Bir kere sizin gerçek güç kaynağınızla doğrudan temasa geçmen ve desteklerini hissetmek daha bir insanın özgüvenini arttırıyor. Türk toplumunun Türkiye ile ilgili beklentisi çok yüksek. Bu tabii bizi zorlayan bir şey. Ama bir yandan da vasat bir ülke olmayı kabul etmeyen bir toplum. Aslında biz son 8 yıldır dış politikamızla bunu aşılamak istiyorduk. Halk bu mesajı almış, Türkiye'nin artık uluslararası bir aktör olduğunu anlamış bu sefer daha fazlasını talep ediyor. Dış politika gibi elit bir konu gibi görünen bir hususun halkımız tarafından bu derece yakın takip edilmesi, benimsenmesi ve yapmak istediklerimizin bu derece doğru anlaşılmış olması... Gerçekten çok olumlu tepkiler aldım. İsveç’te bir Türk vatandaşımız ‘Çok teşekkür ederim’ dedi. ‘Eskiden Türk olduğumuzu söylemezdik, artık sorsalar da Türk olduğumuzu söylesek diye düşünüyoruz’ dedi. Konya’yı da temsil edeceksem kendim görmem lazım. Akademisyen olarak hep talebeyiz. Bu sefer pratik içinde öğrenme, görme ve insanları tanımam lazımdı. Bir ay içinde doğrudan alan içinde bir eğitim oluyor.
Bunu yapmaya aslında başlamıştık. Daha önce büyükelçiler konferansları, diplomatik toplantılar Ankara’da yapılırdı. Ben ilk toplantıyı Mardin’de yaptım. Bu sene başında Erzurum’da yaptık, bir sonrakini Edirne’de yapacağız. Eskiden Ankara dışında İstanbul’da dışişleri bakanlığı temsilcimiz vardı, şimdi İzmir’e de atadık, bir de Antalya’ya açacağız. Ben uluslararası toplantıları yayma düşüncesindeyim. Geçen sene Sayın Papandreu’yu Sayın Başbakanımızla görüşmek için Erzurum’a getirdik. Böyle ziyaretleri, önemli toplantıları diğer şehirlerimize yayma konusunda daha adımlar atacağız.