Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda dünya anayasalarını inceleyen Meclis uzmanları sürpriz bir sonuçla karşılaştı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na sunulan raporda, eşitlik ve insan hakları konusunda örnek alınabilecek en iyi hükümlerin Ruanda ve Güney Afrika’da bulunduğu vurgulandı.
Meclis Araştırma Merkezi’nin “Toplumsal cinsiyet” konulu karşılaştırmalı Anayasa çalışmasında, bir çatışma veya otoriter rejimden çıkan ülkelerin eşitliği somutlaştırmak için daha demokratik hükümler kaleme aldığına dikkat çekildi. Rapordaki bazı tespitler şöyle:
"Örneğin dünya parlamentoları arasında kadın milletvekili oranı ile ilk sırada yer alan Ruanda Anayasasının önsözünde, anayasanın; ‘temel insan haklarına saygıya, çoğulcu demokrasi, adil güç paylaşımı, hoşgörü ve meselelerin diyalog yoluyla çözümüne dayalı bir hukuk devleti inşa etmeye kararlı... Toplumsal cinsiyet eşitliği ve ulusal kalkınmada tamamlayıcılık ilkelerine halel getirmeksizin, Ruandalılar arasında ve kadınlar ile erkekler arasında eşit haklar sağlamaya adanmış’ olduğu belirtilmektedir.
Güney Afrika Anayasası toplumsal cinsiyet düzenlemesi konusunda en iyi uygulama modelini oluşturmaktadır. Hem eşitliğe hem de haksız ayrımcılığa dair düzenlemeler içermektedir: ‘Herkes yasa önünde eşittir ve eşit koruma ve kanundan yararlanma hakkına sahiptir. Devlet hiçbir kişiye karşı ırk, toplumsal cinsiyet, cinsiyet, hamilelik, medeni durum, etnik veya sosyal köken, renk, cinsel yönelim, yaş, engellilik, din, vicdan, inanç, kültür, dil ve doğum dahil olmak üzere bir veya daha fazla temellere dayalı olarak doğrudan veya dolaylı ayrımcılık yapamaz.’
Toplumsal cinsiyete duyarlı bir anayasa, hukuk devleti, toplumsal cinsiyet eşitliği ve erkekler ve kadınlara aynı şekilde olmak üzere bütün vatandaşların onuruna saygının tesisini bir araya getiren demokratik ilkelerin benimsenmesini gerektirir. Özel olarak toplumsal cinsiyet eşitliği hükümleri içermekle kalmayıp tamamının çerçevesini insan hakları diliyle çizer.”
1990-1993 yılları arasında kanlı bir iç savaş yaşayan 11.4 milyon nüfuslu Orta Afrika ülkesi Ruanda ile 1994’e kadar “apartheid” (ırk ayrımcısı) rejimiyle yönetilen 50.5 milyon nüfuslu Güney Afrika, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda dünyada yükselişte olan ülkeler arasında. Buna karşın iki ülke son iki yılda geriledi ve dünyaya bir model olarak sunulmaktan hâlâ uzak bir görüntü sergiliyorlar. Kuzey Avrupa ise bu alanda liderliği bırakmıyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) 2011 İnsani Gelişme Raporu’nda toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ilk beş sırayı; İsveç, Hollanda, Danimarka, İsviçre ve Finlandiya almıştı. Ruanda bu listede 82’nci, Güney Afrika ise 94’üncü sırada bulunuyor. 2010 raporunda ise Ruanda 83, Güney Afrika 82’nci sıradaydı. BM uzmanları, bu kapsamlı raporu oluştururken kadınların sağlık, eğitim, siyaset ve ekonomideki güçlerini ölçüyor.
Bu yılki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü arifesinde Social Watch adlı uluslararası sivil toplum örgütü tarafından yayınlanan ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi’ne göre, incelenen 154 ülkeden hiçbiri, 2011’de cinsiyet eşitsizliğini “kabul edilebilir” bir aralığa çekmeyi başaramadı. Buna karşın 77’nci sıradaki Ruanda’nın; Moğolistan, Filipinler ve Nikaragua ile birlikte son dönemde olumlu bir atılım yaptığı belirtiliyor. Bu ülkede 2003’te hazırlanan ve tüm karar organlarında kadınlara yüzde 30 kota öngören anayasa övülse de (pozitif ayrımcılık sayesinde 2008 seçimleri sonucunda parlamentonun yüzde 56’sı kadınların eline geçti), ülkede süren sosyoekonomik adaletsizlik, kadınların işinin hâlâ zor olmasına yol açıyor. Bunun temel nedenlerinden biri, miras ve mülkiyet yasalarının hâlâ erkekler lehine olması. Güney Afrika’da da kadınlar aynı dertten mustarip.