Aziz Yıldırım başkanlığında 3 yıldır görev yapan yönetim kurulu döneminde bütün branşlarda kazanılan toplam 34 kupa, kongrenin düzenlendiği salonda başkanlık divanı masası önünde sergilendi. Bu arada, 29 yıl sonra kazanılan Türkiye Kupası en üstte yer aldı.
Kongre başkanlık divanına Talat Yılmaz'ın seçilmesiyle başlayan genel kurul toplantısında, şike davası nedeniyle tutuklu bulunan Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu'nun dışında bütün yöneticiler hazır bulundu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan toplantıda, "Çağ atlatan Başkan Aziz Yıldım" konulu slayt gösterimi yapıldı. Yapılan gösterimin ardından başkan Aziz Yıldırım’ın gönderdiği mektup, kardeşi Ali Yıldırım tarafından okundu.
Yıldırım mektubunda, 3 Temmuz’dan buyana yürütülen soruşturmayı “Fenerbahçe operasyonu” olarak nitelendirerek, “3 Temmuz’dan bu yana yürütülen ve her aşaması her ayrıntısı planlanmış ‘Fenerbahçe operasyonu’ artık tüm Türkiye’nin gözleri önünde tüm çıplaklığı ile durmaktadır. Herkes bilmektedir ki bu Fenerbahçe Operasyonu’dur. Ama unutulmamalıdır ki; bu operasyon sadece Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin değil artık ülkenin bir sorunu ve açmazı haline gelmiştir. Fenerbahçe’yi ‘böl, yönet’ teorisiyle parçalayarak, istedikleri şekle sokmak isteyenler tarafından 3 Temmuz’dan çok önceleri düğmeye basılmış ve bu tehlikeli oyun başlatılmıştır. Fenerbahçe başkanının TFF Başkanı ile yaptığı 2 telefon görüşmesi gerekçe gösterilerek ortada bir ‘silahlı suç örgütü’ olduğu iddiasıyla dinleme ve takip başlatılmıştır. Ancak bu operasyonun düğmesine basanlar aslında oynanacak oyunun ne kadar hukuksuz ve gerekçesiz olacağının da ilk sinyallerini vermişlerdir. Hatta gözü dönmüş bu zihniyet o kadar ileri gidebilmiştir ki, bazı Fenerbahçeli yöneticiler hakkında alınan dinleme kararları henüz gerçekleşmemiş telefon konuşmalarına dayansa da, ‘hukuki delil’ olarak dosyaya konulmuştur. Bunu yapanlar bu hukuksuzluktan dahi çekinmemişlerdir.
Yasadışı silahlı suç örgütü gibi tümüyle akıl dışı bir gerekçe ile oynanan bu ortaoyunu Nisan 2011’e kadar bu şekilde devam etmiş ve oyuncular Nisan 2011’de oyunun 2. perdesine geçmişlerdir. Bu, 6222 sayılı ‘şike’ tragedyasıdır. Fenerbahçe başkan ve yöneticilerini ‘silahlı suç örgütü’ suçlamasıyla derdest edemeyeceklerini anlayanlar, TFF’deki kadrolu Fenerbahçe düşmanlarına sipariş ettikleri 6222 sayılı yasa ile kendilerine bir çıkar yol yarattıklarını zannetmişlerdir. Zira, 6222 sayılı yasa ile getirilen cezalar ‘silahlı suç örgütü’ suçlamasından daha ağır olduğu için, birdenbire suç isnadı ‘şike ve teşvik’ olarak değiştirilmiş ve 3 Temmuz’a kadar ‘silahlı suç örgütü’ olan bizlerin, ‘şike ve teşvik’ suçlamasıyla tutuklanması, yaratılan infialle tüm kamuoyuna bir linç kampanyası ile servis edilmiş ve Fenerbahçe başkanı ile yöneticileri tüm insan hakları ve hukuk dışı ihlallerin eşliğinde katledilmeye başlanmıştır.
Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerini kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak adına ne gerekiyorsa yapılmış, dosyadaki gizlilik kararları açıkça ihlal edilerek, medyadaki tetikçiler aracılığıyla gün be gün, doz doz şırınga edilmiş ve maalesef bu oyunda, kendini Fenerbahçeli olarak nitelendiren bazı kişilere de başroller verilerek, operasyon Fenerbahçe taraftarının ve tüm Türkiye’nin şaşkın ve tedirgin bakışları altında süratle sonlandırılmaya çalışılmıştır. Amaç, ne olup bittiği anlaşılmadan, gerçekler ortaya çıkmadan ve en önemlisi Büyük Fenerbahçe taraftarına enjekte edilen narkozun etkisi geçmeden Fenerbahçe’yi ele geçirmektir. Bu süreç, ilk karşı direnişin sinyalleri olan 6222 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliğe kadar bu şekilde sürüp gitmiştir. Yasada yapılan değişikliği mecliste görüşüldüğü gün iddianamenin açıklanması ya da yasa değişikliğinin veto edildiği saatlerde iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiğinin meydan okurcasına kamuoyuna sunulması asla tesadüf değildir. Sayın başbakan ve hükümetimiz başta olmak üzere mecliste yer alan tüm partilerimizin katılımıyla, her türlü dayatmaya rağmen yürürlüğe giren bu yasa değişikliği, aslında yapılanlara karşı verilen ilk toplumsal tepki olmuş ve bu operasyonu yapanlar 3 Temmuz’dan bu yana ilk defa yenilmişlerdir.
Ancak bu sefer de, yasanın ‘kişiye özel’ olarak çıkartılan, Aziz Yıldırım ve Fenerbahçeli yöneticileri aklamak için sipariş edilmiş bir yasa olduğu söylentileri vakit geçirilmeden topluma empoze edilmeye başlanmıştır. Ne tesadüftür ki Fenerbahçe yasası olarak adlandırılan bu yasadan bir tek Fenerbahçeliler yararlandırılmamış, kısacası operasyon tüm hızıyla kaldığı yerden devam ettirilmeye çalışılmıştır. Sıra iddianamenin açıklanması, tüm dosyanın ve delillerin kamuoyunun bilgisine sunulmasına geldiğinde, artık süreç haklının yanında ilerlemeye başlamıştır. Zira iddianamenin tutarsızlığı, 19 maçta şike olduğu iddiaları, asılsız polis fezlekesinin trajik-komik iddiaları tüm kamuoyu tarafından görülmüş, operasyon kendi kendini yok etmeye başlamış ve Fenerbahçe tüm haklılığı ve dik duruşuyla yeniden küllerinden doğmaya başlamıştır. Hatta silahlı suç örgütünden suçlanarak alenen fişlenen bizlere karşı oynanan son oyunun yeni ismi de konulmuştur: ‘haksız ve çıkar amaçlı suç örgütü’.
Ancak bu sefer de, sahne sırası Fenerbahçe operasyonunun yardımcı aktörlerine gelmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümeti ve Başbakanını tehdit etmekten kaçınmayan, hakem atamaları yaparken yakalanan, Sivas’ta ‘balık’, Karabük’te ‘profil’ siparişi veren ve hatta, devletten aldıkları trilyonları, şike ve teşvik eylemlerinde kullanmadıklarını ortaya koyamayanlar, umutsuzca ortaya dökülmüşlerdir. Şike ve teşvikin Türkiye’deki ilk günden tohumlarını ekerken suçüstü yakalananlar, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne gitmemesi için ülke menfaatlerini dahi hiçe sayarak muhbirlik yaparken tespit edilenler, yasalarda suç tanımlamasının olmadığı tarihlerdeki eylemleri nedeniyle dolandırıcılık suçundan yargılanmayı temiz olarak yalanlarıyla örtmekten kaçınmayanlar, Türk sporuna siyaseti sokan ilk düşüncenin mimarları olmalarına rağmen Fenerbahçemize saldırmaya devam etmişlerdir.
Fenerbahçe başkanı ve yöneticilerinin, Fenerbahçe’den kaynaklanan yıkılmazlığı ve duruşu tüm bu çabaların sonuçsuz kalmasına neden olunca, oyunun aktörleri kendilerine yeni hedefler belirlemişlerdir. Bu hedefler, Aykut Kocaman yönetimindeki Fenerbahçeli cesur yürekler ve büyük Fenerbahçe taraftarıdır.
Vahşice uygulanan linç kampanyası önce sahalara inmiş, futbolcularımız sahada sindirilmeye çalışılmış, toplum önünde itibarsızlaştırılmak istenmiş, Aykut Kocamanımız gün aşırı açıkça siyasetin içine çekilmeye çalışılmış ve bunlar yapılırken ‘Güneydoğu’ olayları benzetmesi gibi nitelendirilmeler bilerek ve kasten yapılarak, spor kamuoyu bölünmeye ve kaos yaratılmaya çabalanmış ve bunun faturası da bizlere yanı Fenerbahçemize kesilmeye çalışılmıştır.
Toplumsal kargaşa ve kaos umutlarını Fenerbahçe üzerinden gerçekleştirmeye çalışanlar asla muvaffak olamayacaklardır. Fenerbahçe başkanı, yönetimi, taraftarı ve sporcularıyla beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin her değerini temsil eder ve hepsine sahip çıkar. Unutulmamalıdır ki Fenerbahçe kendisine yönelik her türlü davranışına rağmen Türk polisidir. Fenerbahçe kendisinin cezalandırılmasını isteyen Türk savcısıdır, Türk hakimidir. Fenerbahçe, kendisini sıkça eleştirse de Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Fenerbahçeli başbakanıdır. Fenerbahçe, türlü gayrı hukuki girişimlerine rağmen ezeli ve ebedi dostları Beşiktaş’tır, Galatasaray’dır ve diğer kulüplerdir. Kısacası, Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti’dir. Fenerbahçe Spor Kulübü sahip olduğu tüm bu değerlerini, hiç kimseye teslim etmeme kararlılığındadır. Bu noktada bu kararlılığın asıl mimarı ve uygulayıcısı olan, camiasına her zaman destek olduğunu gösteren siz değerli kongre üyelerine, yüksek divan kurulu üyelerine, Fenerbahçe’sini dilinden düşürmeyen tüm taraftarlarımıza, Fenerbahçemiz için ter döken sporcularımıza, kulübümüz için çalışan emekçilerimize huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Ayrıca uzun süre benimle birlikte görev yapan ancak bu kongrede aday olmayan yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımıza da bu zor süreçte Fenerbahçemiz için yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Yönetimde yer alacak olan arkadaşlarımızın da başarılı bir dönem geçirmelerini temenni ediyorum. Bu kongrenin kulübümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyor saygı ve selamlarımı sunuyorum” ifadeleri kullanıldı.
Yıldırım’ın mektubunun okunmasının ardından kongre üyeleri ayağa kalkarak Yıldırım’ı alkışladılar. Kongreye Başkanvekili Nihat Özdemir’in konuşması ile devam edildi.