Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, yeniden aday olduğu Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda okunmak üzere bir yazı kaleme aldı. Konuşmayı Aziz Yıldırım'ın kardeşi de olan Fenerbahçe Asbaşkanı Ali Yıldırım okudu.
Aziz Yıldırım mesajında, "Bugün orada binlerce Aziz Yıldırım, Metris’te de milyonlarca Fenerbahçeli var" derken; Fenerbahçe'ye karşı bir operasyon yürütüldüğü iddiasını yineledi. 3 Temmuz sonrası yaşananlara yönelik eleştirilerini sürdüren Aziz Yıldırım, "Fenerbahçe Başkanı ve yöneticilerinin, Fenerbahçe’den kaynaklanan yıkılmazlığı ve duruşu tüm bu çabaların sonuçsuz kalmasına neden olunca, oyunun aktörleri kendilerine yeni hedefler belirlemişlerdir. Bu hedefler, Aykut Kocaman yönetimindeki Fenerbahçeli cesur yürekler ve büyük Fenerbahçe taraftarıdır. Vahşice uygulanan linç kampanyası önce sahalara inmiş, futbolcularımız sahada sindirilmeye çalışılmış, toplum önünde itibarsızlaştırılmak istenmiş, Aykut Kocamanımız gün aşırı açıkça siyasetin içine çekilmeye çalışılmış ve bunlar yapılırken "güneydoğu" olayları benzetmesi gibi nitelendirilmeler bilerek ve kasten yapılarak, spor kamuoyu bölünmeye ve kaos yaratılmaya çabalanmış ve bunun faturası da bizlere yanı Fenerbahçemize kesilmeye çalışılmıştır." dedi.
Ülker Arena'da bulunan kongre üyeleri Aziz Yıldırım'ın mesajını ayakta alkışladı. İşte Ali Yıldırım'ın okuğu Aziz Yıldırım'ın mesajı:
Sayın Başkan, Değerli Fenerbahçe Kongre Üyeleri, Büyük Fenerbahçeliler,
Fenerbahçelıler için çok önemli ve anlamlı bir gündeyiz. Fenerbahçeliliğin yalnızca Fenerbahçe’nin geçmişine değil, geleceğine de sahip çıkmak olduğunu bilen sizlerin katkı ve katılımlarıyla bir araya gelmiş bulunmaktayız.
Böyle bir günde aranızda bulunamamaktan dolayı duyduğum üzüntü tarif edilemez. Ama şunu da hepimiz ve herkes çok iyi biliyor ki; bugün orada binlerce Aziz Yıldırım, Metris’te de milyonlarca Fenerbahçeli var.
3 Temmuz’dan bu yana yürütülen ve her aşaması her ayrıntısı planlanmış "Fenerbahçe operasyonu" artık tüm Türkiye’nin gözleri önünde tüm çıplaklığı ile durmaktadır. Herkes bilmektedir ki bu Fenerbahçe Operasyonu’dur. Ama unutulmamalıdır ki; bu operasyon sadece Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin değil artık ülkenin bir sorunu ve açmazı haline gelmiştir.
Fenerbahçe’yi "böl, yönet" teorisiyle parçalayarak, istedikleri şekle sokmak isteyenler tarafından 3 Temmuz’dan çok önceleri düğmeye basılmış ve bu tehlikeli oyun başlatılmıştır. Fenerbahçe başkanının TFF Başkanı ile yaptığı 2 telefon görüşmesi gerekçe gösterilerek ortada bir "silahlı suç örgütü" olduğu iddiasıyla dinleme ve takıp başlatılmıştır. Ancak bu operasyonun düğmesine basanlar aslında oynanacak oyunun ne kadar hukuksuz ve gerekçesiz olacağının da ilk sinyallerini vermişlerdir. Hatta gözü dönmüş bu zihniyet o kadar ilerı gidebilmiştir ki, bazı Fenerbahçeli yöneticiler hakkında alınan dinleme kararları henüz gerçekleşmemiş telefon konuşmalarına dayansa da, "hukuki delil" olarak dosyaya konulmuştur. Bunu yapanlar bu hukuksuzluktan dahi çekinmemişlerdir.
Yasadışı silahlı suç örgütü gibi tümüyle akıl dışı bir gerekçe ile oynanan bu ortaoyunu Nisan 2011’e kadar bu şekilde devam etmiş ve oyuncular Nisan 2011’de oyunun 2. perdesine geçmişlerdir. Bu, 6222 sayılı "şike" trajedyasıdır.
Fenerbahçe başkan ve yöneticilerıni "silahlı suç örgütü" suçlamasıyla derdest edemeyeceklerini anlayanlar, TFF’dekı kadrolu Fenerbahçe düşmanlarına sipariş ettikleri 6222 sayılı yasa ile kendilerine bir çıkar yol yarattıklarını zannetmişlerdir. Zira, 6222 sayılı yasa ile getirilen cezalar "silahlı suç örgütü" suçlamasından daha ağır olduğu için, birdenbire suç isnadı "şike ve teşvik" olarak değiştirilmiş ve 3 Temmuz’a kadar "silahlı suç örgütü" olan bizlerin, "şike ve teşvik" suçlamasıyla tutuklanması, yaratılan infialle tüm kamuoyuna bir linç kampanyası ile servis edilmiş ve Fenerbahçe başkanı ile yöneticileri tüm insan hakları ve hukuk dışı ihlallerın eşliğinde katledilmeye başlanmıştır.
Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerini kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak adına ne gerekiyorsa yapılmış, dosyadaki gizlilik kararları açıkça ihlal edilerek, medyadaki tetikçiler aracılığıyla gün be gün, doz doz şırınga edilmiş ve maalesef bu oyunda, kendini Fenerbahçeli olarak nitelendiren bazı kişilere de başroller verilerek, operasyon Fenerbahçe taraftarının ve tüm Türkiye’nin şaşkın ve tedirgin bakışları altında süratle sonlandırılmaya çalışılmıştır.
Amaç, ne olup bittiği anlaşılmadan, gerçekler ortaya çıkmadan ve en önemlisi Büyük Fenerbahçe taraftarına enjekte edilen narkozun etkisi geçmeden Fenerbahçe’yi ele geçirmektir. Bu süreç,ilk karşı dıirenişin sinyalleri olan 6222 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliğe kadar bu şekilde sürüp gitmiştır. Yasada yapılan değişiklığıi mecliste görüşüldüğü gün iddianamenın açıklanması ya da yasa değişikliğinin veto edildiği saatlerde iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiğinin meydan okurcasına kamuoyuna sunulması asla tesadüf değildir. Sayın başbakan ve hükümetimiz başta olmak üzere mecliste yer alan tüm partilerimizin katılımıyla, her türlü dayatmaya rağmen yürürlüğe giren bu yasa değişikliği, aslında yapılanlara karşı verilen ilk toplumsal tepki olmuş ve bu operasyonu yapanlar 3 Temmuz’dan bu yana ilk defa yenilmişlerdir.
Ancak bu sefer de, yasanın "kişiye özel" olarak çıkartılan, Aziz Yıldırım ve Fenerbahçeli yöneticileri aklamak için sipariş edilmiş bir yasa olduğu söylentileri vakit geçirilmeden topluma empoze edilmeye başlanmıştır.
Ama ne tesadüftür ki Fenerbahçe yasası olarak adlandırılan bu yasadan bir tek Fenerbahçeliler yararlandırılmamış, kısacası operasyon tüm hızıyla kaldığı yerden devam ettirilmeye çalışılmıştır.
Sıra iddianamenin açıklanması, tüm dosyanın ve delillerin kamuoyunun bilgisine sunulmasına geldiğinde, artık süreç haklının yanında ilerlemeye başlamıştır. Zira iddianamenin tutarsızlığı, 19 maçta şike olduğu iddiaları, asılsız polis fezlekesının traji-komik iddiaları tüm kamuoyu tarafından görülmüş, operasyon kendi kendini yok etmeye başlamış ve Fenerbahçe tüm haklılığı ve dik duruşuyla yeniden küllerinden doğmaya başlamıştır. Hatta, silahlı suç örgütünden suçlanarak alenen fişlenen bizlere karşı oynanan son oyunun yeni ismi de konulmuştur: "haksız ve çıkar amaçlı suç örgütü".
Ancak bu sefer de, sahne sırası "fenerbahçe operasyonu" nun yardımcı aktörlerine gelmiş, Türkiye Cumhurıyeti’nin hükümeti ve Başbakanını tehdit etmekten kaçınmayan, hakem atamaları yaparken yakalanan, Sivas’ta "balık", Karabük’te "profil" siparişi veren ve hatta, devletten aldıkları trilyonları, iıke ve teşvik eylemlerinde kullanmadıklarını ortaya koyamayanlar, umutsuzca ortaya dökülmüşlerdir.
Şike ve teşviğin Türkiye’deki ilk günden tohumlarını ekerken suçüstü yakalananlar, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne gitmemesi için ülke menfaatlerini dahi hiçe sayarak muhbirlik yaparken tespit edilenler, yasalarda suç tanımlamasının olmadığı tarihlerdeki eylemleri nedeniyle "dolandırıcılık" suçundan yargılanmayı "temiz" olarak yalanlarıyla örtmekten kaçınmayanlar, Türk sporuna siyaseti sokan ilk düşüncenin mimarları olmalarına rağmen Fenerbahçemize saldırmaya devam etmişlerdir.
Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerinin, Fenerbahçe’den kaynaklanan yıkılmazlığı ve duruşu tüm bu çabaların sonuçsuz kalmasına neden olunca, oyunun aktörleri kendilerine yeni hedefler belirlemişlerdir. Bu hedefler, Aykut Kocaman yönetimindeki Fenerbahçeli cesur yürekler ve büyük Fenerbahçe taraftarıdır.
Vahşice uygulanan linç kampanyası önce sahalara inmiş, futbolcularımız sahada sindirilmeye çalışılmış, toplum önünde itibarsızlaştırılmak istenmiş, Aykut Kocamanımız gün aşırı açıkça siyasetin içine çekilmeye çalışılmış ve bunlar yapılırken "güneydoğu" olayları benzetmesi gibi nitelendirilmeler bilerek ve kasten yapılarak, spor kamuoyu bölünmeye ve kaos yaratılmaya çabalanmış ve bunun faturası da bizlere yanı Fenerbahçemize kesilmeye çalışılmıştır.
Toplumsal kargaşa ve kaos umutlarını Fenerbahçe üzerinden gerçekleştirmeye çalışanlar asla muvaffak olamayacaklardır.
Fenerbahçe başkanı, yönetimi, taraftarı ve sporcularıyla beraber Türkıye Cumhuriyeti’nin her değerini temsil eder ve hepsine sahip çıkar.
Unutulmamalıdır ki Fenerbahçe kendisine yönelik her türlü davranışına rağmen Türk polisidir.
Fenerbahçe kendisinin cezalandırılmasını isteyen Türk savcısıdır, Türk hakimidir.
Fenerbahçe, kendisini sıkça eleştirse de Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Fenerbahçeli başbakanıdır.
Fenerbahçe, türlü gayrı hukuki girişimlerine rağmen ezeli ve ebedi dostları Beşiktaş’tır, Galatasaray’dır ve diğer kulüplerdir.
Kısacası, Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Ve Fenerbahçe Spor Kulübü sahip olduğu tüm bu değerlerini, hiç kimseye teslim etmeme kararlılığındadır.
Bu noktada bu kararlılığın asıl mimarı ve uygulayıcısı olan, camiasına her zaman destek olduğunu gösteren siz değerli kongre üyelerine, yüksek divan kurulu üyelerine, Fenerbahçe’sini dilinden düşürmeyen tüm taraftarlarımıza, Fenerbahçemiz için ter döken sporcularımıza, kulübümüz için çalışan emekçilerımıze huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Ayrıca uzun süre benimle birlikte görev yapan ancak bu kongrede aday olmayan yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımıza da bu zor süreçte Fenerbahçemiz için yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.
Yönetimde yer alacak olan arkadaşlarımızın da başarılı bir dönem geçirmelerini temenni ediyorum.
Bu kongrenin kulübümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyor saygı ve selamlarımı sunuyorum…"
Küçük: Darağacında olsak bile son sözümüz Aziz Yıldırım
Fenerbahçe Kulübü eski yöneticisi Vefa Küçük, kongrede yaptığı konuşmada, "Sandık başına gittiğimizde darağacında olsak bile son sözümüz Aziz Yıldırım olmalıdır" dedi.
Vefa Küçük, şunları söyledi;
3 sene önce Mayıs 2009'da seçilen başkan ve yönetim kurulu 3 senelik süreç içinde ve de 3 Temmuz'dan bu yana sıknıtlıı dönemde kulübümüz dirayetli becerekli olarak yönettiler.
Kendilerine teşekkür ediyorum. Yönetim kurulumuzla birlikte yüksek divan kurulu başkanımıza da teşekkür ediyorum. 3 Temmuz'dan itibaren verdiği gayretli özverileri ve duayen bir Fenerbahçeli olarak katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Tüm branşlarda başarılı olan bir sezon geçirdik. Bu branşlardaki şube kaptanlarına, sporcularının meyeveleri burada durmaktadır.
Yönetimde yer almak gibi bir talebim olmadı
Değerli konrge üyeleri 3 Temmuz'da yaşadığımız sıkınıtlı ve kasvetli dönemde yargısız infazların yapıldığı dönemde bizler kenetlendik. Ben de sizler gibi başkanımıza ve yönetimimize destek verdim. Onların kulübümüzü yönetmelerinde bize karşı açılan mücadelenin karşısında durmak için destek vermemiz gerekiyordu. Ancak bugün geldiğimiz noktada verdiğim destek hiçbir beklentiye karşılık değildi. Benim böyle bir talebim olmadı. Bana da böyle talep gelmedi.
Genel kurulda yönetimimizin 8 ay değil, 2015 mayıs ayına kadar bu yönetim ve başkanımızın yönetimi görevini sürdürmesi gerektiğini ifade ettim. En son Nisan ayındaki divanda başkanımız Aziz Yıldırım'ın tek listeyle seçime girmesi gerektiğini vurgulamıştım. Bugün eğer bir başkan adayı varsa ben kongrelerde aday olmuş biri olarak başkanımız karşı karşıya yarışmış bir insan olarak bir dost ve ağabey tavsiyesi bu kongre hiçbir kongreye benzemez. 3 Temmuz'dan itibaren başkanımız adli istirahata gitti. Fenerbahçe başkanı ve unvanı vardı. Yarın sandığa gittiğimizde bu koltuğu koruyamazsak, bu ay sonu tahliye olacağını umuyorum. Geldiği zaman o koltuğu ona veremezsek bizlere ayıp olmayacak mı, o koltuğu korumak hepimizin görevidir. Başkanımız her zaman daracağında olsam bile son sözüm Fenerbahçe diyordu, bizim de sandık başına gittiğimizde, darağacında olsam bile son sözümüz Aziz Yıldırım olmalıdır. Hepinize saygılarımı sunuyorum."
Bir diğer eski yönetici Rahmi Eyüboğlu ise, "Fenerbahçe üzerinden topluma mesaj vermek isteyenler yanlış yapıyor" diye konuştu.
Rahmi Eyüboğlu'nun konuşması ise şöyle:
Galatasaray maçı sonrası Fenerbahçe taraftarı kendi futbolcularını bağrına basacaktı, olay çıkarmayacaktı. Birlik ve beraberlik mesajı verecekti. Ama yaptırılmadı, özellikle tahrik edildi. Polis maç öncesi saat 6'dan sonra stada gelmek isteyenlere kombine olması ve bilet olmasına rağmen stada gelmesine izin vermediler. Daha maç öncesinde ne yapacaklarını belli ettiler. Kadınlar ve çocuk demeden biber gazı sıktılar. Yöneticilerimiz Ali Koç ve Semih Özsoy gazların içinde kaldılar, olay çıkmaması için mücadele ettiler. Ama ertesi gün benzin istasyonunda yakılmak istenen polis arabalarını izledik sadece. Basının ne kadar yanlı olduğunu gördük.
Olaylar nedeniyle 6 maç ceza verdiler. Ayıptır yahu. Fenerbahçe üzerinden topluma bir mesaj verilmek isteniyor. İyi düşünsünler Fenerbahçe, topluma bu ekip üzerinden mesaj verirse ne olacak arkadaşlar. Başkanımız bir Sevgiler Günü'nde seçilmişti. Eleştirebiliriz ama Aziz Yıldırım camia tarafından sevildiğini herkes biliyor. Bu tesadüf değil. Bundan sonra bir başkaldırı dönemi geleceğini düşünüyorum. 19 Mayıs Kadıköy'de yürüyüş olacak, tüm Fenerbahçeliler'i Fenerbahçe bayraklarıyla Kadıköy'de yürüyüşe katılmaya çağırıyorum. Biz orada olacağız."
3 Temmuz Dünya Fenerbahçeliler Günü olsun
Fenerbahçe Kulübü Kongre Üyesi Teoman Fanusçu da, "3 Temmuz Dünya Fenerbahçeliler Günü olarak kutlansın" dedi.
Teoman Fanusçu, "Daha önceki kongrede Aziz Yıldırım'ın heykeli dikilmesi önerisinden bulundum. Ama bu önerimi geri alıyorum yeni bir önerim var. 19 Temmuz'da kutlanan Dünya Fenerbahçeliler Günü, 3 Temmuz'da kutlansın. (Aziz Yıldırım'ın gözaltına alındığı gün). Ayrıca kulübün tapulu arsasına bir abide yapalım. Atatürk ve Türkiye haritasının bulunduğu, Aziz Yıldırım, futbolcuları ve taraftarları, Fenerbahçe'nin tüm değerlerini yansıtacak bir abide olsun" şeklinde konuştu.