|
|
Sakarya Büyük Şehir Belediye Meclisi'nde konuşan Eroğlu "Kıbrıs'ın kara sularında, denizin derinliklerinde gaz olduğu tespit edilmiştir. Bunlar bu deniz altı zenginliklerine tek başlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bazen Mısır, İsrail, Suriye ile görüşüyorlar hatta bazı Amerikan şirketleri ile iş birliği anlaşmaları yapmışlardır. Biz bu konuda Kıbrıs Türkünün hatta Türkiye'nin de hakkı olduğu bu olayda hakkımızın çiğnenmesinin karşısında olacağımızı özellikle Türkiye'ye karşı Rumların bu tavrı sebebiyle hoş olmayan bazı sonuçlar doğurabileceğini, zaman zaman muhatabım olan BM temsilcisine ifade etmekteyim. Onun için bu zenginlik eğer su üzerine çıkarılacaksa tabii ki hak sahibi olan sadece Rumlar değildir Türkiye ve Kıbrıslı Türklerdir" dedi.
Üçüncüsü yapılacak olan Kıbrıs müzakerelerine de değinen Eroğlu "Biliyorsunuz bu, üçlü zirvenin üçüncüsü. Daha önce de yaptığımız iki zirve daha vardı. Zirvenin gerçekleşeceği tarihe kadar taraflar 6 başlık üzerinde yakınlaştırmaya çalışacak. Ama bu yakınlaşma sağlansa da sağlanmasa da genel sekreterin başkanlığında tekrar bir araya gelip, genel sekreterin görüşleri ve o görüşlerden sonra bilahare tarafların yoğunlaştırılmış müzakerelerle bir anlaşamaya varma çabası ortaya çıkacak. Benim Cenevre'ye götürdüğüm bir öneri vardı. Bu öneride mart sonuna kadar bir anlaşmaya varma gayreti vardı. Kıbrıs'ta yakınlaşma mümkün olduğunca sağlanacak, BM başkanlığında şimdi olacağı gibi bir araya geldiğimizde bir üçüncü yoğunlaştırılmış müzakereden sonra dörtlü veya beşli konferans düzenlenecekti. Dörtlü veya beşli derken garantörler Türkiye, Yunanistan, isterse beşinci olarak İngiltere, Kıbrıs Rum lideri ve Kıbrıs Türk lideri. Tabii ki Rum tarafı buna sıcak bakmamıştır. Bize göre Rumlar zamana oynamaktadır. Mart sonu derken de benim düşüncem şu idi: 22 mayısta Rumların genel seçimleri var dolayısı ile seçimlere girerken anlaşmaya varmak mümkün değil, ondan sonra da Avrupa Birliği dönem başkanı, derken cumhurbaşkanlığı seçimleri bize 2, 3 sene daha kaybettirecek. Kıbrıs Türk halkı yıllardan beri artık bu müzakereleri izlemekten yorulmuştur. Artık güney halkının da kuzey halkının da bu müzakerelere olan inancı sarsılmıştır. Geçenlerde güneyde yapılan kamuoyu yoklamalarında yüze 73 gibi büyük bir oranda Rum halkının Kıbrıs'taki müzakerelerden bir sonuç çıkacağına inanmadığı ortaya çıkmıştır. Hakeza bizde de böyle bir düşünce vardır. Onun için zaman uzadıkça anlaşma ihtimaline olan inancın azaldığını görüyoruz. Hep söylüyoruz bu noktada her şey Türkiye'den bekleniyor. Aslında Rumlar Avrupa Birliği'ne girerken Kıbrıs sorununu yapan onlardı. Sorunu çözmeye gel demediler ama şimdi Türkiye'ye sorunu çöz gel Avrupa Birliği üyeliği şansın devam etsin gibi bana göre gerçekleri ifade etmeyen görüşler ortaya koymaktadırlar.
Türkiye'nin Avrupa Birliği arzusundan yararlanarak Kıbrıs konusu için taviz vereceği beklentisi içerisinde politikalarını devam ettiriyorlar. Onun için biz diyoruz ki zaman limiti konsun, bu üçüncü üçlü zirveye giderken de bizim üzerinde duracağımız bir zaman limiti olsun. Bu zaman limiti içerisinde anlaşma olacaksa olacak. 48 yıldan beri Kıbrıs sorunu devam ediyor, 1968 yılında başlayan görüşmeler devam ediyor. Ortaya çıkan bütün anlaşma metinlerini Rum tarafı reddediyor ama bugün Rumlar Avrupa Birliği'nde bizse hala müzakere masasında. Artık bunun bir zaman limiti olmalı, anlaşma olacaksa olacak olmayacaksa herkes kendi yoluna gider. Böyle bir tutum içerisine genel sekreter girer mi bilemem ama birçok genel sekreter geldi geçti müzakereler devam etti, bir anlaşma olmadı. Herhalde genel sekreterler de kendi prestijlerini düşünerek anlaşma olması yönünde temkinlerine devam edecekler ama olmayacaksa artık BM'nin bu misyonu devam edemez şeklinde bir karar verirler mi onu da bilemem, genel sekreterler cevap verecek" diye konuştu.