Emekli olmayacağını ifade eden Özince, ''Genel Kurul'da da bu düşüncemi söyleyeceğim. Henüz istifamı vermiş değilim. Bu kararı veren benim. Bu kararımda en büyük destekçim de annem. Eşim, çocuklarım ve babam müteredditti. Annem destek verdi, öbürleri de kabul edecekler. Türkiye Bankalar Birliği Başkanlığı'ndan da ayrılmam gerekiyor. Oraya da banka Genel Müdürlüğü sıfatıyla seçiliyorsunuz'' şeklinde konuştu.
Ersin Özince, ayrıldıktan sonra kendisine daha fazla zaman ayıracağını belirterek, bir soru üzerine, ''Hemen keçi çiftliği kurmak istiyordum. Ancak hemen bankacılık sektöründen ayrılma dediler'' diye konuştu.
CARİ AÇIK RİSK UNSURU
Özince, Türkiye ve dünyadaki ekonomik gelişmelere değinerek, bu kadar karmaşık dünyada sorunları derinlemesine düşünmek, Türkiye'nin de stratejilerini çok daha derinlemesine belirlemesi gerektiğini söyledi.
2010 yılında, TL'deki değerlenme ve iç talepteki canlanmanın ithalatı desteklemesi, buna karşılık Euro Alanı ülkelerindeki sorunların ihracat artışını sınırlandırmasının etkisiyle dış ticaret açığı ve cari işlemler açığının hızla arttığını belirten Özince, cari işlemler açığının finansmanında önemli bir güçlükle karşılaşılmamasına rağmen, sermaye girişlerinin doğrudan sermaye yatırımları yerine daha çok kısa vadeli sermaye akımlarıyla sağlanması nedeniyle cari açığın olası etkisinin gittikçe artan bir risk unsuru olarak gündemde öne çıktığının altını çizdi.
''AÇIĞI, KREDİLERİ AZALTMAYA ÇALIŞARAK KAPATMAK EKSİK''
Dış ticaret açığının sürdürülebilir olduğu ve dış ticaret açığının ülkenin ekonomik büyüklükleri açısından oransal yönetilmesi, yönetilirken de açığı kapatmada sadece açığı büyüten değil, açığı azaltan unsurlarla ilgili politikaların da uygulanmasının iyi olacağı düşüncesini taşıdığını dile getiren Özince, şöyle devam etti:
''Dış ticaret açığını yalnızca krediyi, tüketime yönelik kredileri azaltmaya çalışarak kapatabileceğimizi düşünmek bana eksik gibi geliyor. Dış ticaret açığı bu seviyelerde dahi kalsa bugünkü kamu finansmanımızın özel sektör finansmanımızın, ülkemizin siyasi iktisadi, sosyal istikrarının uluslararası konumlanmasının ben bu açığı sürdürülebileceği kanaatindeyim. Risk olmadığını söylemiyorum. Bununla ilgili önlem alalım. İhracatımızı artırabilecek önlemler alalım. Cari açık kapansın, istihdam, üretim artsın. Bütün bunların hepsi birden nasıl yapılsın ona bakmak lazım.''
''DERSLER PEKİYİ, AMA ÖĞRENCİ MUTSUZ''
Genellikle her işin görevlisinin ''ben işimle ilgiliyim, kendi işimi yaparım'' yaklaşımı sergilediğini ifade eden Özince, ''İyi ama bir ülkenin karnesi sadece şu iş, bu işle bitmiyor. Karneyi alanın da mutlu olması lazım. Bütün dersler pekiyi, ama öğrenci mutsuz, sağlıksız...Olmaz ki... Bunları yapabilmek mümkün. Sonuç itibariyle ülkemizde cari açıkla ilgili konuyu çok abartmadan, ülkenin en büyük sorunuymuş gibi değil de daha ziyade olumlu katkı sağlayarak yönlendirmemizde yarar olduğu kanaatindeyim'' şeklinde konuştu.
Konunun tamamının her bireyi çok ilgilendirdiğini belirten Özince, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Cari açığın azaltılmasıyla ilgili munzam karşılık politikaları... Tartışmasız doğru. Merkez Bankası'nın piyasayla ilgili aldığı önlemler vesaire, bunlar muhakkak doğru adımlar... Fakat ne kadar, ne zaman? İlaç burada, bunun hepsini bir seferde içerseniz, su bile olsa tıkar. Bir atımlık ilacınız varsa... Hastanın sağlıklılığı kendini toparlayabilecekse mümkünse az ilaç kullanmakta fayda var. İlaç kullanılırsa ne olur? Yan etkileri olur. İş Bankası'nın 200 binin üzerinde hissedarı var. Karın çoğunu yine sermayeye katacağız. Neticede alınan önlemlerle, şube vergisiyle, 1.000 tane şube var, her birini 40 bin liradan hesap edin. Sadece İş Bankası özelinde gelirler bu sene 300 milyonu aşkın bir seviyede azalabilir. Azalmaması için ne yapmam lazım? Topluma sunduğum bütün hizmetlere zam yapmam lazım. Ben bunu hiç benimseyemiyorum. Bu, serbest piyasa mekanizması içinde çıktığında benimsiyorum. Bir banka, benden ucuza hizmet veriyorsa onun altına inecek önlemleri almaya çalışıyorum.''
''PROBLEM, FAİZ VERMEME ŞEKLİNE DÖNÜŞMESİ''
Merkez Bankası'nın munzam karşılıklarla ilgili kararlarında problemin aslında uygulanan faiz politikasının faiz vermeme şekline dönüşmesi olduğunu kaydeden Özince, şöyle konuştu:
''(Faiz vermeyeceğiz) demek doğru değil. Biz o munzam karşılıklara faiz konulana kadar 6-7 yıl çalıştık. Faiz olmazsa ne olur? Ya mevduat sahibine daha az faiz veririm, ya kredi faizine yüklenirim, ya da içerde maliyetleri azaltıcı önlemler alırım ki bu yetmez. Bunu vatandaşa, reel sektöre yansır. Bu defa başka sıkıntılar çıkabilir. Vatandaş, parasını mevduattan çıkarıp altına yatırır. Koluna bilezik takan haklı çıktı. Hissedarlarımıza diyeceğiz ki biz 2011 yılında size daha az kar vermek zorunda kalacağız. Munzam karşılıklara faiz verilmesi, bu sorunun önemli ölçüde azalmasını sağlar. Esas cari açıkla ilgili neyse yapılabilecek diğer şeyler, bunları da tartışmak lazım.''
BÜTÇE HARCAMALARI…
Konuşmasında hükümetin izlediği mali disiplinin son derece olumlu olduğunu vurgulayan Özince, ''Bütçe harcamaları endişe duyulduğu gibi gelişmedi. Seçim öncesinde fazla veren rakamlar, bence son derece olumlu'' yorumunu yaptı.
Bütçe performansındaki iyileşmenin, Türkiye'nin borçlanma maliyetini düşürdüğünü dile getiren Özince, Türkiye'nin bütün siyasi ve ekonomik değerleriyle not artışını uluslararası platformlarda hak ettiğinin çok açık olduğunu söyledi.
Enflasyonla ilgili de bir kaygıları bulunmadığını belirten Özince, ''Ufak tefek kafasını kaldırmalar dahi olsa çocuklarımız onun korkusuyla yaşamayacak'' dedi.
''VERİMLİ KULLANILMAYAN MOTOR GİBİ''
Bankacılık sektörünün ulaştığı 135 milyar liralık özkaynağa işaret eden Özince, ''Bu özkaynağı Türkiye Cumhuriyeti'nin çok iyi kullanması lazım. Yıllarca 'bizde sermaye yok, dışarıdan bulmalıyız, ekonominin büyümesi için şu kadar finansman lazım' dedik. Sonuçta bizim ekonominin giderek büyüyen bir motoru var. Bu kapasiteyi kullanmamız lazım. Övünmeyi bırakıp derin düşünmeliyiz. Bu, kapasitesi kullanılmayan, verimli kullanılmayan bir motor gibi'' şeklinde konuştu.
Bankaların karlarının azalacağından şikayet ettiğine dikkati çeken Özince, bunun sığ bir düşünce olduğunu, biraz derin düşünüldüğünde banka karlarının son yıllarda BDDK'nın yönlendirmeleriyle özkaynağa ilave olduğu, hatta bankanın nakit sermayesine katkıda bulunduğunun görüleceğini vurguladı.
İŞ BANKASI'NIN SON 10 YILI...
İş Bankası'nın son 10 yılda kaydettiği gelişmeleri anlatan Özince, şunları kaydetti:
''Bankanın toplam aktifleri son 10 yılda yıllık ortalama yüzde 33 büyüme kaydetmiş. Banka aktif toplamı bu dönem içinde yaklaşık 16 kat artmış. Son 10 yıl içinde İş Bankası'nca kullandırılan kredilerin ortalama artış oranı yüzde 35 seviyesinde gerçekleşmiş, kredi portföyümüzün büyüklüğü 10 yılda yaklaşık 19 kat artmıştır.
Aynı dönemde, bankacılık sektörü kredi toplamı yıllık ortalama yüzde 32 oranında büyürken, sektörün kredi toplamı yaklaşık 15 kat artmıştır. İş Bankası'nın mevduatı son 10 yıl içinde yıllık ortalama yüzde 34 oranında büyümüş, mevduat toplamımız 10 yılda yaklaşık 18 kat artış göstermiştir.
''10 YILDA ÇALIŞAN SAYISI YÜZDE 48 ARTTI''
İş Bankası ülkemiz istihdamına katkısını her zaman sürdürmüştür. 2010 yılı sonunda sektördeki çalışan sayısı 2000 yılı sonuna göre yüzde 5 oranında artarken, bankamız çalışan sayısı yüzde 48 oranında artış göstererek 23 bin 944 kişiye ulaşmıştır. Son 10 yıllık dönemde bankamızın şube ağı gelişimi de bankacılık sektörünün üzerinde bir performans göstermiştir. Bankacılık sektöründeki toplam şube sayısı son on yıl içinde yüzde 21 oranında artmışken, bankamız aynı dönemde şube sayısını yüzde 34 oranında artırarak ülkemizin en çok şubeye sahip özel bankası olma özelliğini korumuştur.''