Erdoğan, Almanya'nın Düsseldorf kentinde İssdome Salonu'nda düzenlenen ''Düsseldorf Buluşması'' konulu toplantıda Türk vatandaşlarına hitap etti. ''50 yıldır kulağımız sizlerle, gözümüz sizlerle, gönlümüz sizlerle'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: Şair İbrahim Sadri'nin, ''Sirkeci'den tren gider vagon gider, derdim gider, gurbet elde bir başıma varım yoğum alır gider. Sirkeci'den tren gider bir yaldızlı Kur’an gider, Erzurumlu Duran, Ankaralı Burhan gider. Sirkeci'den tren gider, göz yaşımı döker gider'' dizelerini okuyan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Zorunlu olarak buralarda kalan, dönüş için sabırsızlanan, toprağının, vatanının hasretini çeken sanatçı ve yazarlarımızı, Türkiye’nin değişimine Türkiye’de katkı vermeye çağırıyorum. Kapının artık onlar için ardına kadar açık olduğunu hatırlatmak istiyorum '' dedi. ''Biz Ortadoğu’ya bakınca petrol görenlerden değiliz'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: Her canı kutsal bildiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'daki Türk vatandaşlarına, ''Dün, gündemi belirlenen bir Türkiye vardı, bugün gündem belirleyen bir Türkiye var. Hukuksuzluk, korsanlık karşısında sesini yükselten, Gazze'nin çocukları, Bağdat'ın dulları, Kudüs'ün kadınları, Kahire'nin yoksulları, Tunus'un mazlumları, Bingazi'nin mağdurları için göğsünü gere gere haykıran bir Türkiye var. Bugün artık yardım alan bir Türkiye değil, yardım veren bir Türkiye var'' dedi. Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum, Türkiye içinde Osmanlı'dan, Selçuklu'dan beyliklerden bize emanet bırakılan 4 bin vakıf eserine biz sahip çıktık. Onardık, restore ettik ve milletimize yeniden kazandırdık. Onlarla kalmadık, yetinmedik, Moğolistan'a gittik. Türklere ait ilk yazılı eserleri metruk halde terk edilmiş halde bulduk. Hemen kolları sıvadık. Uçakla Moğolistan'da, Karakurum'da tarlaya indik ve oradan 42 kilometrelik bir safari yaptık ilk gittiğimizde ama ikinci gidişimizde Karukurum'dan Göktürk Abideleri'ne orayı asfaltladık.''dedi. Bütün bunların refah düzeyinin nerelere yükseldiğini gösterdiğini ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: Almanya'da yaşayan Türkler'e, ''Ailelerimizden şunu rica ediyorum; entegrasyona evet. Muhakkak Alman toplumuna entegre olacaksınız ama asimilasyona hayır'' diye seslendi. ''ALMAN GAZETELERİ SAPTIRMASIN'' Bunu, Alman medyasının saptırmasına müsaade etmeyeceklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Almanya’daki Türklere, ancak Türk vatandaşlığından çıkmak kaydıyla Alman vatandaşlığı verildiğine işaret eden Erdoğan, şunları söyledi: Yurt dışındaki vatandaşların oy kullanmaları konusunda da açıklamalarda bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:
Başbakan Erdoğan, konuşmasına ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' tezahüratları arasında ''Sizleri Anadolu topraklarından, Trakya topraklarından, gönlümün derinliklerinden getirdiğim en kalbi duygularımla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum'' diyerek başladı.
Bu sabah saat 11.40 sıralarında Hakka yürüyen 54. Hükümetin Başbakanı, Saadet Partisi Genel Başkanı ve ülkenin çok değerli bilim adamı, siyaset adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı bir kez daha şükranla, saygıyla rahmetle yad ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bugün bir kez daha sizlerle hasret gidermeye geldik. Bakan arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım hep birlikte sizlerle kucaklaşmaya geldik. Bugün bir kez daha, sizlerle dertleşmeye, sizlerle hasbihal etmeye, halinizi, hatırınızı sormaya geldik. Gelirken de sizlere, Türkiye'deki kardeşlerinizin, dostlarınızın, akrabalarınızın, 74 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının selamlarını getirdim.
Birileri çıkıp sizlere gurbetçi diyebilir. Birileri çıkıp sizlere yabancı diyebilir. Birileri sizlere Alamancı diyebilir. Sizler, emeğinizi, sizler alın terinizi ekmeğinize katık ettiniz. Sizler, en meşakkatli yollardan 50 yıl öne yürüdünüz, en zor şartlarda çalıştınız ve bugünlere geldiniz. Şundan emin olunuz ki sizler, kazandıklarınızı ananızın ak sütü gibi kendinize, ailelerinize, çoluk çocuğunuza helal ettiniz. Size kim ne derse desin, siz benim vatandaşlarımsınız, siz benim arkadaşlarımsınız, siz benim öz be öz kardeşlerimsiniz.''
"GÖZÜMÜZ GÖNLÜMÜZ SİZLERLE''
''50 yıldır yaşadığınız her acıyı, her hüznü 74 milyon yüreğimizde hissettik. 50 yıldır sizin sevinciniz, sevincimiz oldu; neşeniz, neşemiz oldu; sizin düğününüz bizim düğünümüz oldu. Siz burada ne kadar mutlu, ne kadar huzurluysanız, biz Türkiye'de o kadar mutlu, o kadar huzurlu olduk. Siz ne zaman dertlendiyseniz, biz o kadar dertlendik. Sizin kaygınızı kaygımız, sizin endişenizi endişemiz, sizin coşkunuzu coşkumuz olarak yüreğimizin ta derinlerinde hissettik. Sevgili kardeşlerim umut yolculuğu tam 50 yıl önce, 1961 yılında, Sirkeci Garı'ndan kalkan trenle başladı. Niceleri, 'Su gibi gidin, su gibi gelin' temennisiyle o trenin ardından sular serpti. Sirkeci Garı'ndan kalkan o trenin arkasından niceleri gözyaşlarını akıttı.''
SİRKECİ'DEN TREN GİDER
''Almanya'da sanatçılarımız var, Almanya'da futbolcularımız var, Almanya'da doktorlarımız, mühendislerimiz, iş adamlarımız, yatırımcılarımız var. Almanya'da, hem Türkiye'nin, hem Almanya'nın göğsünü kabartan nice başarılı vatandaşımız, nice başarılı kardeşimiz var. Bugün artık, misafir işçi Türkler değil, yabancı Türkler değil; anadili Türkçe ile birlikte akıcı Almanca konuşan, hem Türkiye hem Almanya vatandaşı Türkler var. Şunu bilmenizi, şundan emin olmanızı istiyorum sevgili kardeşlerim; sizler, asla ve asla yalnız değilsiniz. Sizler kimsesiz değilsiniz. Sizler hem Almanya Federal Cumhuriyeti'nin teminatı altındasınız.''
"KAPIMIZIN AÇIK OLDUĞUNU HATIRLATMAK İSTİYORUM"
Erdoğan Almanya'nın Düsseldorf kentinde Dom Salonu'nda düzenlenen ''Düsseldorf Buluşması''nda Türk vatandaşlarına hitap etti. Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
''Sadece güçlü ekonomi değil, sadece aktif dış politika değil, demokratik standartlarımızla, özgürlüklerle, ülke içinde başlattığımız milli birlik ve kardeşlik projesiyle de Türkiye artık farklı bir ülke. Milletten aldığımız güçle, 8 yıldır çetelere karşı amansız mücadele veriyoruz. Milletimizin bize yüklediği emanetin hakkını veriyor, Türkiye’de demokratik standartları en yükseğe çekiyoruz.
Geçmişte yaşanan baskılar nedeniyle, ifade özgürlüğünde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, Avrupa’ye göç etmek zorunda kalan, Almanya’da yaşamak zorunda kalan sanatçılarımızı, yazarlarımızı da bu vesileyle ülkelerine, Türkiye’ye dönmeye davet ediyorum. Zorunlu olarak buralarda kalan, dönüş için sabırsızlanan, toprağının, vatanının hasretini çeken sanatçı ve yazarlarımızı, Türkiye’nin değişimine Türkiye’de katkı vermeye çağırıyorum. Kapının artık onlar için ardına kadar açık olduğunu hatırlatmak istiyorum.''
''BİZ ORTADOĞU’YA BAKINCA PETROL GÖRENLERDEN DEĞİLİZ''
''Biz Balkanlar’a bakınca rant görenlerden değiliz. Biz Kafkasya’ya, Asya’ya, Afrika’ya, çıkar nazarıyla bakanlardan değiliz. Bizim söylediğimiz sadece şudur: Biz demokrasi diyoruz, biz insan hakları diyoruz, biz adalet diyoruz, hukuk diyoruz, evrensel değerler diyoruz. Bağdat için ne diyorsak, Darfur için de onu diyoruz. Kahire için ne diyorsak, Trablus için de onu diyoruz.
Hiç kimsenin içişlerinde gözümüz yok. Hiç kimsenin iç meselelerine karışmıyoruz. Biz, Yunus Emre’nin diliyle konuşuyor ve diyoruz ki: 'Biz kimseye kin tutmayız, ağyar dahi dosttur bize haktan yana yöneliriz. Başka yollar dardır bize' Evet, biz her insana can gözüyle bakıyoruz.''
''ORTADOĞU’DA, KUZEY AFRİKA’DA, İNSANLARI SOKAĞA DÖKEN...''
''Yunus’un dediği gibi; yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Arnavuduyla, Boşnağıyla, Romanıyla ayrım yok bizde. Hepsini bir, beraber tutuyoruz.
İşte bugünlerde görüyorsunuz. Ortadoğu halklarına karşı nasıl bir çifte standardın uygulandığını sizler de görüyorsunuz. Demokrasi havarilerinin sesi çıkmıyor. İnsan hakları savunucularının sesi çıkmıyor. Evrensel değerler diyenlerin sesi çıkmıyor. Söz konusu Mısır olunca, söz konusu Tunus olunca, söz konusu Libya olunca, bazı ağızları bıçak açmıyor. Peki neden? Onlar demokrasiyi hak etmiyor mu? Onlar, en ileri demokratik standartları hak etmiyor mu? İnsan hakları onları da, o insanları da kapsamıyor mu? Onlar, bu evrenin, evrensel değerlerin dışında mı? Demokrasi belli kesimlerin mi hakkıdır? Batıdaki insanın demokrasiye hakkı vardır da, Doğu’daki insan için demokrasi erken midir? Petrolü olmayan ülkelere demokrasi isteyenler, insan hakkı isteyenler, petrolü olan ülkeler karşısında neden susuyorlar? İşte bu çifte standarttır. İşte bu samimiyetsizliktir. İşte bu, bugün Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, insanları sokağa döken adaletsiz, hukuksuz, çifte standartlı anlayıştır.''
BUGÜN GÜNDEM BELİRLEYEN BİR TÜRKİYE VAR
4 BİN VAKIF ESERİNE BİZ SAHİP ÇIKTIK''
''YOLSUZLUKLARIN OLDUĞU BİR ÜLKEDE BUNLAR OLABİLİR Mİ?''
Zira 8 yıl önce dünya ekonomileri arasında 26. sıradaydık. Şimdi 17. sıradayız. yani 8 yılda 9 basamak yükseldik. Şimdi önümüzdeki 12 yılda da biz 7 basamağı rahat rahat çıkacağız. Çünkü bu millet çıkar. Artık burada, Almanya'da işveren kardeşlerim var. 60 bini aşkın burada işveren kardeşim var. Dün işçi geldiniz ama şimdi işveren oldunuz. Bu bizim mutluluğumuzdur. İsteriz ki tabii güçlü işverenler arasında inşallah sayınız daha da artsın. Bununla da gurur duyacağız, övüneceğiz. Ama azminizden hiçbir şey kaybetmeyin siz bunu başarırsınız. Ben buna inanıyorum. Kardeşlerim artık kendi savaş gemilerimizi yapıyoruz, bunların tasarımlarını Türk mühendislerinin emeğiyle yapıyoruz. Türk mühendisleri artık kendi emeğiyle uzaya göndermek üzere Göktürk uydusunu yapar hale geldi.''
Başbakan Erdoğan, bugün Anadolu'daki, Trakya'daki 74 milyon insanın, Almanya'daki vatandaşların, dünyanın dört bir yanına dağılmış soydaşların, kardeşlerimizin ''Ben Türk'üm, Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıyım'' diyerek iftihar edeceği, pasaportunu gururla göstereceği bir Türkiye bulunduğunu ifade etti.
ENTEGRE OLACAKSINIZ AMA ASİMİLASYONA HAYIR
''Herkesin, kendisine benzesin ya da benzemesin, başkasının hakkına, hukukuna saygı duyması gerektiğini'' vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Kimse kimseyi, kendisine benzetmenin çabası içine girmeyecek. İnsanı insan olarak kabul edecek, insanı can olarak kabul edecek ve haklarını teslim edeceksiniz. Biz şu özeleştiriyi mutlaka ve mutlaka yapacağız, yapmak durumundayız. 1961'de buraya gelen, Almanya'ya çalışmak için gelen kardeşlerimizden bazıları, büyük şehri ilk kez burada gördüler. Bir korunma iç güdüsüyle hareket ettiler ve adeta Türkiye'deki köy atmosferini burada kurmak istediler. Bugün biz artık bunu yaşatamayız.
''Eğer saptırırlarsa yanlışlık yaparlar. Alman medyasının da burada hassasiyet göstermesini rica ediyorum çünkü bundan önceki gelişimde çok hedef saptırdılar. Bizi de üzdüler, kendi liderlerini de üzdüler. Demokrasi farklılıklara tahammüldür. Demokrasi, farklı olana saygıdır. Demokrasi farklılıkları bir zenginlik, bir renklilik olarak kabul etmektir. Size bir şeylerin zorla empoze edilmesi hukuksuzluk olduğu kadar demokrasiye, insan haklarına da aykırılık olur.
Şunu artık herkesin anlaması gerekiyor; farklılıkları, değişik kültür ve inanç gruplarını iç siyasi malzeme olarak kullanmak, seçim malzemesi olarak kullanmak, popülizme alet etmek, kısa dönemli kazanç sağlasa bile uzun vadede ülkeye de, Avrupa değerlerine, Avrupa ilkelerine de, dünyaya da zarar verir.
''MAVİ KART''
''Bu noktada, Alman vatandaşlığına geçenler için, Türkiye ile iletişimlerini kolaylaştırmak için Mavi Kart uygulamasını başlattık. Mavi Kart ile ilgili bir çok sorun olduğunu biliyoruz. Şimdi, yeni yaptığımız bir çalışmayla, yasada yapacağımız bir değişiklikle, bu sorunları ortadan kaldırıyoruz. Mavi Kart'ı değerli evrak olarak kabul edecek, bir kimlik kartı olarak kabul edecek, resmi dairelerde, bankalarda işlem yapmanızı daha kolay hale getireceğiz. Ayrıca Mavi Kart sahiplerinin, çocuklarının da bu karta sahip olmasını bu yasa değişikliğiyle mümkün hale getireceğiz. Şimdiden bu yeni uygulamanın da sizlere hayırlı olmasını diliyorum.''
SEÇİMLER VE OY KULLANMA
''Geliyorum seçimler ve oy kullanma meselesine. Sizlerin, büyükelçiliklerde, konsolosluklarda, temsilciliklerimizde oy kullanabilmeniz için gerekli anayasal ve yasal düzenlemeler tamam. Ülkelerden izin almak kaydıyla, diplomatik temsilciliklerimizde sandık kurulabilecek ve vatandaşlarımız buralarda oylarını kullanabilecekler. Şu anda Almanya için bu konuda iki makamdan karar bekliyoruz. Birincisi Almanya makamları. Henüz onlar görüş ifade etmediler. Ben de kendileriyle, sayın şansölye ile bunları görüşeceğim. İkincisi de Türkiye'de Yüksek Seçim Kurulu. Dışişleri Bakanlığımız ve Yurtdışı Türkler Başkanlığımız Yüksek Seçim Kurulu ile irtibat halindeler. Artık son aşamaya geldiler. Nihai kararı da verdiklerinde, sizlerin de oy kullanmasının önünde hiçbir engel kalmayacak. Almanya makamlarının ve YSK'nın bu konuda olumlu bir netice vermesini ısrarla bekliyoruz.''
Türk, Alman ve AB bayraklarıyla süslenen salonda konuşmalardan önce Türk ve Alman milli marşları çalındı. Bu arada Başbakan Erdoğan konuşurken, sorununu anlatmak için kürsüye yönelen bir kişi korumalarca salondan uzaklaştırıldı.