Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu törende yaptığı konuşmada, Osman Örek’in dolu, dolu yaşadığını, Kıbrıs Türk halkına büyük hizmetler verdiğini ve unutulmazlar arasında yer alarak ebediyete göçtüğünü belirtti.
Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türk halkının artık daha fazla çözümsüzlüğün bedelini ödeyen taraf noktasında tutulmaması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Günü gelince gereken kararlar alınacak ve liderlerimizin açtığı özgürlük, egemenlik yolunda ilerlenecektir” ifadesini kullandı.
“Biz elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ama herkes rahat olsun; barış arayışlarımızdan vazgeçmeyiz” diyen Eroğlu, “Ama bu demek değildir ki ileri adım atmayacağız, Rum tarafının keyfinin olmasını, bizi istediği noktaya sürüklemesini bekleyeceğiz” şeklinde konuştu.
Örek’i anma töreni, Osman Örek’in Lefkoşa Devlet Mezarlığı’nda bulunan kabri başında, saat 10.00’da, protokol sırasına göre çelenklerin kabre konulmasıyla başladı.
Bir dakikalık saygı duruşunun ardından Örek’in kızı Yeşim Örek Gümüşdağ, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer ve Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun konuşmaları yer aldı.
Törene Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Yüksek Mahkeme Başkanı Nevvar Nolan, CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, Maliye Bakanı Ersin Tatar, TC Lefkoşa Büyükelçiliği 1. Müsteşarı Murat Başçeri, Lefkoşa Belediye Başkanı Cemal Bulutoğluları, Osman Örek’in eşi Neriman Örek, kızı Yeşim Örek Gümüşdağ, bazı milletvekilleri, askeri ve sivil yetkililer, muharip dernekler, kurum ve kuruluş temsilcileri katıldı.
MÜCADELE LİDERLERİNDEN
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk Halkı’nın milli mücadelesine damgasını vuran liderlerden biri olan Osman Örek’in rahmetle ve şükranla anılmakta olduğuna dikkat çekerek, “Ben Ulusal Birlik Partisi saflarında politikaya atıldığım zaman Osman Örek Bey partinin önde gelen isimleri arasında idi ve Savunma Bakanımızdı. 1976 seçimlerinden sonra Allah uzun ömür versin Nejat Konuk beyin oluşturduğu ilk kabinede ben Eğitim Bakanı olarak görev alırken Osman Örek Bey Meclis Başkanı idi” dedi.
“Onu hep engin bilgisi, hoşgörüsü ve Devlet adamı duruşu ile tanıdık, sevdik” diyen Derviş Eroğlu, Örek’in daha sonra UBP’den ayrıldığını, onun tekrar partiye dönmesini sağlayanın da kendisi olduğunu anlattı. Eroğlu, “Sayın Osman Örek dönerken de büyük bir siyaset dersi vererek nefer olarak, hiç bir şey istemeden partimize döndü” diye konuştu.
ÖREK’İN HAYATI
Örek’in yaşam hikayesine göz attığını ve Kıbrıs Türkünün bugünlere kolay gelmediğini bir kez daha anladığını ifade eden Eroğlu şöyle devam etti:
“Bakınız: Sayın Örek, 1944 yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumuna (KATAK) karşı oluşturulan, Kıbrıs Türk Mezunlar Birliği'ni kuruyor. Değerli arkadaşlarım dikkatinizi çekerim bizim bazı büyüklerimiz önceleri azınlık hakları isteyerek noktasından bu işe başlamışlardı ama buna tepki duyan bir gençlik, bir akım ortaya çıktı ve süratle bu yanlıştan dönüldü. İşte bu olayın içinde rahmetli Osman Örek’in rolü var. Sayın Örek daha sonra Merhum Özgürlük ve Varoluş Mücadelemiz lider Doktor Küçük’le birlikte siyasi mücadeleye başlıyor ve Kıbrıs Türk Birlik Partisi'nde önce şube sekreteri, sonrasında genel sekreter olarak görev yapıyor. Bu arada mücadele gelişiyor, dünyadaki koşullar değişiyor ve Sayın Örek’in 1959 yılında, Kıbrıs'ın bağımsızlığı ile ilgili olarak düzenlenen Londra ve Zürih toplantılarına Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş ile birlikte katıldığını görüyoruz.
Sayın Örek’in derin uluslararası hukuk bilgisi ile bu antlaşmaların şekillenmesinde ve 1963 yılında Rumlar tarafından silah zoru ile gasp edilen Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın hazırlanmasında da önemli rol oynadığı aşikardır.
Bunları neden söylüyorum: Çünkü merhum liderlerimizi anarken tarihsel süreci de bir gözden geçirmenin bugünkü nesillere anımsatmanın yararlı olduğuna inanıyorum. Mücadele yıllarımızın liderlerinden Rahmetli Osman Örek 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşundan, 21 Aralık 1963'te, Türklere karşı başlatılan Kanlı Noel Rum saldırılarıyla, Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlanmasına kadar, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Savunma Bakanlığı görevini yürüttü. Kabinedeki üç Türk Bakan’dan biri idi. Yeri gelmişken diğer iki Bakanımız Fazıl Plümer ile Niyazi Manyera’yı da bir kez daha rahmetle anıyorum. Onların da büyük hizmetleri olmuştur ve bence düzenlenecek bazı etkinliklerle onların anılmasında da büyük yarar vardır.”
YEŞİL HATTIN ÇİZİMİ
Osman Örek’in, Kanlı Noel sonrası dönemde, Kıbrıs Türkü'nün ilk ulusal siyasi yönetimi görevini üstlenen 'Genel Komite'de görev yaptığını da hatırlatan Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Sayın Örek iki bölgeliliğin, hatta iki ayrı devletin gerekliğinin ifadesi olduğuna inandığım ilk ulusal sınırımız olan 'Yeşil Hattın' çizilmesi çalışmalarında çok etkin olarak görev yaptı” dedi.
Örek’in en sıcak günlerde, yani 21-25 Aralık 1963 döneminde Dr. Fazıl Küçük ile birlikte, Makarios ve Yorgacis'le yapılan müzakerelerde Türk Toplumunu temsil ettiğini sonrasında da Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili taraflarla ilişkileri yürüttüğünü belirten Eroğlu şöyle devam etti:
“1967 yılında kurulan Geçici Türk Yönetiminde, Savunma Bakanlığı görevine getirildi. 20 Temmuz 1974 Barış harekatının başlamasıyla BM Barış Gücü ile irtibat ve ilişkileri düzenledi. İkinci Viyana Konferansında, Devlet Başkanı Denktaş'a eşlik etti. Örek 17 yıl aralıksız olarak sürdürdüğü Savuma Bakanlığı görevine ilaveten, 'Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi' ve 13 Şubat 1975'te kurulan 'Kıbrıs Türk Federe Devleti' başkan yardımcılığı görevlerini de yaptı. 20 Temmuz Mutlu Barış Harekatı sonrasında 1976'da ilk kez yapılan seçimler sonrasında Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclis Başkanı oldu. 1978 yılında ise Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ikinci Başbakanı oldu. Ardından çok uzun olmayan bir süre daha politikaya devam etti ve aktif politikadan çekildi. Çok iyi bir avukat, bir hukukçu olarak hastalanıncaya kadar halkımıza hizmet verdi.”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, Osman Örek’in dolu, dolu yaşadığını, Kıbrıs Türk halkına büyük hizmetler verdiğini ve unutulmazlar arasında yer alarak ebediyete göçtüğünü belirtti.
HALKLARIN HAKLARI
“Bugünlere gökten zembille inerek gelmedik” diyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Bugünkü Devlet olgumuzun, yaşadığımız sosyal seviyenin daha iyisi de olabilirdi dediğimiz refah seviyemizin gerçekleşmesinde çok değerli halkımızın, ona önderlik eden her kesimden aydınlarımızın, Anavatanımız Türkiye’nin mücadelesi, göz yaşı, kanı ve emeği vardır” şeklinde konuştu.
Bunu basite indirgeyerek kahramanlık edebiyatı olarak yorumlanmamasını isteyen Eroğlu, dünyada kimsenin kimseye durduğu yerde bir hak vermediğini, dünyanın uluslar ve dinlerle örüldüğünü, menfaatlerin çatışmakta olduğunu söyledi.
Eroğlu, “Eğer siz belirli bir bilinçle ve kararlılıkla haklarınıza, hukukunuza sahip çıkmazsanız başkaları kendi menfaatleri için sizin hakkınızı, hukukunuzu çiğner. Bizim bütün mücadelemiz böyle bir durumun ortaya çıkmaması içindir. Yapacağımız kötü bir antlaşma bizi 1974 öncesine götürebilir” ifadelerini kullandı.
“En kötü bir antlaşma bile bugünkü durumdan iyidir” diyenlerin büyük yanılgı içinde olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Tarih göstermiştir ki iyi niyetle yapılan bazı antlaşmalar yeterli güvenceleri içermediğinden dolayı ileride halklara , uluslara sorun yaratmaktadır.O yüzdendir ki, bizler bugün 1960 yılından itibaren yaşananları, 1974 yılından bugüne kadar geçen 38 yılda olanları da dikkate alan, var olan gerçekler temelinde bir antlaşma istiyoruz” dedi.
EŞİTLİĞİ, GÜVENLİĞİ VE GERÇEKLERİ GÖZETEN ANLAŞMA
Cumhurbaşkanı Eroğlu şöyle devam etti:
“Eşitliğimiz, güvenliğimiz ve var olan gerçekler gözetilerek bir antlaşmaya varız. Artık her şey konuşuldu, her şey tartışıldı. Daha fazla eğmenin, büğmenin faydası yok. 1 Temmuz öncesinde bir yere gidilecekse bunun belli olması lazım. Uluslararası topluluk artık bizi daha fazla Rum tarafının yararına çalışan statükoya mahkum etmemeli. Çözümsüzlüğün sorumlusu biz değiliz. Biz gereken esnekliği gösteriyoruz ama Rum tarafı veremeyeceğimiz, bizim yok olmamız, eşitliğimizin tartışılır hale geleceği tavizler istiyor. Hal böyleyken halkımız daha fazla çözümsüzlüğün bedelini ödeyen taraf noktasında tutulmamalı. Biz elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ama herkes rahat olsun; Barış arayışlarımızdan vazgeçmeyiz... Ama bu demek değildir ki ileri adım atmayacağız, Rum tarafının keyfinin olmasını, bizi istediği noktaya sürüklemesini bekleyeceğiz...
Anavatan Türkiye Devlet ve Hükümet yetkilileri ile tam bir görüş, duygu ve düşünce birliği içindeyiz. Günü gelince gereken kararlar alınacak ve liderlerimizin açtığı özgürlük, egemenlik yolunda ilerlenecektir.”
BOZER
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer de, Osman Örek’in kendini Kıbrıs Türk halkına adamış, yaşamı boyunca Kıbrıs Türk halkının haklarını korumuş, bugünkü noktaya gelinmesinde önemli görevler yapmış bir kişi olduğunu söyledi.
Toplumuna hizmet için önce hukuk eğitimi alan Örek’in, bu eğitimi yaşamı boyunca da sürdürdüğünü ifade eden Bozer, bilgi donanımı ve vatan sevgisi ile Kıbrıs Türk halkına 1950’li yıllardan itibaren, Dr Küçük ve Denktaş ile birlikte üç milli mücadele liderinden biri olduğunu kaydetti.
Bozer, Örek’i hep hatırlama ve yaşatma adına mezarı başında bulunduklarını vurgulayarak, “Halkı adına ciddi görevler yaptı” dedi.
Dr. Küçük ve Denktaş ile birlikte Zürih-Londra anlaşmalarında görüşmeleri yürüten Örek’in Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Savuna Bakanlığı, Geçici Türk Yönetimi’nde Dışişleri ve Savunma Bakanlığı, KTFD’de ilk Meclis Başkanı ve daha sonra Başbakan olduğunu anlatan Bozer, “Bu ülke insanları halkı için yapmadığı görev kalmamıştır. Yaptığı görevleri de layıkıyla yaptı” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs Türkü’nün bugünlere kolay gelmediğini de belirten Bozer, devlet çatısının çok ödünler ve uğraşlarla oluşturulduğunu, geçmişe takılınmamasını ancak gelecek inşa edilirken de geçmişin bilinmesi gerektiğini söyledi.
Bozer Kıbrıs Türk halkının barış istediğini kanıtladığını da belirterek, “Bundan sonraki görev muhataplarımıza kalmıştır. Ama çok ciddi mücadeleler sonunda elde ettiğimiz kazanımları kaybetmeme adına onları hatırlamalıyız” dedi.
Örek’in hep kalplerde yaşatılacağını kaydeden Bozer, “Onu kendimize rehber edineceğiz” ifadesini kullandı.
GÜMÜŞDAĞ
Osman Örek’in kızı Yeşim Örek Gümüşdağ da, konuşmasına “13 yıl önce kaybettiğimiz değerli babam Osman Örek’i bu yıl anarken bir başka hüzünlüyüm. Hüzünlüyüm çünkü Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş bu yıl aramızda yok. Kıbrıs Türkü’nün üç arkadaş şarkısıyla simgelediği liderlerinden artık aramızda olan yok” diyerek başladı.
Koca bir neslin, bütün ömrünü vatanına sahip çıkmak, varolmak, Kıbrıs sorununu çözmeye çalışmakla tükettiğini ifade eden Gümüşdağ şöyle devam etti:
“İkinci nesil dediğim, 1974 yılını ucundan da yakalamış olan benim neslim de ömrünün yarısından çoğunu anlaşmaya odaklanarak heba etti. Heba etti diyorum çünkü ne yaptıysak olmadı, karşı taraf bizim kadar istekli olmadı. Olmadı. Bunu hep beraber Annan Planı’na verilen cevaplarla gördük.
Ve artık yeter demek istiyorum. Daha kaç nesli anlaşma adı altında heba edeceğiz? Biz Annan Planı’ndan daha fazla ne vereceğiz de karşı tarafı memnun edeceğiz? Bu meseleleri Kıbrıs meselesinde üçüncü ülke olanlara ve organizasyonlara soruyorum. Kıbrıs Türkü daha ne kadar ve neden sabredecek? “
1990 yılında insan hakları komitesinin Kıbrıs’ta yaptığı bir seminerde, Kanada, İngiltere, Fransa ile İtalya gibi ülkelerin hukukçularının ve akademisyenlerinin bir sonuca vararak açıkladıklarını belirten Gümüşdağ, bu sonucu da şöyle ifade etti: “Kıbrıs Türkü’nün insan hakları adada yapılacak olan anlaşmadan ayrı düşünülemez. Kıbrıs Türküne adanın geleceği ile ilgili karar verme hakları verilmediği sürece Kıbrıs sorunu çözülemez.”
Gümüşdağ, “1 Temmuz’da Kıbrıs Rum Yönetimi’ne ‘dönem başkanlığı’ verecek olan Avrupa’ya soruyorum; İnsan haklarının son derece önemli olduğu sizler için biz bu kadar mı insan değiliz? Ömrünü bu sorulara yanıt arayarak geçirmiş olan Dr. Küçük, Osman Örek, Rauf Denktaş üç arkadaş buluştular gardaş gardaş. Ruhunuz Şad olsun huzur içinde yatın. Bizler buradayız ve aynı soruları sormaya devam edeceğiz ” dedi.