Cumhurbaşkanı Eroğlu Halka Seslendi

26 Nisan 2011 Salı  22:12

“Kıbrıs’ta mevcut gerçekler dikkate alınarak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisine sahip, siyasi eşitliğin ve iki eşit kurucu devletin olduğu kalıcı ve yaşayabilir yeni bir ortaklık kurulması” ana felsefesini benimsediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Eroğlu seçilirse görüşmeler biter, dünyadan koparız” diyenlerin yanıldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, göreve başlar başlamaz hakkında yaratılmak istenen yanlış imajı değiştirdiğini, bunun en önemli kanıtının BM Genel Sekreteri’nin Kasım ve Şubat aylarında BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporlar olduğunu ifade etti.
Halka seslenerek, “Çözüm umudunuzu yitirmekte olduğunuzun farkındayım” diyen Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 1968’den beri süren müzakerelerde umutlanabilmek için artık somut ve kapsamlı bir çözüm anlaşmasının ortaya çıkması gerektiğini; bu nedenle de takvimlemenin şart olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, halkın, ülkenin geleceği konusunda umutsuzluğa kapılmamasını isteyerek, herkes sorumluluklarını yerine getirir, elini taşın altına koyarsa, sıkıntıların aşılabileceğinin altını çizdi. Eroğlu, tedbirlerin ne olması gerektiği ayrı bir tartışma konusu olsa da ekonomik tedbirlerin gerekli olduğunu söyledi ve herkesi de bunu görmeye davet etti.
“ MASADA HALK OLACAK FARK OLACAK’ DEDİM, ÖYLE YAPTIĞIMA İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı’na seçilişinin 1. yıldönümünde “3. Halka Sesleniş” konuşmasıyla, bir yıllık sürede neler yaptığını anlattı.
Yıldönümlerinin hem bir anımsama, hem de hesap verme günleri olduğunu kaydeden Eroğlu, “ben bilirim, ben yaparım dönemi kapanacak; halkımız devrede olacaksınız” sözü ile yola çıktığını, “Masada halk olacak, fark olacak. Bizim için esas olan devletimizin, halkımızın çıkarlarıdır. Biz halkımızın desteği ile görev yapacağız ve önceliğimiz; devletimizin, ülkemizin, halkımızın, ulusumuzun geleceğini, mutlu yarınlarını düşünmek olacaktır” dediğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanlığı’nı halka açacağını, halkla beraber olacağını da vurguladığını ifade eden Eroğlu, “Öyle yaptığımıza inanıyorum” dedi.
Görevi sırasında esasen Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik kapsamlı çözüm müzakerelerini halkın haklarını en iyi şekilde korumaya çalışarak ve kalıcı, yaşayabilir yeni bir ortaklık kurmaya gayret göstererek yürüttüğünü belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, farklı siyasi görüş ve tecrübelerden yararlanarak, konulara hakim, uzman ekiple müzakere sürecini yürüttüğünü, önceki dönemlerde görev alan bazı isimleri de ekibe dahil ederek birikimlerinden yararlandığını söyledi.
Eroğlu, müzakere ekibinin ortaya koyduğu önerilere ve Rum tarafıyla fiilen yürütülen müzakerelere, gerekse Birleşmiş Milletler tarafından son bir yılda ortaya konulan raporlara bakıldığında başarısını kanıtladığını vurguladı.
Müzakere heyetine ek olarak bir de Danışma Kurulu oluşturduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Bu kurulda yer alan isimlerle her konuda fikir birlikteliğine sahip olmasam da kurulda dile getirilen farklı görüşlerden yararlandığımı söylemek durumundayım” dedi.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, gizlilik prensibi olmasına rağmen hem şeffaflık ve demokrasi gereği, hem de bu görevi devralmadan önce verdiği söz nedeniyle süreçte yaşanan gelişmeler konusunda halkı sürekli bilgilendirmeye gayret gösterdiğini; bu bağlamda sivil toplum örgütlerinden oluşan Halk Konseyi’ni kurduğunu hatırlattı.
Halk Konseyi’nden ileride de yararlanmaya devam edeceğini ifade eden Eroğlu, Cumhuriyet Meclisi’nde temsil edilen siyasi parti başkanları ve heyetlerinden oluşan “Meclis Platformu”na düzenli bilgi verdiğini, yeni öneriler hazırlarken ve yurt dışı zirveleri öncesinde görüşlerini aldığını, bunu yapmaya devam edeceğini kaydetti.
Eroğlu, önceki cumhurbaşkanları Rauf Denktaş ve Mehmet Ali Talat’ı Cumhurbaşkanlığı’na davet ederek süreç konusunda bilgilendirdiğini ve görüşlerini aldığını, bundan sonra da bu uygulamaya devam edeceğini ifade etti.
“KAPALI KAPILAR ARDINDA TUTANAKSIZ MÜZAKEREYE İZİN VERMEYECEĞİM”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, müzakerelerin kapalı kapılar ardında tutanak tutulmadan yürütülmesine izin vermeyeceği sözü verdiğini belirterek, “Nitekim son bir yıllık süre zarfında tutanak tutulmayan görüşmeler yapılmasına izin vermedim. Devletin hafızası son derece önemli bir husustur ve bu nedenle müzakerelerde yapılanlarla söylenenler aynen devletin hafızasına girmelidir. Ben bu anlayışla hareket etmeye devam edeceğim” diye konuştu.
“MÜZAKERE SÜRECİNDE BENİMSEDİĞİM ANA FELSEFE”
Eroğlu, müzakere sürecinde benimsediği ana felsefenin, “Kıbrıs’ta mevcut gerçekler dikkate alınarak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisine sahip, siyasi eşitliğin ve iki eşit kurucu devletin olduğu kalıcı ve yaşayabilir yeni bir ortaklık kurulması” olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Tabii ki bu yapı içersinde iki - kesimliliğin anlamlı şekilde korunması ve kalıcı kılınmasıyla, kurucu devletlerin sıradan bir yerel otorite gibi değil gerçek anlamda eşit bir kurucu ortak gibi yetki kullanmaları vardır.
“KALICI ÇÖZÜMÜN YOLU…”
Bugün Kıbrıs’ta iki ayrı halk ve iki ayrı devlet vardır. Bizler, 1963 yılından bu yana kendi kendimizi yönetmek için giderek daha da kökleşen yapısal değişiklikler geçirerek kendi devletimizi kurduk ve dünyanın tüm olumsuz tavrına rağmen Anavatan Türkiye’nin de desteğiyle devletimizi yaşattık. Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm bulmanın tek yolu, aradan geçen 48 yıllık sürede yaşananları ve ortaya çıkan bu gerçekleri dikkate almaktan geçer.
“İKİ EŞİT VE EGEMEN KURUCU DEVLET MODELİNİ SAVUNUYORUZ”
Bu bağlamda müzakere masasında iki eşit ve anayasal sınırlar dahilinde egemen kurucu devlet modelini savunuyoruz. Kurucu devletlerin ortaklığa devretmedikleri yetkilerin kendilerinde kalmasını istiyoruz. Öte yandan kurucu devletlerin ileride kendi güvenliklerini sağlayabilmeleri ve ülkelerini gerektiği gibi koruyabilmeleri için toprak bütünlüğü kavramını içeren, kurucu devlet polisinin ilgili kurucu devlet ülkesinde kanunu, nizamı ve kamu düzenini sağlayacağı bir model ortaya koyuyoruz.
Bulunacak bir çözümde insanların evlerinden ve yerlerinden edilmesi son derece tehlikeli bir durum ortaya çıkaracaktır. Aradan geçen bunca yıl, yaşanmışlık ve gelişim dikkate alındığında yerinden edilecek kişi sayısının minimumda tutulması kaçınılmazdır. Aksi halde ortaya çıkacak olası huzursuzluklar; bulunacak çözümün uygulanmasını, bir başka ifadeyle çözümün yaşayabilir olmasını olumsuz yönde etkileyecektir.”
AB… DEROGASYONLAR…
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, olası yeni ortaklığın AB içinde yer alacağını belirterek, Kıbrıs sorununun kendine özgü nitelikleri nedeniyle AB hukukundan sapan, ondan farklı birtakım maddeler içermesinin kaçınılmaz olduğunu, bu derogasyonların Kıbrıs Türk halkının yararını ve kurulacak yeni ortaklığın yaşayabilirliğini sağlaması için de çok dikkatli olmak gerektiğini anlattı.
Derogasyonların zaman içinde AB hukukunda eriyip gitmesini önleyecek tedbirlerin şart olduğunu ifade ederek, “Yapmaya çalıştığımız şey, çözüm antlaşmasını birincil hukukun parçası haline getirerek ileride, Avrupa mahkemeleri önünde davalar yoluyla erozyona uğratılmasını önlemektir” dedi.
Eroğlu, bir yıl önce göreve gelir gelmez geriye değil ileriye gitmek için kısa sürede müzakere etmeye başladıklarını, var olan yakınlaşmaları artırmak gayretiyle her konuyu müzakere ettiklerini, Rum tarafı ve BM’nin isteğini geri çevirmeden mülkiyet konusuyla başladıklarını belirterek, uzun süre müzakere masasında kalan bu konuda Eylül 2010’da çok kapsamlı bir öneri sunduklarını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Eroğlu, gerek uluslararası çevreler gerekse Rum tarafındaki bazı kesimler tarafından beğenilen mülkiyet önerileri temelinde Kasım ayına dek müzakereleri sürdürdüklerini kaydetti.
MÜLKİYETTEKİ DETAYLI ÖNERİLER… RUM TARAFININ YAKLAŞIMI
Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs müzakere tarihinde tarafların ilk kez mülkiyet başlığını bu ölçüde detaylı şekilde tartışarak karşılıklı öneri geliştirdiğini dile getirerek, bu açıdan mülkiyet konusundaki çalışmaların yararlı olduğunu, ancak Rum tarafının “eski mal sahibinin malın geleceğine karar vermesi ya da ilk söz hakkına sahip olması” şeklindeki yaklaşımı nedeniyle mülkiyette somut ve anlamlı ilerleme olmasının engellendiğini anlattı.
“RUM TARAFININ YAKLAŞIMI BM’NİN İKİ KESİMLİLİK İLKESİNİ GÖZ ARDI EDİYOR”     
Derviş Eroğlu, Rum tarafının yaklaşımına ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Her şeyden önce Rum tarafının bu yaklaşımı, uzun yıllardır müzakere sürecinde yerleşmiş bir BM ilkesi olan iki kesimliliği göz ardı etmekteydi. Gerek toprak mülkiyeti gerekse nüfus açısından her bir kurucu devlette sarih çoğunluk ana ilkesine ters olan yaklaşımı Rum tarafı halen daha devam ettirmektedir. Oysa bu tutum, son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından alınmış olan kararlara tamamen terstir. Taşınmaz mallar bakımından aradan geçen zaman ve kişiler ile bu mallar arasında gelişen duygusal bağı göz ardı eden bir mülkiyet çözümünün ne kabulü ne de uygulanması mümkündür.
Bugün geldiğimiz aşamada mülkiyet konusundaki müzakereler BM Genel Sekreteri’nin önerisi doğrultusunda BM uzmanlarıyla iki tarafın uzmanları arasında teknik seviyede devam etmektedir. Bu çalışmaların verimli bir sonuç doğurabilmesi, Rum tarafının “eski mal sahibinin ilk söz hakkından” vazgeçmesi kriter temelli bir rejimi kabul etmesi ve yerleşmiş BM ilkesine, yani iki kesimliliğe saygı duymasıyla mümkündür.
Mülkiyet konusundaki müzakereler sürerken gideceğimiz yolun tespiti ve ucu açık bir sürece müsaade edilmemesi için BM Genel Sekreteri ve diğer uluslararası aktörleri harekete geçirmeye çalıştık. Bu bağlamda başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. BM Genel Sekreteri’ne kendisinin ve iki liderin katılacağı bir üçlü toplantı daveti yapması durumunda bunun yararlı olacağını New York’a yaptığım ilk ziyaret sırasında söylemiştim. Bu önerimizin bir süre sonra Kasım ayında hayata geçmesi ve New York’ta ilk üçlü zirvenin düzenlenmesi önemlidir. Biz üçlü zirveleri sadece bir durum değerlendirmesi ve yapılanların özetleneceği toplantılar olarak görmedik. Aksine bu zirve toplantılarına, olumlu ve ileriye bakan bir anlayışla katıldık. Bu nedenle Kasım ayındaki ilk üçlü zirvede sürecin başarıya ulaşmasını sağlamaya yönelik bir yol haritası sunduk. İçerisinde her iki tarafın da istediği birtakım unsurların yer aldığı yol haritasına Rum tarafı olumlu yaklaşmadığı için somut bir sonuç elde edemedik. Ancak gerek bu zirvedeki yaklaşımımız gerekse ertesinde süreç devam ederken ortaya koyduğumuz olumlu tutum nedeniyle Kasım ayı ertesinde kısa bir süre için müzakerelere az da olsa bir momentum kazandırıldığını söylemek mümkündür.”
“HAKKIMDA YARATILMAK İSTENEN YANLIŞ İMAJI DEĞİŞTİRDİM”
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, göreve başlarken bazı çevrelerin müzakere sürecini başarılı şekilde yürütemeyeceği ve sonuçta uluslararası toplumun Kıbrıs Türk tarafını ve Türkiye’yi suçlayacağı yönünde iddialarda bulunduğunu; yabancı basında bu yönde yanlış bir imaj oluşturulduğunu kaydederek, “Ancak tüm bunlara rağmen ben, sizin temsilciniz olarak tüm iyi niyetimle elimden gelen tüm çabayı ortaya koyarak olumlu adımlar attım ve süreci ileriye taşımaya başarıyla sonuçlandırmaya gayret gösterdim. Müzakere heyetimle birlikte bu konudaki gayretlerimizin başarıyla sonuçlanmasını ve hakkımda yaratılmak istenen yanlış imajın değişikliğe uğramış olmasını görmekten memnuniyet duyuyorum” diye konuştu.
“KANITI BM GENEL SEKRETERİ’NİN RAPORU”
Eroğlu, bunun en önemli kanıtının geçtiğimiz yıl Kasım ve bu yıl Şubat aylarında BM Genel Sekreteri’nin Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporlar olduğunu kaydederek, “Bugün artık BM de, Kıbrıs Türk tarafının müzakereleri iyi niyetle sürdürdüğünü kabul etmektedir. Görevi aldığımda bazı kesimlerin ileri sürdükleri gibi süreç çökmediği gibi, Kıbrıs Türk tarafı da suçlanmamıştır” dedi.
HEDEFİM…
Müzakerelerdeki hedefinin; “suçlanmamak” ya da “sırf müzakere etmek için müzakere etmek” olmadığını vurgulamak istediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Hedefim; müzakere sürecini başarılı şekilde sonuçlandırarak Kıbrıs’ta haklarımızın korunacağı kalıcı ve yaşayabilir yeni bir ortaklık yaratmaktır. Ekibimle birlikte uğraşım, artık daha fazla statüsüz şekilde havada bırakılmadan en erken zamanda başarılı bir sonuç elde etme yönündedir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, geçen yıl Aralık ayında önemli bir kalp ameliyatı geçirdiğini hatırlatarak, müzakere sürecini aksatmamak için kısa sürede tedavisini tamamladığını ve biraz da risk alarak Ocak ayı sonunda üçlü zirveye katıldığını anlattı.
26 Ocak’ta Cenevre’deki üçlü zirve öncesinde “Yönetim ve Güç Paylaşımı” başlığı altında kapsamlı bir öneri hazırladıklarını belirten Derviş Eroğlu, bunu Rum tarafına sunduklarını kaydetti. Egemenlik konusundaki hassasiyetine işaret eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “BM zemini dışına çıkmadan ve yeni federal ortaklığın birliğini sorgulamadan, anayasal sınırlar içinde kurucu devletlerin egemen olacağı bir model önerdik. Bizim için kurucu devletlerin federal hükümete devredecekleri yetkiler dışındaki yetkilerin kendilerinde kalması ve egemenliklerini anayasal sınırları içerisinde kullanmaları son derece önemlidir” dedi.
Kurucu devletlerin belediye gibi muamele görecekleri, sadece bir belediyede var olan yetkiler kadar yetki kullanabilecekleri bir modeli kabul etmelerinin söz konusu olamayacağını ifade eden Eroğlu, şöyle konuştu.
“Kurucu devletler, hem içeride hem de merkezi devletin birliğini bozmadan dışarıda ‘görünür’ olmalıdır ve bu çerçevede yetki kullanmalıdır. Bu bağlamda kurucu devletlerin hangi konularda antlaşma yapabilecekleri de son derece önemlidir. Biz bu konuda da öneri sunduk. Öte yandan, her iki tarafı da tatmin edecek şekilde dengeli bir formül geliştirmemiz yanında kurulacak ortaklığın çökmesi halinde 1963’ten sonra yaşananları dikkate alarak kurucu devletlerden birinin bu ortaklığı temsil edememesini de teklif ettik. 12 Ocak tarihli önerimiz bu ve buna benzer başka bazı unsurları içermiştir.”
26 Ocak Cenevre görüşmesi öncesinde “Ekonomi” ve “AB” başlıklarında bir miktar ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen, genel anlamda yeterli bir yakınlaşmanın ortaya çıkmadığının görüldüğünü belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Rum tarafının özellikle ‘Yönetim ve Güç Paylaşımı’ başlığı altındaki önerilerimizi bizimle tartışarak bir orta noktada buluşmaya yanaşmaması, sürecin iyice yavaşlamasına neden olmuştur. İşte 26 Ocak Cenevre üçlü zirvesine bu ortamda gidilmiştir” diye konuştu.
“CENEVRE’YE PRATİK PLANLA GİTTİK ANCAK SONUÇ ELDE EDEMEDİK”
BM Genel Sekreteri’nin, hangi aşamada olunduğunu saptamak ve tıkanan süreçte karşı karşıya oldukları kilit noktaları nasıl açabilecekleri konusunda görüşlerini paylaşmak üzere davet ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, halka hitabını şöyle sürdürdü:
“Bir başka ifadeyle Genel Sekreter, Rum tarafından ve bizden masaya kendi ‘pratik planlarımızı’ koymamızı istemiştir. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak böyle bir pratik planla Cenevre’ye gittik. Rum tarafındaki seçimler nedeniyle Mart ayı sonuna değin süreci başarıya taşıyacak üç aşamalı bir planı masaya koyduk. Rum tarafıysa çözüm olarak ‘müzakerelerin devamından’ başka bir şey önermemiştir.
Üstelik bizim masaya koyduğumuz planı özlü şekilde tartışmaya ve bir orta noktada buluşmaya da yanaşmamıştır. Genel Sekreter’in de dediği gibi, çözüm için fırsat penceresi Mart ayı sonuna dek açık kalacak ve ardından Rum tarafındaki seçimler nedeniyle yeniden bir belirsizlik dönemine geçilecekti.
İşte bu eşiği atlamadan tedbir almak gayesiyle Cenevre’de pratik planımızı masaya koyduk, ancak sonuç elde edemedik.
“HAKLI ÇIKTIĞIMIZA ÜZÜLÜYORUZ”
Bugün Cenevre’de ortaya koyduğumuz hususlarda ve Mart sonu konusunda yaptığımız analizlerde ne kadar haklı olduğumuzu daha iyi anlıyoruz ve haklı çıktığımıza üzülüyoruz. Maalesef önemli bir fırsat kaçırılmıştır ve şimdi Rum tarafında tam bir seçim havası hakimdir. Müzakereler devam etmektedir ancak muhataplarımın karşılıklı taviz verme ve orta yolda buluşma bakımından ne kadar cesur olabileceği konusunda çok ciddi endişelerim bulunmaktadır.
Cenevre görüşmesi ertesinde Genel Sekreter’in Şubat ayında yayınlanan iyi niyet misyonu raporu bazı açılardan istediklerimize yanıt verir niteliktedir. Genel Sekreter bu raporuyla müzakerelerin zeminine bağlılık konusunda her iki liderin taahhütleri konusunda memnun olduğunu açıkça söylemiş ve bu konuda yapılan spekülasyonlara da son noktayı koymuştur. Öte yandan ‘toprak’ başlığının gerek harita, gerekse rakamlar boyutunun sürecin bu aşamasında değil en son aşamada ele alınacağını açıkça kayda geçirmiştir. Kıbrıs Türk tarafının uzun zamandır vurguladığı bu hususun netlik kazanması son derece önemlidir. Ayrıca Rum tarafının Cenevre’deki olumsuz tutumuna rağmen bu rapora Kıbrıs Türk tarafının önerdiği türden ama biraz daha farklı bir pratik planın konulmuş olması anlamlıdır. Burada sıkıntı yaratabilecek asıl önemli husus, sürecin ileriki aşamalarının ‘ilerleme şartına’ bağlanması ve ileriki aşamalara geçmek istemeyen tarafa ilerlemeyi engelleme fırsatı veriyor olmasıdır. Biz bu konuda BM yetkililerini uyardık.
 
“KİMİN VATANDAŞ OLABİLECEĞİNİ MASAYA YATIRDIK”
Cenevre Zirvesi ertesinde biz, Kıbrıs Türk tarafı olarak bir açılım daha yaparak altı başlıktan birisi olan ‘Yönetim ve Güç Paylaşımı’ başlığı altında ‘Yabancılar, Vatandaşlık ve Göçmenler’ başlığını görüşmeye hazır olduğumuzu söyledik. Tüm iyi niyetimizle kapsamlı bir çözüm ertesinde kimin vatandaş olabileceği konusunu masaya yatırdık. Daha önce basına yaptığım açıklamalarda da söylediğim üzere, bizim KKTC vatandaşları arasında ayrım yapılmasını kabul etmemiz ya da belirli bir sayıyı kabul edip bunun üzerindeki bazı vatandaşlarımızı yeni ortaklık devleti vatandaşlığından mahrum bırakmamız söz konusu olamaz. Bu nedenle bu konuda nesnel birtakım kriterlerin görüşülmesi ve bu temelde vatandaşlık konusunun halledilmesi gereği üzerinde durduk. Bu konuda KKTC vatandaşı herkesin gönlünü ferah tutmasını istiyorum. Bu ülkede sevinci ve kederi bizlerle birlikte paylaşmış olan KKTC vatandaşlarının tümü Kıbrıs Türkü’dür. İnsanları etnik temele ya da nereden geldiklerine bakarak sınıflandırmak bu yüzyılda akıllara dahi getirilmemelidir.”
ULUSLARARASI ALANDAKİ DİPLOMASİ ATAĞI
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bir yıllık sürede uluslararası alanda yoğun diplomasi atağına kalktıklarını, 2010 sonuna dek üç kez New York’a BM Genel Sekreteri’yle görüşmeye gittiğini; New York ve Cenevre’de üçlü zirvelere katıldığını; New York’ta BM Genel Sekreteri yanında İslâm Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Katar Emiri Al - Thani, İspanya Dışişleri Bakanı Moratinos ve Finlandiya Dışişleri Bakanı ile yararlı görüşmeler yaptığını kaydetti.
Geçen Eylül’de Brüksel’de AB yetkilileri, AB Komisyonu Başkanı Barroso, Belçika Dışişleri Bakanı Vanaker ile görüştüğünü ifade eden Eroğlu, Komisyon’un Genişlemeden Sorumlu Komiseri Füle’yle görüşmesinde onu Yeşilırmak sınır kapısının açılışına davet ettiklerini anlattı.
AP Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz’la da görüşerek özellikle Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün Avrupa Parlamentosu’ndan geçirilmesi konusunda destek talep ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Eroğlu, Ekim ayında Berlin’e; Kasım’da İsveç’e yaptığı ziyarette de yararlı temaslarda bulunduğunu; Kıbrıs konusundaki tezlerini anlattığını belirtti.
Kıbrıs’ı ziyaret eden kimi yabancı devlet ve uluslararası örgüt yetkilileriyle de görüştüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Eroğlu, bunlar arasında Avrupa Parlamentosu Başkanı Buzek, Kıbrıslı Türklerle Yüksek Temas Grubu üyeleri, Martin Schulz ve Stefan Füle’nin de bulunduğunu bildirdi.
GÜVEN ARTIRMAYA DÖNÜK FAALİYETLERE DESTEK
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bir yıllık sürede Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar arasında güven artırmaya dönük faaliyetlere destek verdiğini, zorlu bir süreç sonunda imkansız görünen pek çok adımı atarak Ekim ayında Yeşilırmak sınır kapısının açılmasını mümkün kıldıklarını; başka bazı geçiş noktalarının açılabilmesi için öneri geliştirerek Geçiş Kapıları Komitesi’nin kurulmasını sağladıklarını; bir sonraki adımda beklentilerinin bu komitenin çalışmaları sonucunda Lefke Aplıç kapısının açılması olduğunu anlattı.
Eroğlu, özellikle Kültürel Miras Teknik Komitesi ile Suç ve Suça Dair Teknik Komite’nin faaliyetlerine destek verdiklerini bildirdi.
TÜRKİYE’YLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, görevi boyunca Anavatan Türkiye’yle sağlıklı ilişkilerin gelişmesi için elinden gelen çabayı ortaya koyduğunu, ziyaretlerinde politikaları koordine edip görüş alışverişinde bulunduğunu belirterek, “Müzakere sürecini sürekli istişare içerisinde yürüttüm. Son dönemde ülkemizde yapılan mitinglerde maksadını aşan bazı söylemler ve pankartlar, son derece rahatsız edici bir durum ortaya çıkarmış ve iki ülke ilişkilerinde geçici bir rahatsızlık doğurmuştur. Ben bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak Anavatanımızın Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ile telefon görüşmeleri yaparak sıkıntıların aşılması için katkı koymaya çalıştım” dedi.
Mecliste temsil edilen siyasi parti başkanlarını iki kez toplantıya çağırarak, ortak bir zemin bulmaya çalıştığını da belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, bazı sorumsuz davranışların yol açtığı gelişmelerin müzakere masasında elini zayıflattığını ifade etti ve toplumun tüm kesimlerini bir kez daha sorumlu davranmaya davet ettiğini söyledi.
“HER ŞEYİN ESKİSİ GİBİ DEVAMINI BEKLEMEK GERÇEKÇİ DEĞİL”
Konuşmasında, ekonomik konulara da değinen Cumhurbaşkanı Eroğlu, global ekonomik krizin dünya ekonomik sistemlerini alt üst ettiğine ve Doğu Akdeniz ile Ortadoğu’nun adeta kaynadığına işaret ederek, “Dünyanın pek çok coğrafyasında çok sayıda işten çıkarma veya maaş kesintisi hadisesi yaşanmaktadır. Tüm bunlar dikkate alındığında ülkemizde herhangi bir tedbir alınmaksızın her şeyin eskisi gibi devam etmesini beklemek gerçekçi değildir” dedi.
Ekonomik tedbirlerin gerekli olduğunu ifade eden Eroğlu, toplumun özelliklerini göz ardı etmeyecek, ülke koşullarına uygun adımlar atılmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Bu tedbirlerin, ülkenin şartlarına göre zamana yayılması üzerinde durulması ve bu konuda toplumsal bir uzlaşı sağlanmaya çalışılması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti:
“Daha önce de vurguladığım üzere alınacak önlemler kapanamayacak yaralar açmamalı, toplumsal barışımızı, huzurumuzu bozmamalıdır. Ben Cumhurbaşkanı olarak bu konuda yardımcı olmaya ve gözlemleyebildiğim birtakım hususları hükümetimizle paylaşmaya devam ediyorum. Gerekirse bundan sonra bunu daha da fazla yapacağım.”
“ANAVATAN’LA ET VE TIRNAK GİBİ OLAN İLİŞKİLERİ TARTIŞMA KONUSU YAPMAK ABESLE İŞTİGAL”
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, demokrasilerin haklar kadar sorumluluklar da içerdiğinin unutulmamasını isteyerek, şöyle dedi:
“Her yurttaşın en başta gelen görevleri arasında devletinin, ülkesinin içinde yaşadığı toplumunun güvenliğini, huzurunu, diğer ülkelerle ilişkilerini gözetmek, genelin çıkarlarını düşünmek de vardır.
Bir devlet çatısı altında topluca yaşamanın, bir anayasal, yasal düzen oluşturmanın temel nedenleri arasında az önce ifade ettiklerim de vardır.
Dolayısı ile Anavatan Türkiye’ye hepimizi üzen yanlış söylemler ileri sürülerek akla hayale gelmeyecek, gerçek dışı, kırıcı ithamlarla saldırmak doğru değildir ve eminim ki, sizin büyük çoğunluğunuz buna asla onay vermezsiniz.
Anavatan Türkiye ile et ve tırnak gibi olan ilişkilerimizi sürdürmek, geliştirmek devletimizin ve siz halkımızın yararınadır. Bunu tartışma konusu yapmak bile abesle iştigal, yani boşuna uğraştır.”
“EN MUTLU GÜNÜM…”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, görev süresindeki en mutlu günlerden birinin Türkiye’den deniz altından geçecek borularla yılda 75 milyon metreküp su taşınması projesinin aşamalarından biri olan Anamur Dragon Çayı’ndaki Alaköprü Barajı’nın temelinin atıldığı 7 Mart tarihi olduğunu ifade etti ve bu projenin KKTC’nin geleceğine büyük güç katacağını vurguladı.
“UMUTSUZLUĞA KAPILMAYIN”
Derviş Eroğlu, halkın, ülkenin geleceği konusunda umutsuzluğa kapılmamasını isteyerek, “Bu sadece ve sadece kolaya kaçmak olur. Hepimiz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirir, olması gerektiği kadar elimizi taşın altına koyarsak bu sıkıntıların aşılmaması için bir neden bulunmamaktadır.
Bu ortamda yapabileceğimiz en kötü şey ‘mahvolduk, yok olduk’ diyerek kendi kendimizin moralini bozmaktır. Lütfen ülkemizin geleceği bakımından umutsuzluğa kapılmayın” dedi.
Bu kadar izolasyon altındaki bir ekonominin hâlâ ayakta durabiliyor olmasının ve milli gelirin bu seviyelerde kalabilmesinin bile bir başarı öyküsü olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Herkesi elini vicdanına koyarak, adil bir değerlendirme yapmaya ve ekonomik tedbirlerin gerekliliğini görmeye davet ediyorum. Bu tedbirlerin ne olması gerektiği ayrı bir tartışma konusudur, ancak tedbir gereklidir” diye konuştu.
“ÇÖZÜM UMUDUNUZU YİTİRMEKTE OLDUĞUNUZUN FARKINDAYIM”       
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, halkın, kapsamlı çözüm konusundaki umudunu yitirmekte olduğunun farkında olduğunu belirterek, kapsamlı çözümü sadece bir tarafın istemesinin yetmediğini, kendileri kadar Rum tarafının da istemesi gerektiğini vurguladı.
“Hem Güney Kıbrıs’ta hem de ülkemizde çözüm umudunun giderek kan kaybetmesi şaşırtıcı değildir. Zira 1968 yılından bu yana devam eden Kıbrıs müzakerelerinde sizlerin umutlanabilmeniz için artık somut ve kapsamlı bir çözüm antlaşmasının ortaya çıkması gerekir” diyen Eroğlu, şöyle devam etti:
“İŞTE BU YÜZDEN TAKVİMLEME ŞART”
“Sanırım bundan başka hiçbir şey bu umudun yeşermesini mümkün kılamaz. İşte bu yüzden biz Kıbrıs Türk tarafı olarak müzakere sürecinde bir takvimlemenin şart olduğunu savuna geldik ve bundan sonra da bunun için çaba harcayacağız. Söylediklerimizin ne kadar haklı olduğu Rum tarafı seçim havasına girdiği zaman daha iyi anlaşıldı. Güney Kıbrıs’ta yapılacak seçimler ertesinde siyasi ortamın nasıl gelişeceğini, kapsamlı çözüme imkan verip vermeyeceğini de bugünden kestirmek maalesef mümkün değildir.
Fakat tüm bunlara rağmen biz Kıbrıs Türk tarafı olarak iyi niyetle ve var gücümüzle bu sürecin başarılı şekilde sonuçlanması için çaba ortaya koyacağız. Fakat sürecin sonsuza dek süremeyeceği hatırlatmasını da bir kez daha yapmayı gerekli duyuyorum.
Kıbrıs Türk halkı artık daha fazla statüsüz ve bu coğrafyaya izole edilmiş olarak yaşamak zorunda bırakılamaz, bırakılmamalıdır. Ben bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak bu konuda elimden gelen tüm çabayı ortaya koyacağım.”
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu konuşmasının son bölümünde, kendisini Cumhurbaşkanlığı görevine layık gördüğü için halka teşekkür ederek, “İçiniz rahat olsun, yaşamakta olduğumuz sıkıntılı günler sona erecek ve biz de, geçmişte olduğu gibi, yeniden düzlüğe çıkacağız. Bana verdiğiniz ana görev olan müzakerelerde de, ülke içerisinde yaşanan sıkıntılar konusunda da tüm gücümle mücadele edeceğim konusunda sizleri temin ederim” dedi.
“ ‘EROĞLU SEÇİLİRSE GÖRÜŞMELER BİTER’ DİYENLER YANILDI”
Polemiklere girmemek için bazı şeyleri duyup da duymazlıktan, görüp de görmezlikten geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Eroğlu seçilirse görüşmeler biter, dünyadan koparız” diyenlerin yanıldığını; göreve gelmesiyle tam tersine hem görüşmelerin ivme kazanmasına hem de takvime bağlı sonuçlanmasına çalıştığını; uluslararası alanda ve BM’de yaptıklarının takdir edildiğini söyledi.
Ekibinin, Kıbrıs Türk halkının çıkarları doğrultusunda çok başarılı bir çaba içinde olduğunu kaydeden Eroğlu, geçmişte yapılan ve doğru bulmadıkları bazı hususları düzeltmek için kararlı duracaklarından şüphe duyulmamasını istedi.
Nüfus sayımı konusundaki haklı ve kararlı duruşlarının halkın çıkarına olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “uzlaşmaz, diyalog kurulamaz kişi” söylemlerinin geçersizliğinin de gözler önüne serildiğini belirtti.
“Bizim herkesten samimi beklentimiz katkıdır. Elbette eleştiriler olacaktır ama bu eleştiriler; art niyetle, başka başka hesaplarla değil gerçekten bir ulusal davanın sürdürülmekte olduğunun bilinci ile yapılsın” diyen Eroğlu, vizyonunu “ileri gitmek, daha güzel yarınlar, yücelen bir KKTC için çalışmak” diye özetledi ve sözlerini “Her şey ülkemiz, halkımız için” diyerek tamamladı.
 



Sayfa Adresi: http://byturco.com/haber/Cumhurbaskani-Eroglu-Halka-Seslendi/355781