadece örnek olmayı düşünürüz'' dedi.
ALEVİ ÇALIŞTAYI
''Alevi vatandaşların bir takım hassasiyetleri gereği Diyanet İşleri Başkanlığı bunun içinde yer almamıştır. Dolayısıyla elbette çalıştayın nasıl neticeleneceği konusunda biz de bir beklenti içerisindeyiz. Çünkü belki bunun yanında bizim de yapacaklarımız var. Çalıştayın iki neticesini çok önemli buluyorum; birincisi Madımak'ın bir öfke mekanı olmaktan çıkarılması, ikincisi de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi içerisine Alevilik öğretisiyle ilgili temel bilgilerin yer almış olması. Bunları çok önemli bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.''
Bir gazetecinin, ''Üniversitelerde başörtüsü serbestisi var. Siyasi irade, bu serbestiyi ortaöğretim ve kamu kurumlarında yaygınlaştırıp yaygınlaştırılmaması konusunda görüş isterse, sizin görüşünüz ne olur?'' şeklindeki sorusuna Görmez, şu yanıtı verdi:
'' (Diyanet İşleri Başkanı) Başkan, bu konuda kendisi karar vermiyor. Din İşleri Yüksek Kurulumuzun vardığı ortak kararı bildirir. Bilgi sormak çağdaş dünyada herhalde yadsınacak bir şey değildir. Her kuruma, her müesseseye, her bilim adamına, her sivil toplum örgütüne her konuda sorular sormak, onların müktesebatı içerisindeki bilgileri değerlendirmek son derece önemlidir. Din İşleri Yüksek Kurulumuzun daha önce aldığı bu kararı, elbette bizim hepimizin ortak kararıdır. Onun dışında herhangi bir görüşümüz söz konusu değil. Artık semboller üzerinden tartışmalar ve gerginlikler üretmek gerçekten çağdaş Türkiye'ye, çağdaş dünyaya yakışmıyor. Hem inanç özgürlüğü, hem bireysel özgürlükler bağlamında, hem dinin sahih öğretileri çerçevesinde konuyu ele almak, sonuçlandırmak gerektiğini ifade etmek istiyorum.''
''Güneydoğu'da Kürtçe vaazların serbest bırakılması ya da destek sağlanmasıyla ilgili olarak Diyanet'in bir çalışması olacak mı?'' sorusuna Görmez, ''Kur'an'ın, ilahi vahyin Kürtçe'ye, Zazaca'ya, Boşnakça'ya, Arnavutça'ya çevrilmesine bizim açımızdan bakıldığında -biz ilahi vahyin mesajlarının her dile ve her lehçeye çevrilmesi ve herkesin en rahat anlayabildiği anadilinde o rahmet mesajlarıyla iletişime geçmesi esastır-. Hiçbir Diyanet İşleri Başkanlığı görevlisi, hiçbir ilahiyatçı böyle bir konuya etnik temelde, ırk temelinde yaklaşamaz. Sadece ilahi vahyin gerçekliği ve onun rahmet mesajlarının her dile, her lehçeye çevrilmesini esas alır ve ona hiçbir zaman bigane kalamaz. Bunun tartışılması dahi doğru değildir. Bu konuda zaten daha önce yapılmış çalışmalar var'' yanıtını verdi.
''Biz hocaların dili eskidi. Biz bugünün kuşaklarına hitap etmekte, kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Dinin kendi kavramları değişmez ama dini anlatmak konumunda olan insanların dillerini değiştirmeleri gerekir. Biz bugün Diyanet'in ilk 2 yayını olan Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsiriyle, Babanzade Ahmet Naim Efendi'nin hadis kitabını, bırakın genç kuşaklara, din görevlilerine dahi sadeleştirerek anlatmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla burada eskiyen bizim dilimizdir. Dinin kendi kavramları değil. Onlar sabittir. Ancak bizim kendi dilimizi değiştirmemiz gerekiyor. Aydınlatma sadece anlatma ile olmaz, anlaşılabilir olmak gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanı olarak Türkiye'de herkese şunu ifade etmek isterim; endişeye mahal yok. İsterim ki bu topraklarda, bu ülkede ne endişeli modernler olsun, ne endişeli dindarlar olsun. Hiç kimse kimseden endişe etmesin. Bizim bütün çabamız bu yönde olacaktır.''
KADININ ROLÜ
Geleneklerde camilerde bir 'Sultan Mahfili' bir de 'Hanımlar Mahfili' olmak üzere 2 güzel yer bulunduğunu ancak günümüzde bunların sürdürülemediğini ifade eden Görmez, ''Maalesef yeni camilerimizde buna çok dikkat edebilmiş değiliz'' dedi.
Kadınlara yönelik toplumsal konularda Diyanet'in önemli çalışmalar yaptığını hatırlatan Görmez, 11 ilde il müftü yardımcıları olarak kadınları atadıklarını, 60'ı aşkın ilde de aile büroları kurduklarını anlattı. Yeni yapı oluştururken özellikle 2 bölümde ilk kez kadın daire başkanları olduğunu bildiren Görmez, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünde Kadın-Aile ve Rehberlik Daire Başkanlığına ve Din Eğitimi Genel Müdürlüğü bünyesindeki Yaygın Eğitim Daire Başkanlığına da bir kadın atandığını kaydetti.
TRAFİK DURDURULURSA
Trafik seslerinin durdurulmasının mümkün olması halinde eksiden olduğu gibi imamların da ezan okuyabileceğini ifade eden Görmez, ancak gürültü dünyasında ezan sesinin en azından o gürültüye karışacak bir rahmet sesi olarak devam etmesini istediklerini söyledi.