Babacan: Çözüm üretmekte zorlanıldığı bir dönemdeyiz

29 Eylül 2011 Perşembe  11:49

AVRUPA'DA SORUNLAR GÖZ GÖRE GÖRE BÜYÜYOR
Babacan, İstanbul Finans Zirvesi'nde, ABD'de ve özellikle Avrupa'da ekonomik sorunların çok yoğun bir şekilde yaşandığı ve çözümlerin tartışıldığı bir dönemden geçildiğini belirterek, ''Bir yaz tatili dönemi geçirdik, bu dönem maalesef kararların alınamadığı, adımların atılamadığı bir dönem oldu'' dedi. Babacan, özellikle Avrupa'da sorunların göz göre göre büyüdüğü, bazı konularda geç kalınan bir dönem yaşandığını söyledi.

Geçen hafta sonu ABD'de G-20, Dünya Bankası ve IMF toplantıları yapıldığını anımsatan Babacan, Hükümeti temsilen kendisinin de bu toplantılara katıldığını ve pek çok görüşme yaptıklarını anlattı.

Babacan, ''Maalesef genelde dünya ekonomisi ile ilgili özellikle Avrupa ile ilgili oldukça olumsuz bir tablo gördüğümü ifade etmek istiyorum. Kilit pozisyonda olanların, karar vericilerin çözüm üretmekte zorlandığı, siyasi karar mekanizmalarının iyi çalışmadığı bir dönemden geçiyoruz maalesef'' dedi.

Krizin ilk dönemlerinde problemin ağırlıklı olarak bankalarla ilgili olduğunu anımsatan Babacan, bankalar problem yaşadığında devletlerin, hükümetlerin ''Biz bankaların arkasındayız'' dediklerini söyledi.

Böylece krizin ilk safhasındaki sıkıntıların zaman içinde hafifletilmiş gibi göründüğünü, problemlerin ötelendiğini, devletlerin imzasının bir bakıma bankaların imzasının hemen yanında yer almasıyla göreli istikrarın bir süreliğine sağlanabildiğini anlattı.
Babacan, ''Ancak bugüne gelindiğinde öyle bir ortamdayız ki devletlerin devletlerin imzası artık eskisi kadar güçlü değil'' dedi.

KÖKLÜ ÇÖZÜM GÖREMİYORUZ
Aynı anda hem bankaların hem de oldukça çok sayıda devletin kredibilitesinin, imzasının sorgulandığı bir dönemde bulunulduğunu ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Krizin başlangıcının bize sunduğu tablo ile bugünkü tablo arasındaki en önemli fark bu. Artık devlet imzası işi kurtarmak için yeterli değil bugünkü ortamda. 'Devletler sallanmaya başlayınca devletlerin arkasında kimin duracağı, devletlerin sırtını kime dayayacağı' sorusunun cevabı maalesef bugün için yok.''
Avrupa'nın kendi içinde Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) denilen ve 2013'e kadar geçerli olan bir mekanizmayı şu anda geliştirmeye çalıştığını anımsatan Babacan, bunun büyüklüğünün ancak birkaç küçük boyutta ülkenin finansman ihtiyacını karşılayacak bir rakam olduğunun altını çizdi.
Bu mekanizmanın durumunun bir bakıma batağa götürmektense sorunları daha ötelemeye yönelik olduğunu belirten Babacan, ''Dikkat ederseniz 'sorunları öteleme' diyorum, çünkü köklü çözüm maalesef göremiyoruz'' dedi.

AVRUPA'DAKİ HİÇ BİR ÜLKENİN VE ABD'NİN EKONOMİK SORUNLARI ÇÖZÜLEMEZ DEĞİL.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa'daki ülkelerin ve ABD'nin ekonomik sorunlarının çözülemez olmadığını belirterek, ''Hepsinin çözümü var. Ancak ne eksik? Güçlü siyasi irade eksik. Korkmadan karar alıp, doğru budur. Ben bunu yapacağım arkadaş diye ortaya irade koyabilen partiler, hükümetler maalesef söz konusu değil şu anda...'' dedi.

Babacan, İstanbul Finans Zirvesi'nin (IFS 2011) ikinci günün açılışında yaptığı konuşmada, güvenin olmadığı bir ortamda politika araçlarının etkinliğinin son derece azaldığını ve sıkıntıların çözülemediğini kaydetti.

Ekonomik kriz nedeniyle dünyada şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda para basma operasyonuna girildiğini dile getiren Babacan, ülkelerin bu operasyonlarla şimdilik kurtarılmaya çalışıldığını kaydetti

Babacan, ''Ancak bu operasyonların ilelebet devam etmesi mümkün değil. Fakat ne zaman ki maalesef geçici çözümler bulunuyor, herkes bakıyoruz başka işlerle uğraşmaya başlıyor. Kalıcı çözüm üretmekte yapısal reformlarda maalesef kararlılık göremiyoruz'' diye konuştu.

ABD'de borç tavanının yükseltilmesine ilişkin ciddi bir tartışma yaşandığını anımsatan Babacan, ''Tartışmalar öyle bir güven kaybına sebep oldu ki bakıyorsunuz 400 küsür milyar dolarlık daha paket açıklıyorlar...Fakat maalesef ekonomik aktivitelere etkisi yok'' dedi.

Kamu maliyesinin de tartışılan konular arasında yer aldığını belirten Babacan, şöyle devam etti:

''Artık öyle bir noktaya geldik ki kamu maliyesinde genişlemeci politikalar sonuç vermiyor. Yani bütçeyi biraz daha açayım, fazla harcayayım, şuradan şu kadar vergi düşeyim böylece benim hiç sevmediğim bir tabirdir ekonomiye can suyu, farklı niyetler vardır o tabirin arkasında. Can suyu verelim, ve canlansın...

Bu da artık yürümüyor. ABD'de halkın güveni öylesine bozulmuş bir noktada ki siz deseniz ki 'Her ailenin bütçesine 500 dolar daha katkı yapıyorum' vergileri düşürerek, her aile gider harcar, ekonomi canlanır. İyi de 500 dolar fazla para girsin dediğiniz kişiler eğer gelecek ay işini kaybetmekten korkuyorsa, eğer siyasi ortama güvenmiyorsa, bu yaptığınız işin faydası olmaz. Sonuçta bütçe açığı büyür, borç büyür sonuçta ekonomi de yerinde sayar''

''2002'DE CİDDİ BİR BORÇ YÜKÜ ALDIK"
Babacan, 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin yüzde 66 ile borçlandığını, ortalama vadenin 9 ay olduğunu, yüzde 29 enflasyon ile çok ciddi bir borç yükü aldıklarını anlatarak, Türkiye'nin o günlerden bu güne doğru politikalarla., kararlılıkla ve güçlü bir siyasi irade ile geldiğini söyledi.

Avrupa'daki hiç bir ülkenin ekonomik sorununun çözülemez olmadığına işaret eden Babacan, şunları kaydetti:

''Bugün ABD'nin ekonomik sorunları çözülemez değil. Hepsinin çözümü var. Ancak ne eksik? Güçlü siyasi irade eksik. Korkmadan karar alıp, doğru budur. Ben bunu yapacağım arkadaş diye ortaya irade koyabilen partiler, hükümetler maalesef söz konusu değil şu anda. Bu işin özü siyasetin kurumunun istikrarından, siyaset kurumuna duyulan güvenden ve siyasi karar alma mekanizmalarının korkmadan o günün gereği doğrusu onu yapmasından geçiyor. Maalesef şu anda pek çok büyük ekonomide zayıf iktidarlar iş başında.

Dünyanın en büyük 10 ekonomisini alt alta sayın gelişmekte olar ülkeleri bir kenara koyun. çoğunda göreceksiniz ki bunların zayıf iktidarlar ve hükümetler iş başında. zatin krizin çıktığı 2009 yılından bu yana bizim sürekli vurguladığımız, biz endişe ediyoruz, sıkıntılar var diye uyarılarda bulunduğumuz konuların özünde de bu var. çünkü biz muhataplarımızı iyi tanıyoruz. neyi yapabilirler neyi yapamazlar az çok da kestiriyoruz ve bunun için de kaygılanıyoruz.''

Babacan, dünya ekonomisiyle ilgili artık liderlerin, hükümetlerin kendi şahsi bekasını düşüneceği bir dönemde olmadığını ifade ederek, liderlerin ülkelerinin geleceği için fedakarlık yapması gereken bir dönem olduğunu belirtti.

''Bu adımı atarsam benim ismim zedelenir, ben bu ülkede vergiyi artıran bir lider olarak anılmak istemiyorum gibi kaygılarla bu iş yürümez'' diyen Babacan, çünkü problemlerin parti ve lider meselesini çoktan geçtiğini, herkesin kendi ülkesinin bekası için kendisinin ve partisinin bekasından taviz vermek durumunda olduğunu ifade etti.

''YANGIN BÜYÜDÜĞÜNDE 10 İTFAİYE ARABASI YETMİYOR''
Babacan, alınması gereken kararların alınmaması durumunda bundan sonra görülecek tablonun hiç de iyi olmayacağına vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Problemler ertelendikçe daha büyük problem olarak karşınıza çıkıyor. Bugün yangın küçükken hemen şöyle dört beş kova suyla söndürebilecekken, yangın büyüdüğünde siz 10 tane itfaiye arabasını getirseniz yetmiyor. Onun için yangın küçükken sönecek bu hep biraz daha fedakarlık ve aynı zamanda liderlik meselesi. Biz 2009 yılının başından beri görüştüğümüz her lidere her bakan bunu söyledik. hemen adım atın dedik, bugün adım atmazsanız bu işler kötüye gidecek dedik. Maalesef bunlar zamanında yapılmadı ve durum bu noktaya geldi.

Her ülke kendisi için doğruları yapmalı ama, bütün bu adımlar atılırken ülkelerin de bir biriyle iletişim halinde ve koordinasyon içinde bu adımı atıyor olması önemli. öyle bir dönemdeyiz ki, eğer her ülke sadece kendi ulusal perspektifinden bakıp da yürüyüp giderse bunları topladığımızda yine dünya ekonomisi için çok da olumlu bir tabloyu görmemiz mümkün olmayabilir. Biz G-20'de biz bunu her fırsatta uyguluyoruz. G-20'de birlik beraberlik önemli diyoruz.''

''BANKALARIN KREDİ HACMİ YIL SONUNDA ORTALAMA YÜZDE 25 OLUR''
Babacan, bazı ülkelerin bunu fırsat olarak gördüğünü dile getirerek, dünya ekonomisi böyle bir durumda iken o ülkenin tek başına büyümesinin bir anlam ifade etmeyeceğini, ülkelerin de beraberce koordinasyon içerisinde küresel ekonomiyi bir an önce bu tablodan kurtarmak için çaba göstermesinde fayda olduğunu anlattı.

Özellikle finans sektörünün küresel anlamda düzenlenmesinin önemli bir konu olarak G-20 gündeminde olduğunu belirten Babacan, G-20'de bankacılıkla ilgili güzel şeyler üretildiğini, bunların olumlu sonuçlarının zamanı geldiğinde görüleceğini söyledi.

Babacan, şu anda yaşanan problemlerin özünde iki ana konu bulunduğunu, bunların kamu maliyesi ve bankacılık alanları olduğunu dile getirerek, ülkelerin sorunlarının bu iki alandan kaynaklandığını belirtti.

Türkiye'nin hem bankacılık hem de kamu maliyesi konusunda oldukça güçlü bir konumda olduğunu vurgulayan Babacan, zamanında yapılan reformlar ve atılan adımlarla Türkiye'nin pek çok ülkeden ayrıldığını kaydetti.

Babacan, ekonomide hiç bir alanda popülizm yapmadıklarını, genel seçime giderken bankaların kredi hacmine limit getirdiklerini dile getirerek, şunları kaydetti:

''Seçim döneminde kredi hacmini getirince kendi içimizde de bazı tartışmalar yaşadık. Seçime gidiyoruz ne yapıyorsunuz dediler. Doğrusu bu dedik. İstikrar için ne gerekiyorsa yapmalıyız dedik ve uyguladık. Bir yandan bankacılıkla ilgili makro ihtiyati tedbirlerimizin zamanında ve doğru alınması, kamu maliyemizin sağlamlığı hemen yanında da Merkez Bankası'nın zamanında aldığı kararlar Türkiye'yi bu türbülansta ayrıştırdı ve bütün bu karmaşık ortamda bir başarı örneği olarak ortaya koymuş oldu. Şu anda bankaların bilançolarında takibe düşün alacak yüzde 2,6'ya gerilemiş durumda. Sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 17...

Kredi hacmiyle ilgili geçen yıl açıklamıştık yüzde 25 demiştik. Kur etkisinden arındırdığımız zaman yüzde 25'e doğru gidiyoruz şu anda. Hedeflediğimiz rakam yıl sonunda gerçekleşecek gibi görünüyor. Artık biz banka banka da bakmıyoruz. Her bankaya sen niye yüzde 25'i geçtin diye sorgulamayacağız. Sektör ortalaması zaten yüzde 24'de kalacağı için bizim koymuş olduğumuz hedefe yıl sonunda ulaşacağımız için bir sorun teşkil etmiyor.''

''DÜNYA YENİ BİR RESESYONA DOĞRU GİDİYOR VEYA ÖYLE GÖRÜNÜYOR''
Dünyanın yeni bir resesyon dönemine doğru gittiğini, ya da en azından öyle göründüğünü ifade eden babacan, böyle bir dönemde mutlaka politikaları dönemin gereğine göre de uyarlamak gerektiğini kaydetti.

Babacan, ''Artık otomatik pilot diye bir şey yok. Mutlaka manuel her an işin başında gerektiği anda gerektiği kararları alabilecek esnekliğe ve dinamikliğe sahip bir yönetim anlayışı gerekiyor bugün ve bunu da gerçekleştiriyoruz'' dedi.

Finansal istikrar komitesi kurduklarını ve bu iki ay içinde 5 ayrı toplantı gerçekleştirdiklerini, önemli analizler yaptıklarını anlatan babacan, kurumların attığı adımlardan birbirinin haberi olması açısından bu komitenin önemli çalışmalar yaptığını söyledi.

İstanbul'u finans merkezi yapmaya karar verdiklerini dile getiren Babacan, İstanbul'dan bölgeye hitap etmenin daha kolay olduğunu, yabancı kurum ve kuruluşların da İstanbul'da ofis açtıklarını, Türkiye Cumhuriyeti pasaportlarına ciddi talep olduğunu, bölgede ay yıldızlı pasaportun kullanılmasıyla işlerin kolaylaştığını anlattı.



Sayfa Adresi: http://byturco.com/haber/Babacan-Cozum-uretmekte-zorlanildigi-bir-donemdeyiz/361139