Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 24 Nisan 2004’te Kıbrıs’ın her iki tarafında ayrı ayrı ve eş zamanlı yapılan referandumların 7’nci yıldönümünde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve Avrupa Birliği yetkilileri ile devlet ve hükümet başkanlarına birer mektup gönderdi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Genel Sekreter’e gönderdiği mektubun ayrıca BM Güvenlik Konseyi ile BM Genel Kurulu üyelerine de dağıtımı yapılacak.
VERİLEN SÖZLER TUTULMADI
Cumhurbaşkanı Eroğlu, mektubunda söz konusu referandumlara atıf yaptıktan sonra, 24 Nisan’ın Kıbrıslı Türkler için sadece referandumların yıldönümü değil, aynı zamanda Kıbrıslı Türklere referandumlar öncesi ve sonrasında izolasyonların kalkacağı konusunda yapılan vaatlerin, alınan kararların ve verilen sözlerin tutulmadığının hatırlanması için bir vesile olduğuna dikkat çekti.
ANNAN PLANININ KABUL HİÇ DE KOLAY BİR KARAR DEĞİLDİ
Eroğlu, Kıbrıslı Türkler tarafından kabul, Rumlar tarafından ise reddedilmiş olan BM Kapsamlı Çözüm Planı’nın onaylanmasıyla ilgili kararın Kıbrıslı Türkler için hiç de kolay bir karar olmadığını, çünkü planın onlar için çok büyük acılar, zorluklar ve tavizler içerdiğini, birçoğunun iki, üç ve hatta dördüncü kez yerlerinden edilmesi anlamına geldiğini hatırlattı.
İZOLASYONLAR 45 YILDIR DEVAM EDİYOR
O tarihten sonra Güvenlik Konseyi’ne 28 Mayıs 2004 tarihinde bir rapor veren Genel Sekreter’in, izolasyonların kalkması konusunda somut adımlar atılmasını ve Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türklerle eşitlik zemininde bir uzlaşıya varmak istediğini sadece sözleriyle değil somut adımlarla kanıtlaması gerektiğini belirttiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı, ancak maalesef bunun gerçekleşmemiş olduğunu anımsattı. Eroğlu, o dönemde uluslararası topluluğun Kıbrıslı Türklerin çözümsüzlüğün kurbanı olmaması gerektiğini de açıkladığını hatırlattı ancak 45 yılı aşkın bir süredir bu izolasyonların sürdüğüne dikkat çekti.
KIBRISLI TÜRKLERİN İNANCI AŞINDIRILDI...
2004 yılı ve sonrasının olaylarından büyük hayal kırıklığı yaşamakta olan Kıbrıs Türk Halkı’nın anlaşma iradesini değiştirmemekle beraber bu menfi gelişmelerin halkımızın bir uzlaşının fiiliyata geçirileceği konusundaki inancını kaçınılmaz şekilde aşındırdığını belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, bu acı tecrübeler ışığında olası bir uzlaşının yaşayabilir olmasına daha büyük özen gösterilmesi gerekeceğini vurguladı.
Eroğlu şöyle dedi:
“Kıbrıs Türk halkı, beni hak ve çıkarlarının unutulup bir kenara atılabilecek sözlü teminatlara değil, bu hak ve çıkarların sulandırılmadan somut garantilere bağlanacağı bir çözüm anlaşması bulmak için seçti. Biz, Kıbrıs Türk tarafı olarak, BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu çerçevesindeki görüşmelere bir yandan da 2004’ün tecrübelerinden dersler çıkartarak, diğer yandan da geleceğe bakan bir yaklaşım içinde katılıyoruz. Kıbrıs Rum tarafı, 2004 referandumundaki olumsuz oyuna karşın alternatifsiz bırakılmamış, aksine sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak AB üyeliğiyle ödüllendirilmişti. Bu nedenledir ki, görüşmelerdeki muhatabım Sayın Hristofyas’la sürdürülebilir bir çözüm anlaşması ortaya koymayı başarırsak, 2004 ve sonrasının tecrübelerinin tekrarlanmaması için gerekli tedbirleri almak zorundayız. Mantık, hakkaniyet ve adalet bunu gerektirmektedir.”
GERÇEK ÇÖZÜM, DOĞU AKDENİZ’DEKİ BARIŞ VE İSTİKRARA DA KATKI YAPACAK
Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs’ta sorunlara gerçek çözümün kapsamlı bir uzlaşı ile gelebileceğini belirterek, adil ve yaşayabilir bir uzlaşının Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve istikrara büyük katkı yapacağını vurguladı. Rum tarafının maalesef böyle bir uzlaşıya arzulu görünmediğine, çünkü kendisine sözde “yasal hükümet” görüntüsü altında uzlaşı dışında girişimler yapma ve Kıbrıs Türkleri kısıtlamalar altında tutma olanağı verildiğine de işaret eden Eroğlu, AB ve uluslararası topluluğun Rum tarafına bu konuda gerekli motivasyonu sağlayabileceğine vurgu yaptı.
Mektubunun sonunda Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının iyi niyet ve yapıcı bir ruhla görüşmelere katılmaya devam edeceğini ifadeyle BM Genel Sekreteri’nin gözetiminde Haziran ayında yapılacak olan üçlü görüşmede, geçmiş tecrübeler ve bugünkü gerçekler temelinde bir uzlaşıya varma konusunda daha fazla gecikmeden gerekli adımları birlikte atma ümit ve beklentisini dile getirdi.