"Bu iki ortak, yola çıktıktan sonra ihaleyi alan firma ile daha sonra lisansı almaya çalışan firmanın yönetim yapısı o arada değişti, bozuldu, ortaklar birbiriyle ihtilafa düştü ve yargıya intikal etti. Bir hukuki boşluk doğdu. Dolayısıyla bu projeyi finanse etmek için hazırlanan bankalar ki bunlardan 2 tanesi kamu, 2 tanesi özel bankaydı. Bunlar bu hukuki boşluktan dolayı biraz çekindiler. Bu kadar krediyi vereceğiz ama krediyi verdiğimiz şirket, varlığı yargıya intikal etmiş bir şirket ve yarın bu şirketin varlığı yargı tarafından sorgulanacak. Bu ortaklar arasındaki ihtilafın nereye doğru, nasıl çözüleceği, yargının nihai kararının ne olacağı belli değil. Böylesine hukuki bir sorun yumağına dönüşmüş bir işe kredi vermek konusunda bankalar haklı olarak çekindiler."
"HAYIR, ÖYLE BİR ŞEY YOK"
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Bankalara kredi vermeyin" şeklinde siyasi bir etki, baskı olduğu söylentilerinin hatırlatılması üzerine de, şunları kaydetti:
"Bankalara, 'kredi vermeyin' diye bir siyasi baskı yok. Hayır, öyle bir şey yok. Çünkü işin içinde 2 tane de özel banka var, bu sadece kamu bankalarının yaptığı bir iş değil. 4 banka bir araya geliyorlar, hukukçuları çalışıyor ve anca beraber kanca beraber. 4'ü ya beraber girecekti ya da 4'ü geri çekilecekti. Bu bankaların hukukçuları buluştular, hafta sonu çalıştılar, ettiler baktılar ve 'biz risk görüyoruz. Bu haliyle bu krediyi vermemiz bankalarımızı riske atmak anlamına gelir' dediler ve krediyi vermeme kararı aldılar."