CTP-BG Parti Meclisi’nden yapılan açıklamaya göre Parti Meclisi’nin pazartesi günü yaptığı toplantıda alınan kararda, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla devam eden müzakere sürecinin çıkmaza sokulmasının derin endişeyle gözlemlendiği, partinin bir süreden beridir yaptığı uyarılarla “sürecin Eroğlu ve müzakere heyetinin hatalı adımları nedeniyle kopma noktasına geleceğini” açıklayarak doğru adımların ne olduğu hakkındaki görüşlerini kamuoyu ile paylaştığı anımsatıldı. Kararda, “Gelinen aşamada, yaptığımız uyarıların dikkate alınmaması nedeniyle önceden işaret ettiğimiz çıkmaza girildiğini üzülerek belirtmek isteriz” ifadesine yer verilen kararda, özetle şunlar kaydedildi:
“CTP-BG, Cumhurbaşkanı'nın Kıbrıs Türk tarafının 4 Ocak 2010 tarihinde sunduğu paket öneriyi terk etmesinin ve çapraz oy konusunu hiç bir hal ve şartta kabul etmemesinin süreci tıkayacağını; BM Genel Sekreteri Ban ile gerçekleşen 3'lü zirveler sonrasında Kıbrıs Rum tarafının uluslararası konferansa Kıbrıs konusunun ‘iç unsurları’ çözüldükten sonra gidilebileceği talebine Sayın Eroğlu'nun onay vermesinin ve bunun BM pozisyonu haline gelmesine itiraz etmemesinin vahim bir hata olduğunu söylemiştir.
CTP-BG mülkiyet konusunda veri paylaşımını kabul eden Eroğlu'nun daha sonra bunu zamanında yerine getirmemesinin hata olduğu ve Kıbrıs Rum tarafının eline koz verildiğini söylemiş; Downer'in süreci konferansa götürecek yolu açabilmesi için, Kıbrıs Türk tarafının sırf öneri yapmış gibi görünmek yerine, sorun çözecek önerileri masaya getirmesi gerektiğini de ısrarla vurgulamıştır. Partimiz bu değerlendirmeleri Kıbrıs konusundaki gerçekleri göz önünde tutarak yapmıştır. Bu gerçeklerin en başında, muhatabımız olan Kıbrıs Rum liderliğinin çözüm konusunda bizim kadar istekli olmayan tavrı yatmaktadır.”
Kıbrıs Rum Liderliğinin “tanınmış devlet” ve “AB üyeliği” kozlarını sonuna kadar kullanmak isteyen bir siyaset içinde olduğu da anımsatılan kararda, Kıbrıs Türk tarafının ise Türkiye'nin desteği ile bu durumu dengelemeye çalıştığı ancak bu tek boyutlu ilişkinin, toplumda “var olma” kaygılarını ateşleyen son derece endişe verici bir hal aldığı yorumunda bulunuldu.
“CUMHURBAŞKANININ SORUMLULUĞU”
Bu açmazdan kurtulmanın tek yolunun, siyasi eşit olarak, meşru hak ve çıkarların korunduğu bir ortaklık devleti yaratılması olduğu görüşü ifade edilerek “Bu nedenle sadece Türkiye'yi değil, dünyayı da yanımıza alan politikalar ile Kıbrıs Rum tarafını haklarımıza saygı duyacağı bir anlaşmaya ikna etmek, müzakere görevini üstlenmiş olan Cumhurbaşkanının vazgeçilmez sorumluluğudur” denildi.
Kararda, “tüm bu gerçeklere rağmen Cumhurbaşkanı’nın, müzakerelerin anlamsız olduğu yönünde beyanatlarını sıklaştırdığı ve çözüm haricinde senaryolara yöneldiği” iddiasında bulunularak şunlar kaydedildi:
“Kıbrıs konusunun müzakereler yolu ile çözülebileceğine inanmayan birinin, en önemli görevi toplumu adına müzakereleri yürütmek ve kapsamlı çözüme ulaşılmasını sağlamak iken, bu amacı gözetmeyecekse, bulunduğu makamı işgal etmesine de gerek yoktur.
CTP-BG Cumhurbaşkanı'nı öncelikle sonuç alıcı, yapıcı ve ciddi bir müzakereci olmaya davet eder. Ancak bunu yapmak istemiyor veya yapamıyorsa da istifasını sunmanın da zorunlu bir seçenek olduğunun altını çizer. Kıbrıs Türk halkını yeni ve göz boyamaktan öteye gitmeyen sonuçsuz maceralara sürüklemek yerine, adadaki statükoyu ortadan kaldıracak yegane alternatif olan çözüme odaklanmanın kaçınılmaz olduğunu tekrardan ifade etmek isteriz.
‘Toplum lideri’ olarak uluslararası camianın resmen tanıdığı ve BM düzeyinde eşitliğimizin ve siyasi irademizin tek temsilcisinin, çözüme ulaşmak yerine, ayrılıkçı arayışlara kapı açmasını kabullenmemiz mümkün değildir.”
Kıbrıs Türk halkının, doğru siyasetle hareket eden ve dünya ile aynı dili konuşan, izolasyonların kaldırılması için somut adımları başlatan, çözüm şeklini kendi vizyonu çerçevesinde oluşturan taraf durumundan, son iki yılda, bunların bir çırpıda yok edildiği bir durumla yüz yüze geldiği ileri sürülerek “Sayın Eroğlu göreve geldikten sonra müzakerelerdeki ilerlemeler bıçak gibi kesilmiştir. İzolasyonların kaldırılmasına yönelik dünyadan yeni tek bir adım dahi gelmemiş, BM'nin eleştiri okları Kıbrıs Türk tarafına yönelmiştir. Eski günlerde olduğu gibi, Kıbrıs Rum tarafı çözüm isteyen, Kıbrıs Türk tarafı ise masadan kalkıp adayı bölmeye çalışan taraf konuma sokulmuştur” denildi.
Parti Meclisi kararında şu görüşlere de yer verildi:
“Partimiz, oynanmak isteyen oyunu şüphesiz görmektedir. Sayın Eroğlu, Rum tarafının isteksizliğini bahane ederek, görüşmeleri koparmak ve bizi Türkiye'nin bir alt idaresi haline dönüştürmek vizyonuna hizmet etmektedir. CTP-BG, siyasi irademizi ayaklar altına alacak, yok edecek veya sulandıracak, Kıbrıslı Türkler olarak toplumsal varlığımızın sonu anlamına gelecek bu senaryolara geçit vermeyecektir.”
“ÇÖZÜMÜN ETKİN ŞEKİLDE DESTEKLENMESİ ÇOK ÖNEMLİ”
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, “bir adım önde olma siyaseti”nin Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde ve dünya ile ilişkilerde ciddi ilerlemeler sağladığı; bundan hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Türkiye’nin önemli yararlar sağladığının hatırlanması ve bugün var olan tıkanıklığın aşılması için ihtiyaç olan liderlik göstergesi adımlar ve cesaretin sergilenmesi gerektiği görüşü ifade edilerek “Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, karşılıklı ‘petrol ve doğal gaz arama’ girişimleri ile iyice ısınan Doğu Akdeniz’in, istikrar ve güven ortamına kavuşması için Kıbrıs’ta çözümü etkin bir şekilde desteklemesi çok önemlidir” denildi.
Eroğlu’nun, karşılıklı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için müzakereleri yoğunlaştırması ve halkın hak ettiği çözümü gerçekleştirmek için çalışması istenilen kararda şöyle denildi:
“Cumhurbaşkanı, temsilcisi aracılığıyla müzakere sürecinin bugünkü şekliyle devamını savunmanın, aslında statükoya destek anlamı taşıdığını söylüyor. Bugünkü statükonun yaratıcılarından ve sürdürücülerinden biri olarak, bu değerlendirmeyi yaparken, nihai hedef olan çözüme ulaşılabilmesi için ne gibi önermeleri olduğunu açık olarak ifade etmelidir. Bize göre, Sayın Eroğlu, gecikmiş ve göstermelik adımlar atmak yerine, karşılıklı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için müzakereleri derhal yoğunlaştırmalı ve halkımızın hak ettiği çözümü gerçekleştirmek için çalışmalıdır. Bunu yaparken asla unutmaması gereken ilk şey, masada görüşülen çözüm şeklinin iki toplumlu, iki bölgeli ve toplumların siyasi eşitliğine dayalı federasyon ve hedeflenenin de Birleşik Federal Kıbrıs olduğudur.
Federasyon, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere Kıbrıs Sorununa taraf olan tüm ülkelerin, garantörlerin ve her iki toplum liderliğinin üzerinde mutabık kaldığı tek çözüm modelidir. Yıllar içinde oluşan parametreler de federasyonu hedeflemekte ve bunun dışındaki bütün formülleri kesin olarak dışlamaktadır. Bu bilinç ve sorumlulukla ya Sayın Eroğlu halkına ve tarihe karşı sorumluluğunu yerine getirecek, ya da daha büyük kayıplara yol açmadan bulunduğu makamı işgal etmeye bir son verecektir.
CTP-BG, Kıbrıs Türk Halkı’nın deneme yanılma modeliyle müzakere masasında yalpalayan bir müzakereciye ve heyetine tahammülünün olmadığını bilmekte ve bundan aldığı cesaretle Sayın Eroğlu’na sorumluluğunu son bir kez daha hatırlatmayı görev saymaktadır.”