Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, tüzüğündeki ''cemevlerini ibadet yeri olarak'' nitelendiren ifadeler nedeniyle Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında kapatma davası açmıştı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi ise davayı, ''Cemevleri yüzyıllardır Alevilerin ibadet yeri olarak toplumca bilinmiş ve kabul görmüştür. Derneğin tüzüğünde yazılı bulunan 'Cemevleri ibadethanedir' hükmü Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık taşımadığı gibi kanunlarla da yasaklanmamıştır'' gerekçesiyle reddetmişti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oy çokluğuyla bozdu. Kararın gerekçesinde, Anayasa'nın 174. maddesinde, Anayasa'nın hiçbir hükmünün, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini koruma amacını güden inkılap kanunlarının, Anayasa'nın halkoyuyla kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağının belirtildiği kaydedildi. 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun'da da tekke ve zaviyelerin kapatılmasına karar verildiği ancak cami ve mescitlerin açık kalmasının belirtildiği kaydedildi. 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'da da İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığının kurulduğunun belirtildiği, cami ve mescitlerin Diyanet İşleri Başkanlığının izniyle ibadete açılacağı ve Başkanlıkça yönetileceği, hakiki ve hükmü şahıslar tarafından yapıldığı halde izinli veya izinsiz olarak ibadete açılmış cami ve mescitlerin yönetiminin üç ay içinde Diyanet İşleri Başkanlığına devredileceğinin ifade edildiği vurgulandı. Anayasanın 90. maddesinde, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağının belirtildiği kaydedilen gerekçede, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda da derneklerin kuruluş ve fesih işlemlerinin düzenlendiği hatırlatıldı. Gerekçede, Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü'nün, davalı Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği'ne ait tüzükte yer alan ''Derneğin amacı Çankaya'da yaşayan Alevi inançlı yurttaşların inanç ve ibadetlerini yerine getirme merkezleri olan cemevlerini yapmak ve yaptırmaktır'', ''Alevi inanç ve ibadet merkezi olan cemevlerini yapmak ve yaptırmak'' ve ''İmar Yasası uyarınca imar planlarında ibadet yeri olarak ayrılan alanlar üzerinde Alevi yurttaşların yaşadığı yerlerde cemevi inşa etmek üzere girişimlerde bulunmak'' şeklindeki ifadelerin, yeniden düzenlenmesini ya da tüzükten çıkarılmasını istediği kaydedildi. Dernek tarafından verilen cevapta ise maddelerin aynen korunduğunun görüldüğü ifade edilen gerekçede, ''Hukuki ve maddi olgular dikkate alındığında 677 sayılı Yasa ile getirilen sınırlandırmaların Anayasal güvenceyle sürdürüldüğünün anlaşıldığı, bu nedenle 633 sayılı Yasa ve düzenlemeler karşısında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, kişilerin sivil toplum örgütü olarak yasal mevzuatı sınırları içinde serbestçe dernek kurarak dernek çatısı altında faaliyetlerine devam ettirmelerinin mümkün olduğu kuşkusuzdur'' ifadeleri kullanıldı. Gerekçede, davalı derneğin tüzüğünde kanuna aykırılık teşkil eden maddelerindeki değişiklikleri yapmaması nedeniyle tüzüğün kanuna aykırı hale geldiği dikkate alınarak davanın kabulü gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin bozma nedeni yapıldığı belirtildi. 'ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR' Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü de Haziran 2008'de derneğe gönderdiği yazıda, tüzüğün bu maddelerinin yeniden düzenlenmesini talep etmişti. Müdürlük, derneğe gönderilen tebligata rağmen yasal sürede eksikliklerin giderilmediği gerekçesiyle geçen yılın kasım ayında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ihbarda bulunmuştu. Bunun üzerine başsavcılık, Çankaya Yenişehir Mahallesi'nde kurulu Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında davaname hazırlamıştı. Davanamede, derneğin tüzüğünün incelendiği ve tüzükte eksiklikler bulunduğu kaydedilerek, tebligata rağmen yasal sürede eksikliklerin giderilmediği ifade edilmişti. Derneğin feshine karar verilmesi istenen davanamede, dava sırasında faaliyetten alıkonulması için önlem alınması ve fesih kararından sonra derneğe ait para, mal ve hakların derneğin amacına en yakın dernek olan Elvankent Kültür Merkezi Yaptırma Yaşatma ve Cemevi Yaptırma Derneği'ne devredilmesi de talep edilmişti. Cumhuriyet savcısı Ali Özdemir, esas hakkındaki görüşünde, ''Alevilik bir din değildir. Cemevi de bir ibadethane değildir, toplantının adıdır'' değerlendirmesinde bulunmuştu. ''Davada ve konuda kamu yararı olmadığı aksine kamuoyunu kaos ortamına sürükleme çabası ve amacı görüldüğünü'' ifade eden Özdemir, davanın kabul edilerek derneğin kapatılmasını istemişti. 'ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL' Gerekçede, ''Davalı derneğin amacında Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu gibi ilgili mevzuata göre hukuka ve ahlaka aykırılık bulunmadığı gibi derneğin amaçları da yine dernek tüzüğünde açık olarak maddelerle belirtilmiştir. Dernek tüzüğünde, Anayasamızın 2. maddesiyle hukuka ve ahlaka aykırı bir husus bulunmadığından, davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuştur'' ifadeleri kullanılmıştı.
İçişleri Bakanlığı, incelenen dernek tüzüğünün, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ''Cemevi ve benzeri yerlerin ibadet yeri kapsamında değerlendirilmesine imkan bulunmadığı'' yönündeki görüşünü de alarak Ankara Valiliği'ne yazı göndermiş ve dernek tüzüğündeki ''cemevlerini ibadet yeri olarak'' niteleyen 2 maddenin tüzük metninden çıkarılmasının uygun olacağını bildirmişti.
Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ret gerekçesinde, daha önce İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, nüfus cüzdanındaki din hanesine ''İslam'' yerine ''Alevi'' yazılması için açılan davanın mahkemece reddedildiği ve bunun Yargıtay tarafından onandığı hatırlatılarak, bunun üzerine davacının, ''din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini ve Aleviliğin, İslam'ın bir alt yorumu olmadığını'' ileri sürerek, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdığı kaydedilmişti. AİHM'nin ise davayı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ''düşünce, vicdan ve din özgürlüğü'' başlıklı 9. maddesine aykırı bularak, kabul ettiği anımsatılmıştı.