Şok gelişmeyi ortaya çıkaran süreç Devlet Denetleme Kurulu’nun raporunun ardından harekete geçen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla başladı. Ailenin Özal’a ait saç tellerini vermemesi üzerine savcılık örnekler almak için mezarın açılmasına karar verdi. Mezar 2 Ekim’de açıldı. Mezarı açılarak otopsi yapılan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlendiği öne sürüldü. Özal’ın bedeninde yüksek miktarda ‘striknin kreatin’ maddesi belirlendi. Toksikoloji ve Adli Tıp uzmanları bu maddenin vücut fonksiyonlarını bozarak solunum yollarını felç ettiğini ve kalp krizine yol açtığını kaydetti
VÜCUDUNDA BOZULMA YOKTU
Mezardan çıkarılan naaş herkesi şaşırttı. Vücudun büyük oranda bozulmadan kaldığı anlaşıldı. Uzmanlar kemik ilikleri, iç organ parçaları ve bedenin diğer yerlerinden alınan örnekleri masaya yatırdı. İnceleme sonucunda Özal’ın vücudunda yüksek miktarda ‘striknin kreatin’maddesi bulundu.
O ZEHİR ŞİMDİ YASAK LİSTESİNDE
Adli tıp uzmanları tahnit işleminde kullanılmayan ‘striknin kreatin’maddesinin etkili bir zehir olduğunu vurguladı. Fare ve köpekleri öldürmek için kullanılan zehrin yasaklandığını belirtti. Zehirli maddenin Özal’ın yiyecek ya da içeceğine karıştırılmış olabileceği tahmin ediliyor.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında otopsi için mezarı açılan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın zehirlendiği öne sürüldü. Tamamlanmak üzere olan otopsi işlemlerinde ilk belirlemelere göre Özal'ın bedeninde yüksek miktarda 'striknin kreatin" maddesinin belirlendiği iddia edildi. Toksikoloji ve Adli Tıp uzmanları 'striknin kreatin' maddesinin etkili bir zehir olduğunu açıkladı. Zehirli maddenin kişiye temas etmesi halinde vücut fonksiyonlarını bozarak solunum yollarını felç ettiğini ve kişiyi boğduğunu belirtti. Ayrıca kalp krizine de yol açabileceğini vurguladı.
METABOLİZMAYI ALTÜST EDER
Adli Tıp'taki işlemlerinin tamamlanmasının ardından defnedilen Özal'ın kemik ilikleri, iç organ parçaları ve bedeninden alınan diğer örnekleri inceleyen Adli Tıp uzmanları şok bir maddeye ulaştı. İncelenen örneklerde yüksek miktarda 'striknin kreatin' maddesi tespit edildi. Bu maddenin Özal'ın yiyecek ya da içeceğinin içerisine karıştırılmış olabileceği üzerinde duruluyor.
Özal'ın naaşına tahnit yapıldığında dikkat çekilirken uzmanlar striknin kreatinmaddesinin tahnit işlemlerinde kullanılmadığını da kaydediyor. Özal'ın bedeninde tespit edilen 'striknin kreatin' maddesini BUGÜN'e değerlendiren toksikoloji ve Adli Tıp uzmanları çarpıcı bilgiler verdi.
Toksikoloji profesörü bir uzman “Striknin bir zehir, kreatin ise bir proteindir. Kreatin striknin proteine bağlı hali olduğu için ikisini birlikte kullanıldığında striknin kreatin diye adlandırılıyor. Ciddi bir zehir olan striknin kişiye temas ettiğinde vücut fonksiyonlarını bozarak solunum yollarını felç ediyor ve kişi boğuluyor. Çünkü öyle bir etkili zehirdir ki metabolizmayı altüst ediyor. Ayrıca solunum yolları bozukluğu dışında kalp krizine de yol açabilir” dedi.
15-20 dakikada ölüme götürür
Striknin kreatin maddesinin yemekle ve suyla verilmiş olabileceğini belirten toksikolog profesör, “Verildiği gibi etkisini 15-20 dakika gibi kısa bir sürede göstermeye başlar. Kişi o anda ölür. Burada zehrin hedef dokuya ulaşması önemli. Eğer hedef dokuya ulaşmadıysa bir müddet sonra vücuttan atılır. Etki yapma gücü de verilen doza bağlı. Mesela Striknin LD50 dozu 100 hayvana verildiğinde yarısını öldürme gücüne sahip” diye konuştu. Eskiden fare zehrinde kullanılan maddenin sonradan yasaklandığını vurguladı.
Hancı: Yüksek doz her canlıyı öldürür
Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Hamit Hancı striknin maddesiyle ilgili şöyle konuştu: “Bir zehir türüdür. Eskiden köpekleri zehirlemek için kullanılıyordu. Hayvan haklarına aykırı diye yasaklandı. Çok etkili bir zehir olduğu için insanı zehirlemek için de kullanılabilir. Yüksek doz verildiğinde her canlıyı öldürme gücüne sahip. Zehirdir ama tedavi amaçlı da kullanılabilir. Özellikle kalp ilaçlarında düşük dozda kullanıldığını biliyorum.” Saç tellerini vermeyince süreç başladı Şok gelişmenin yaşandığı süreç Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı raporla başlamıştı.
Raporun ardından harekete geçen Ankara Cumhuriyet Savcılığı aileden daha önce alındığı açıklanan saç tellerini istemiş ancak ailenden gelen olumsuz cevap üzerine mezarın açılmasına karar vermişti. Özal’ın mezarı 2 Ekim tarihinde Adli Tıp Uzmanları ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın nezaretinde açılmıştı.
Ergin ‘Sağlıklı sonuçlara ulaşılacak’ demişti
Özal’ın bedeninin büyük bir bölümünün bozulmadan durduğunun ortaya çıkması adli tıp uzmanlarını bile şaşırtmıştı. Bu durum Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıklamalarına da yansımıştı. Ergin, mezarın açıldığı gün yaptığı açıklamada “20 yıllık bir naaştan daha fazlası ortada. Adli Tıp çalışanlarının bir takım endişeleri vardı. Ama şu anda o endişeler gitti. Bizi sağlıklı sonuçlara ulaştıracak bir tablo var” diye konuşmuştu.
“ZEHiRLENME BULUNABiLiR”
Özal’ın bağırsak ve böbrek gibi bazı organlarının da sağlam olduğu belirlenmişti. Özal’ın naaşının boğazından beline kadar fazla zarar görmediği ve doku halini koruduğu kaydedilmişti. Kafası ve belden aşağısı kemikleşen ve iskelet haline dönüşen Özal’ın gövdesinin zarar görmemesi uzmanları ve savcıları şaşırtmıştı. Gövdedeki iç organlardan bağırsak ve böbrek gibi bazı organların da sağlam olduğu belirtilirken, biraz siyahlaşan gövdedeki organların sağlam olması nedeniyle herhangi bir zehirlenme olması halinde bunun tespitinin yapılabileceği kaydedildi.
TARIM İLACI ŞÜPHESİ
DDK raporunda Turgut Özal’ın ağzından çıkan köpükte bulunan organofosfatmaddesine dikkat çekilmişti. Raporda bu iddia şu ifadelerle yer almıştı: “Tıbbi Uzmanlar Heyeti Raporu’nda merhumun ölüm nedeni olarak ‘ani kalp ölümü olasılığının’ tamamen dışlanamamakla birlikte ‘uzak bir ihtimal olarak’ görüldüğü, ‘kalp dışı ve özellikle de doğal ölüm nedenleri dışındaki ihtimallerin’ de düşünülmesi gerektiği ve bazı bulguların ise ölüm nedeni olarak ‘organofosfat zehirlenmesini’ akla getirebileceği ifade edilmektedir. ”
DDK’nın raporu: Vefat günü yaşananlar akıl tutulması
Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla hazırladığı Turgut Özal raporunun bazı bölümlerini 13 Haziran'da açıkladı. Şüpheli ölümün incelendiği raporda vefat günü yaşananlar 'akıl tutulması' olarak nitelendirildi. Özal'ın saç tellerinin incelenmesi gerektiği vurgulandı. DDK, uzun süren incelemelerin ardından Özal'ın ölümünün 'şüpheli' olduğunu vurguladı. "Görevi başında ve ani şekilde ölen bir cumhurbaşkanının ölümü her zaman 'şüpheli' bir ölümdür" tespiti yapılırken otopsi ve Köşk’te delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olmasının tuhaflığına dikkat çekildi.
Özel doktoru Cengiz Arslan tarafından alınan saç tellerinin, günümüz teknolojisiyle olayın aydınlanmasına katkı sağlayacağı vurgulandı. Belirsizlikler ve çelişkiler Raporda, rahatsızlanma anı ve şekliyle ilgili belirsizlikler ve çelişkiler, alınan kan örneklerine ilişkin tahlillerin akıbetinin belirsizliği nedeniyle Özal'ın ölüm nedeninin bugün itibarıyla da bilinmezliğini koruduğu aktarıldı. Özal'ın ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu süre içerisinde ölümü ile ilgili olarak ortaya atılan çeşitli iddialar hakkında bugüne kadar herhangi bir idari araştırma ve inceleme ile kapsamlı bir adli soruşturma yapılmamış olması da yine 'akıl tutulması' olarak değerlendirildi.
KÖŞK'TE AMBULANS YOKTU
Raporda, ölümöncesi ve sonrasındaki ihmallere dikkat çekilmişti. Merhumun geçmiş sağlık bilgileri ve yoğun program trafiği bilinmesine rağmen derhal müdahaleye uygun ve yeterli sağlık personeli, ekipmanı ve donanımlı bir ambulansın Köşk'te bulundurulmamasının, ‘kabul ve izah edilebilir olmadığı’ belirtilmişti. Cumhurbaşkanı’nın acil bir rahatsızlık geçirmesi anında izlenecek yöntem ve süreçlerin tanımlanmadığının altı çizilmişti. Özal'ın hastaneye götürüldüğü ambulansla ilgili olarak da ‘tıbbi donanımın bulunmadığı, sadece basit bir sedyenin olduğu, arka bölümde sadece bir kişinin oturabileceği sabit koltuğun bulunduğu' belirtilmişti.
Hastanede yaşıyor muydu?
Özal'ın hastaneye ulaştırıldığında 'ölü mü, sağ mı' olduğu yönündeki tereddütlerin zaman zaman dile getirildiğine dikkat çekilirken"Solunum aktivitesinin ve kalp ritminin bulunmadığı, göz bebeklerinin büyümüş olduğu, nabzının atmadığı ve tansiyonunun alınmadığı hususlarının tespit edildiği" kaydedilmişti.
ÖNCE GATA'YA HABER VERİLDİ
Köşk’te yer alanMuhafız Alayı Komutanlığı bünyesinde bulunan sağlık ünitesi, personeli ve ambulansından merhum Cumhurbaşkanı'nın rahatsızlandığı sırada gerekli tıbbi müdahalenin ve hastaneye naklin daha hızlı bir şekilde yapılabileceğinin anlaşıldığı, ancak söz konusu birimden yararlanılması için herhangi bir planlama yapılmadığı, rahatsızlığın ciddiyetinin ve aciliyetinin yeterince kavranamadığı ve öncelikle GATA'ya haber verilmiş olmasından dolayı bu hizmetin temin edilemediği dile getirilmişti.
‘Özel kayıt neden yok’ şüphesi
Raporda, başyaverlik tarafından tutulan ceride kayıtları şu sözlerle eleştiriliyordu: "Cumhurbaşkanı'nın resmi ve özel günlük faaliyetlerinin kaydedildiği ceride defterinin defterinin beklenen amaca hizmet etmekten uzak olduğu, daha önce görev yapan cumhurbaşkanları döneminde tutulan ceride defterlerindeki kayıtlar ile karşılaştırıldığında, defterin sol tarafında yer alan özel meşguliyetlere ilişkin bölümüne, hiçbir bilginin dercedilmediği, ceride defterinde merhum Cumhurbaşkanı'nın vefat ettiği günün sabahı rahatsızlanması anına kadar geçen süreye ilişkin herhangi bir kaydın ve tespitin bulunmadığı görülmüştür."
TEK TANIK BAŞDANIŞMAN
Raporda Özal'ın sergi ziyaretinde içtiği limonatadan zehirlendiği iddialarına ilişkin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Arif Yüksel'in şüpheleri dışında somut herhangi bir bilgiye ve tanığa ulaşılamadığı ifade edilmişti. Söz konusu iddiaların bu aşamada araştırılmasının ve ispatlanmasının imkânının bulunmadığı savunulmuştu.
Arif Yüksel otopsi istedi
Arif Yüksel'in ölüm günü yaşananları anlatırken kullandığı ifadeler ise rapora şöyle yansıdı: "Ölüm günü saat 22.00 sularında cenazesi GATA'ya götürülmüştü.
Burada yıkanması sırasında kardeşi Korkut Özal, oğlu Ahmet Özal, GATA komutanı Ömer Şarlak ve Bedrettin Dalan vardı. Başka kişiler de olduğunu hatırlıyorum. Ben burada hâkim olduğumu, Adalet Bakanlığı müsteşarlığı yaptığımı belirterek, bu ölümün şüpheli olduğunu ve otopsi yapılması gerektiğini sesli olarak ifade ettim. Ama orada bulunanlar bu talebimi 'aile istemiyor' diye olumsuz karşıladılar. Ben de 'Bu durum yarın tartışmalı olabilir, dikkat etmek lazım' diye söyledim."
YOL KISA DİYE HACETTEPE'YE
Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunda, Cumhurbaşkanı Özal'ın rahatsızlandıktan sonra GATA'ya götürülmek için hareket edildiği ve yolda trafik yoğunluğu gerekçesiyle Başyaver Kurmay Albay Aslan Güner'in talimatıyla Hacettepe Hastanesi'ne gidildiği belirtilmişti. Özal'ın hastaneye çocuk acil kapısından girilmesinden dolayı hastane içinde dolaşıldığı ve hastane personelinin hazırlık yapmadığına dikkat çekilmişti. Güner'in tuttuğu 'ceride defteri'nde Hacettepe'ye gitme gerekçesi olarak yolun kısalığı ve Cumhurbaşkanı'nın durumunun gösterildiğine işaret edilmişti.
İkinci tören
Özal’ın naaşındaki otopsi işlemlerinin tamamlanmasının ardından anıt mezarda ikinci bir tören düzenlenmişti. Törene devlet erkanı ve ailesi de katılmıştı. Ayrıca yeni mezar ailenin istediği üzerine eskisi gibi taştan değil topraktan yeniden düzenlenmişti.