Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ertuğ, raporun sonuç bölümünde yer alan “Müzakereler ucu açık bir süreç olamayacağı gibi, sadece görüşme yapmış olmak için yapılan sonu gelmeyen görüşmeleri de kaldıramayız” ibaresinin ise, Kıbrıs Türk tarafının baştan beri vurguladığı bir husus olduğunu ve raporda verilmek istenen mesajların en önemlilerinden birini oluşturduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Ertuğ, “Uluslararası topluluğun Kıbrıs konusundaki yorgunluğunu açıkça ifade eden bu mesaja ek olarak Genel Sekreter ‘Kıbrıs’taki BM varlığının daha geniş bir değerlendirmesini yapma’ niyetini ifadeyle bu süreci ‘dahili bir ön çalışma olarak başlattığını’ belirtmektedir” diyerek, bunun da önümüzdeki dönemde BM’nin bu konuda sadece rapor hazırlamakla kalmayıp somut bir takım adımlar atılabileceğinin sinyallerini verdiğini vurguladı.
MÜZAKERELER VE PLANLAR
Raporun önemli bir bölümünü müzakere sürecindeki gelişmeleri anlatmaya ayıran Genel Sekreter’in, bir yandan kaydedilen yakınlaşmaları anlatırken, diğer yandan da tıkanıklık noktalarının neler olduğuna işaret etmekte ve ilerleme kaydedilmesi için neler yapılması gerektiği konusunda yol gösterici bir takım düşünceler ortaya koymakta olduğunu anlatan Ertuğ şöyle devam etti:
“Kıbrıs Türk tarafının ilerleme kaydedilmesine yönelik olarak Genel Sekreter’in 2010 Kasım raporunda taraflardan talep ettiği şekilde 26 Ocak 2011 Cenevre toplantısına pratik bir planla gittiği bilinmekte olup, mevcut raporunda Genel Sekreter söz konusu planımıza değinmektedir. Kıbrıs Rum tarafının ise benzeri bir pratik plan ortaya koymayıp sadece ‘görüşmelerin devamından yana’olduğunu belirttiği de bilinen bir gerçektir.
Genel Sekreter’in ilgili paragrafta bahse konu ettiği Rum tarafının ‘3 aşamalı planı’ Cenevre’de değil, Cenevre toplantısından haftalar sonra Lefkoşa toplantılarında ortaya koyduğu, bilinen bazı görüşlerinin tekrarından ibarettir. Söz konusu ‘plan’, karşı tarafın görüşlerini de dikkate alarak hazırlanmış olan Kıbrıs Türk tarafının planının aksine, bizim görüş ve hassasiyetlerimizi dikkate almadan hazırlanmış bir belgedir.”
TAKVİM
Rapor’da, takvim konusunda spesifik bir zaman sınırı bulunmamasına karşın, gelişmelerin anlatımından doğal bir takvimin kendiliğinden ortaya çıkmakta olduğunu belirten Ertuğ, raporda değinilen seçim süreçleri ve onu takip edecek gelişmelerin Mart sonuna kadar olan mevcut sürenin çok iyi kullanılması gerektiğini ortaya koymakta olduğunu kaydetti.
Ertuğ, “Nitekim, Genel Sekreter raporda görüşmeleri sonuçlandırmanın zamanının şimdi olduğunu vurgulamaktadır” ifadesini kulandı.
ÇOK TARAFLI TOPLANTI
Kesin bir zaman vermemekle birlikte, Genel Sekreter’in çok taraflı toplantı konusuna atıf yapmakta olduğunu ve uygun gördüğünde, taraflarla istişare içinde, böyle bir toplantıyı yapıp yapmama konusunda karar vereceğini belirtmekte olduğuna da dikkat çeken Ertuğ, “Bu, Genel Sekreter’in böyle bir toplantıyı yaptırmaya yetkili olmadığı şeklinde Kıbrıs Rum tarafının Cenevre’de ortaya attığı iddiaya da iyi bir yanıt teşkil etmektedir” dedi.
TOPRAK BAŞLIĞI VE HARİTALAR
Ertuğ şöyle devam etti:
“Rapor, ayrıca, toprak başlığı altındaki ‘harita ve rakamların sürecin son aşamasında konuşulması konusunda tarafların mutabık kaldığını’ belirtmektedir.
Raporun ilgili paragrafları, Rum tarafının iddia ettiğinin aksine, toprak konusunun sadece mülkiyet ve göçmenler konularıyla değil, güvenlik ve garantiler konusuyla da bağlantılı olduğunu teyit etmektedir.
Kıbrıs Türk tarafı baştan beri toprakla güvenlik ve garantiler konularının bağlantılı olduğunu, aslında tüm konuların sonuçta birbiriyle bağlantılı olduğunu savunmaktadır.
Genel Sekreter’in raporunda bu konularda yaptığı saptamalar, Kıbrıs Türk tarafının görüşleriyle örtüşmekte olup sürecin geleceği açısından kritik önem taşımaktadır.
Güvenlik Konseyi’nin rapor konusunda ortaya koyacağı tavrın, Genel Sekreter’in bu konudaki düşüncelerini destekler mahiyette olmasını bekliyoruz."