Bağış, İstanbul Ortaköy'deki Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS) Ofisi'nde, Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) Genel Başkanı Turgay Avcı'yı kabul etti.
İkili görüşme öncesi basına bilgi veren Bağış, daha önce Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı da yapan Turgay Avcı'nın, KKTC'nin Avrupa'ya açılmasında önemli bir çaba sarf ettiğini söyledi.
Egemen Bağış, Avcı ile birlikte uzun yıllar milli dava için çalışma imkanları olduğunu, Türkiye'yi ziyareti sırasında kedisiyle de görüşmek istediğini ve bunu da memnuniyetle kabul ettiğini söyledi.
Avcı'nın, Türkiye ile KKTC arasında dostane ilişkinin her zaman gelişmesine yönelik bir tavır içinde olduğunu vurgulayan Bağış, bu konudaki fikirlerini çok açık bir şekilde ortaya koyan Avcı'ya teşekkürü bir borç bildiğini kaydetti.
''DEĞİRMENİN DARISI BİTİNCE KENDİ TAŞINI ÖĞÜTÜR''
Bakan Bağış, son günlerde KKTC'deki bazı çevrelerin birtakım çabalar içerisine girdiğini belirterek, şunları kaydetti:
''Anadolu'da güzel bir söz vardır, 'Değirmenin darısı bitince, kendi taşını öğütür' diye. Kıbrıs üzerinden Türkiye'nin iç siyasetine müdahalede bulunmak isteyenler, Kıbrıs üzerinden Türkiye'de birtakım kargaşa yaratmak isteyenler her zaman olduğu gibi hüsrana uğrayacaktır. 2002'den bu yana, sayın Başbakan'ımızın sürdürdüğü politika 'kazan kazan' formülüne dayanan akılcı bir politikadır. Bu başarılı politika, KKTC'de bir çakıl taşı bile kaybetmeden, bütün dünyanın KKTC'ye bakışını, yani olumsuz bakışını değiştirmiştir. Böyle bir politikaya mensup olmaktan gurur duyuyorum. Gerçekten, eskiden Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün nedeni olarak KKTC gösterilirken, artık bütün dünya çözümü engelleyen tarafın Kıbrıslı Rumlar olduğunu kabul etmektedir. Bu kolay olmamıştır. Bunun arkasında Türkiye'nin çok ciddi özverileri olmuştur. Bunun arkasında, Başbakan'ımızın çok zekice stratejileri olmuştur. Gerek Annan Planı'nın öncesinde, gerekse sonrasında ortaya koyduğumuz kararlılık ve barışçıl tutum, dünyaya KKTC'nin ve Türkiye'nin çözümden yana birlikte yaşamaktan yana tutumunu çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Rahmetli Aziz Nesin'in bir sözü vardır: 'İnsanlar kendine verenden çok, kendinden verdiğine düşkündür' diye. Hepimiz annemize babamıza düşkünüzdür, ama anne ve babalar evlatlarına daha düşkündür. Herkes yavrusunun başarılı olmasını ister. Nasıl ki bir anne evladı hatalar bile yapsa, onun sıkıntı yaşamasını kabullenemezse, Türkiye açısından KKTC de böyledir. Bu ilişkiyi bozmaya kimsenin gücü yetmez, kimsenin haddi de değildir. Kıbrıs'la Türkiye arasına nifak tohumları ekmek isteyenlerin çabaları hiçbir zaman sonuç vermeyecektir.''
Egemen Bağış, KKTC'deki bazı çevrelerin Rumlarla işbirliği yaparak, nifak tohumları sokma çabası içerisine girenlerin yaptıklarının yanlışlığını anlayacaklarını belirterek, KKTC'deki Türk askerinin oradaki Türklerin hayatını korumak için görev yaptığını, yine KKTC'deki yatırımların oradaki istihdamı artırmak için yapıldığını kaydetti.
Bağış, konuğu Avcı'nın bütün bunların farkında olan ve kıymetini bilen bir politikacı olduğunu ifade ederek, ''Kendisini Türkiye'de ağırlamaktan büyük onur duyuyorum'' dedi.
ÖRP Genel Başkanı Avcı da Egemen Bağış ile çok eskiye dayanan bir dostluğu olduğunu vurgulayarak, Türkiye'de olmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi.
Avcı, KKTC'de yaşanan son gelişmelerden gerçekten rahatsız olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Ana vatan ve yavru vatan ilişkisini ve tarihsel birlikteliği bozmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini, buradan ifade etmek istiyorum. İki ülke arasındaki ilişkiler, sadece iki devlet arasındaki siyasal ve politik ilişkilerle sınırlı değildir. KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler ana vatan ve yavru vatan şeklindedir. Yani Kıbrıs'ta üzüldüğümüzde, ana vatan da üzülüyor. Kıbrıs'ta sevindiğimizde ana vatan da seviniyor. Ana vatanda şehitler olduğunda aynı şekilde ağlıyoruz hep birlikte. Dünya ekonomisindeki pozisyonundan dolayı Türkiye ile gurur duyuyoruz. Hiçbir gücün, azınlık güçlerinin bu tarihsel ilişkileri bozmaya gücü yetmeyecektir. 28 Ocakta miting alanında, tertemiz insanlarımız, gerçekten hükümetin politikalarından mağdur olmuş insanlarımız da vardı. Mitingde bulanan insanlarımızın birçoğu hükümete karşı bir tepki için oradaydı. 28 Ocaktaki mitingde Türk askerine, Türkiye Cumhuriyeti'ne, hem de sayın Başbakan'ımıza karşı açılmış olan pankartları reddediyoruz ve kesinlikle bu pankartların Kıbrıs Türk halkını temsil etmediğini buradan ifade etmek istiyorum.''
Turgay Avcı, muhalefet partisi olarak, mitingden önce bu tür pankartların açılabileceğini bildikleri için uyarıda bulunduklarını ve Türkiye'ye karşı bu tür saldırıların yapılabileceğini, bazı azınlık grupların Rum tarafıyla ilişki içerisinde olduğunu açıkladıklarını ve gerekli uyarıda bulunduklarını söyledi.
Özellikle Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne yaptığı ziyaret sırasında, KKTC'lileri aşağılayan ifadeler kullandığını ve KKTC'ye gelmediğini hatırlatan Avcı, Merkel'in KKTC'deki Türk varlığını reddettiğini ve Merkel'e tek tepki koyan kişinin de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ifade etti.
Avcı, Başbakan Erdoğan'ın, Merkel'in KKTC'li Türklerden özür dilemesi için çağrıda bulunduğunu dile getirerek, bu tavrın kendileri için büyük bir gurur olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan'ın AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri riske atarak, AB'nin büyük devleti olan Almanya'ya karşı Kıbrıs Türklerini koruduğunu belirten Avcı, şunları kaydetti:
''O yüzden 28 Ocak sonrası sayın Başbakan'ın ifadelerinde farklı bir şey aramak yanlıştır. Sayın Başbakan Kıbrıs Türkü'ne her zaman destek vermiştir, kucak açmıştır. Zaten o yüzden de bu üzüntüyü yaşamıştır. Dışişleri Bakanı iken dünyanın birçok yerinde büyükelçilikler ve konsolosluklar açtık. Bütün bunları Başbakan Erdoğan'ın bize verdiği destekle yaptık. Bir örnek vermek istiyorum. Sayın Başbakan'ımız KKTC'nin davet edilmediği bir Türki Devletler Toplantısı'na katılmamıştır. 'KKTC davet edilmediyse biz de orada olamayız' demiştir. Bir başka en önemli örnek ise Kıbrıs'ın en büyük sorunu olan su sorunu için yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırım yaparak, Türkiye'de baraj inşaatını başlatmış olan yine Başbakan'ımızdır. Bütün bunları görmezden gelerek, iki ülke arasındaki ilişkileri bozmak isteyenlere, Rum Yönetimine güç vermek için bazı sendika ağalarının ve Rum yönetiminden beslenen bazı çevrelerin bu ilişkileri bozmasına izin vermeyeceğiz, müsaade etmeyeceğiz. O yüzden sayın Başbakan'ımızın bu çirkin saldırıları ortaya koyanlara tepki göstermesi en doğal hakkıdır. Kıbrıs Türkü'nün de bu tür pankartlara ve bu tür saldırılara izin vermeyeceğini sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.''