Balyoz Davası kapsamında tutuksuz olarak yargılanırken mahkeme tarafından hakkında 16 yıl hapis cezası verilen ve yakalama kararı çıkartılan NATO Hava Unsur Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Atilla Özler, kararın şaşkınılğını yaşıyor. Soruşturma aşamasında hiç tutuklanmayan ve Türkiye’nin NATO’da sahip olduğu en önemli koltuklardan birinin başında bulunan Özler, tutuksuz yargılandığı davada 16 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Vatan gazetesinin haberine göre, İzmir’deki 30 Ağustos törenlerinde zeybek oynaması nedeniyle ‘Zeybekçi Paşa’ olarak tanınan Özler’e mahkemenin kararını içeren celbin ulaştığı ve Özler’in bu karar kapsamında bugün İstanbul’a gelerek teslim olacağı öğrenildi. İzmir’deki evinde bavulunu toplayan ve cezaevine girmeden önce son kez ailesiyle vedalaşan Tümgeneral Özler, 07.00 uçağıyla İstanbul’a gelecek ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na teslim olacak. Ardından mahkemenin kararı yüzüne okunacak olan Özler’in, Hadımköy veya Hasdal Askeri Cezaevi’ne gönderilmesi bekleniyor. Özler kararı şöyle değerlendirdi; “Herkes seminere odaklandı. Zannediyorlar ki herkes seminere katıldı. Benim gibi olan arkadaşlarım havacıların, bizim ne seminerle alakamız var, ne de orada konuşulanlarla alakamız var. Ben seminere katılmadım. Bizi yargıladıkları olay tamamen dijital verilere dayalı. Ben 2 tane A4 kağıdıyla 16 yıl cezaya çarptırıldım. Sadece imzasız 2 A4 kağıdı. Birinde iki satır, birinde de sadece ismim var köşede bir kutu içinde. Hayatım boyunca böyle bir oluşumun ne yanında ne yakınında oldum. Ne kimse bana böyle bir emir verdi, ne de ben kimseden böyle bir emir aldım. Olayların tamamen dışındayım.” 'Bilgisayar bilmem' “O dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk’u emniyete alıp tutuklayacağım iddia edildi. Benim babamdan çok sevdiğim bir insan. Yahu benim teğmenliğimden generalliğime kadar yanımda olan kişi. Beni general yapan, bu makamlara oturtan kişi. Karım hastanede ikinci doğumu sırasında ölümden dönerken yanında olan, elinden tutan kişi. Kendine ev alırken ‘Aman bu çocuk da sebeplensin’ diye yurtdışındayken beni de ev sahibi yapmaya çalışan kişi. Babamdan da öte diyorum. Hanımı öldüğü zaman elimizde öldü. Bu kadar gönül bağıyla birbirine bağlı olan biri; nasıl kalkar da ona karşı böyle bir komplo yaparım. Gerçekler gün gibi açık. Yeter ki bir irade ortaya çıksın ve desin ki, ‘Ya bir dakika empati yapalım. Şunu bir araştıralım’. 5 dakika sürmez doğrusunu bulmak. Ben mahkemede de her yerde de şunu söyledim. Ben bu işin mağduruyum. Ben bir vatandaşım. Anayasal hakkımın kullanılmasını istiyorum. Her tarafa suç duyurusunda bulundum. Kimler benim adımı yazdıysa bulun çıkartın. Türkiye’de bu irade yok mu? Ben inanıyorum ki bunu yapanlar bir kapı arkasından bakıp gülüyor. 'Haberim yok, bilgim yok' İçerideki arkadaşlarımız, Amerika’da, orda burada bir sürü araştırma yaptırdılar. Bunların ne zaman yazılmış olabileceği konusunda kanıtlar var. Ben hangi delile dayanarak yargılanıyorum bilmiyorum. Ben bir vatandaşın, Anayasal hakkımı hukuku korumaktan sorumlu kişiler beni korumuyor o zaman. Ben kime sığınacağım? İnanıyorum hala Türkiye’de Cumhuriyetin savcısı, Cumhuriyet’in hakimi olduğuna. Mutlaka bu yanlış, bu hukuk garibetini, bu hukuk cinayetini önleyecekler diye düşünüyorum.” ‘Neden Donanma’da?’ 'Özkök ve Yalman niye gitmedi bilemem' Böyle bir şey olacağı aklının ucundan bile geçmediğini söyleyen Özler, “Ben katil miyim ya? Ben neyim? Adam mı öldürdüm? Ne yaptım yani. Bana bunu yapanları ben Allah’a havale ediyorum. Onlar şimdi görüyorlardır. Yapanlar görüyordur ortalığın nasıl toz duman olduğunu. Kim yaptıysa Allah’ta onların çoluk çocuğundan çıkarsın” dedi.
“Ben bilgisayardan hiç anlamam. Hayatımda bir tane bile bilgisayarda yazı yazmadım. Bu söyledikleri A4’teki ismimin geçtiği yerler benim kendime ait bir evde, iş yerimde, arabamda, bilgisayarımda çıkmadı. Herhangi bir yerde çıktı. Kimin yazdığını ben nereden bileyim? Şu an da sizin adınızın yazdığı bir şeyleri yazıp bir yerlere koyamazlar mı? Ben şimdi bununla yargılanıyorum. Eğer irade olsa bunu bulup ortaya çıkartırlar.”
Ben soruşturma kapsamında hiç tutuklanmadım. Mahkemeden çağırdılar, gittim ve bunları söyledim. Bana mahkemeden ‘Yürü kardeşim işinin başına’ dediler. Şuan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin NATO’daki en yüksek kademesi olan Kurmay Başkanlığı görevini icra ediyorum. Uluslararası bir karargahta bana bağlı 350 yerli yabancı personel var. Dört elle sarılmışım işime. NATO’nun dönüşüm değişim sürecinde en yoğun olan bir yerde, en yoğun olan karargahta görev yapıyorum. Geçen gün gittik mahkemeye, dediler ki ‘Sizi vareste tutuyoruz. Gelmenize gerek yok’. Ve bu dönemde ben en az 12 defa yurtdışına gidip geldim. Ben eğer kaçacak olsam, bunu yaparım. Ama biz askeriz. Biz şeref ve namus üzerine yemin ettik. Bunun üzerine de mahkemeye doğru şeyleri söyledik. Ama şimdi ben diyorum ki buna inanmayıp Allah’ın birliğine, Peygamber’in birliğine inanan varsa, ben onların üzerine yemin ediyorum. Haberim yok, bilgim yok.
Peki madem bu belgeler Hava Kuvvetleri’nde hazırlandı diyorlar. O zaman neden bunların Hava Kuvvetleri’nde en ufacık bir kırıntısı yok da birden Donanma Komutanlığı’nın neresinde çıkıyor. Neden? Onlar mı uygulayacak Hava Kuvvetleri’nin planını? Eğer bu bir plansa uygulayacak olanlar bunlar, plan orada çıkıyor. 2002-2003’te yazıldı deniyor, 2010’a kadar hiç bir ses seda yok. Sonra birden bire bu olaylar patlayınca çıkıyor. Bu garip değil mi?
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’a bir kızgınlığının olup olmadığını sorduğumuz Tümgeneral Özler, şunları söyledi: “Benim kimseye kırgınlığım yok. Ben onlar ne maksatla oraya gitmiyor, niye gitmiyor bilmiyorum. Benim derdim o değil. Benim derdim, biz bir dijital terör örgütünün yapmış olduğu dijital verilere bağlı olarak yargılanıyoruz. Ben onu söylüyorum. Seminere gitmiş olsaydım, kendime göre bir şeyler söylerdim. Ben bilmiyorum ki orada ne oldu ne bitti. Onlar da muhtemel ki ona göre bir şeyler söylüyorlardır.”